En Sıcak Konular

Mümtaz'er Türköne


Mümtaz'er Türköne
0 0 0000

Başbakan'ın diplomatik dili



Önceki gün grup toplantısında "Eğer ben orada diplomatik davranmamış olsaydım, benim daha farklı bir şey yapmam gerekirdi" diyor Başbakanımız, Davos'ta dünyayı ayağa kaldıran protestosu için. Bu sözü "aslında önceden planlayarak, hesaplı-kitaplı davrandım" şeklinde yorumlayanlar Tayyip Erdoğan'ı hiç tanımayanlar.
Başbakan tam olarak vereceği daha sert bir tepkiyi, diplomatik endişelerle frenlediğini söylüyor.

"Diplomatik davranmak" veya "diplomatik bir dil kullanmak" politikanın farklı bir türüne işaret ediyor. Politikanın bir yüzünde mücadele etmek, kavga etmek, hatta savaşmak var. Diğer yüzünde ise uzlaşmak. Diplomasi, politikanın uzlaşmacı türü. Savaşarak her şeyi elde etmek yerine uzlaşarak sadece bir kısmını elde edebilirsiniz. Politika bir hesap kitap işi. Şayet attığınız taş ürküttüğünüz kurbağaya değmiyorsa, yani savaşarak elde edeceğiniz şey kaybedeceklerinizi karşılamayacaksa o zaman daha azına razı olup uzlaşmak en iyisi. Bu durumda devreye çözüm aramak, bunun için pazarlık yapmak ve karşı tarafı ikna etmek giriyor. "Savaşmak yerine uzlaşmak", insanlık tarihi kadar eski bir çözüm yöntemi.

Başbakanımız "Eğer ben orada diplomatik davranmamış olsaydım..." derken aslında diplomasiyi değil nezaketi kastediyor. Kısaca bize "ben efendiliğimi bozmadım" demiş oluyor. Başbakan'ın tavrı duygusal değil, ama kendiliğinden gelişmiş bir tepki. Türkiye'nin Gazze katliamı konusunda izlediği politika, bölgede barışı koruma çabaları ile uyumlu. Ama verdiği tepkilerin çoğu, diplomatik hesapların ötesine uzanıyor. Türkiye diplomasiyi aşan bir tepki ortaya koyuyor. Türkiye diplomatik hesapların dışında bütünüyle insanî bir tutum sergiliyor. Başbakanımızın Davos'ta gösterdiği tepki de nezaket anlamında diplomatik dili aşan bir tepki değil; hesap-kitap anlamında diplomasiyi saf dışı bırakan bir tepki.

Bu tepkinin dünyayı sarsan gücü de buradan geliyor. Hesapsızca bir insanî dramı dile getirdiği için, acı çekenlerin acılarına tercüman olduğu için etkileyici. Ignatius'un el kol hareketlerini Gazze'de gezen İsrail tanklarının hareketleri gibi hayal edin; Peres'in yüksek perdeden çıkan sesini ise rahatsız edici bomba seslerine benzetin. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın sözleri, tam olarak Gazzelilerin başkaldırısına dönüşüyor.

Erdoğan'ın verdiği tepkiyi, aynı mizansen içinde Arap liderlerinden biri vermiş olsaydı böylesine güçlü bir etki yaratamazdı. Çünkü, hesaplı bir diplomatik hamle olarak görülürdü.

Ortadoğu ve bu bölgenin saatli bombası olan Filistin sorunu, diplomasinin akla gelebilecek bütün yöntemlerinin denendiği ve kendini tükettiği bir alan. İsrail Devleti'nin kuruluşundan beri dünya diplomasisinin ustaları, bu küçük alanda her aracı seferber ederek akla gelebilecek her teşebbüste bulundular. Sonuç, karşımızda duran çözümsüzlük. Bu çözümsüzlük bütün taraflar için geçerli.

Başbakanımızın gördüğü canlı karşılık, bu karanlığın ortasında bir çözüm ışığı yakmasından. Çözüm ise sadece Arap tarafı için değil, İsrail-ABD tarafı için de geçerli. Bu çözüm, Türkiye'nin barışı düzenleyen adil bir güç olarak devreye girmesi. Sadece İsrail-Filistin arasında değil, bütün Ortadoğu coğrafyası için.

Başbakanımızın tepkisini, "Amerika'ya nasıl kafa tutarsın" diye, derin aşağılık komplekslerinin sığ sularında yorumlayanların gözden kaçırdıkları şey tam olarak bu. Ortadoğu'da ABD de bütün sermayesini tüketmiş durumda. Davos'u ABD'nin Obama ile başlatmayı vaat ettiği yeni dönemin ruhuna uygun bir işaret olarak yorumlamak daha doğru. Türkiye, Ortadoğu'da yegane oyun kurucu güç haline geliyor.

Benim yorumum şu: Başbakanımızın Davos'taki tepkisi diplomatik bir tepki değildi; ama çok sağlam bir sağduyuya ve önsezilere dayalı çok isabetli bir hamleydi.

zaman



Bu yazı 915 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Bu sefer çözülecek mi?
    • 16 Eylül 2012 Din eğitiminde devlet tekeli kalkıyor
    • 14 Eylül 2012 Siyaset, artık dine alet edilmiyor!
    • 13 Eylül 2012 CHP, PKK ile müzakere yapabilir mi?
    • 9 Eylül 2012 Merkez Sağ'ın son noktası
    • 7 Eylül 2012 Başbakan sertleşmekte haklı mı?
    • 28 Ağustos 2012 Hükümet haklı çıktı
    • 26 Ağustos 2012 Kawa ve Ergenekon
    • 24 Ağustos 2012 Terör sorunu ayrışıyor
    • 17 Ağustos 2012 Hem şiddet üreten, hem barış isteyen bir örgüt
    • 16 Ağustos 2012 'Paralel devlet'in iflası
    • 12 Ağustos 2012 Kürt, Türk, Alevî ve Sünni olmak
    • 10 Ağustos 2012 Yangını kim söndürecek?
    • 5 Ağustos 2012 Ordulaşan partiler ve partileşen ordular
    • 22 Temmuz 2012 Davutoğlu haklı çıkarsa?
    • 17 Temmuz 2012 'Hücre yenilenmesi'
    • 29 Haziran 2012 ÖYM'leri kaldırması için hükümete yetki verdiniz mi?
    • 24 Haziran 2012 Türkiye savaşa girer mi?
    • 21 Haziran 2012 Teröre teslim olmak
    • 19 Haziran 2012 Çözüme yakın mıyız?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,219 µs