İnceliyor inceldiği yerden hayat… Kopma noktası… Cennet nerede, Cehennem nerede… Bir kalbin içinde… Kan dönerken çevresinde… Şimdi… Kâinatın sözü ile… Zikir… Ve birliyor yeniden hakikati… Hayatın en inceldiği yerden geliyor masum bir dokunuş… Çocuğun ilk gülümsemesi… Allah’ı görür gibi… Ve o an işte… Tam o an, hunharca öldürülüyor Gazze’de…
Kopma noktası… Cehennem’den kopma ve iki denizin birleştiği yerden Cennet’e ilk süzülüş… Çocuğun gülümsemesi, ölümün seyri… Çağırıyor içeri… Dağın kalbindeki mağara… Ve Allah’ın sana seslenmesi… Mümkün mü?
Kopma noktası, dünyadan… Şimdi… Uzaktaki dağlarda görülen ışık… Çağırıyor bizi… Bırak artık altından buzağı putuna tapan bu kavmi… Gel ve bir daha dönme geriye… Hep mağarada kal… Ayaklarının altından akan Cennet ırmakları ve ellerinde o şer yılanını yutan Musa’nın asası… Beklenen gün yaklaşıyor nihayet… İstanbul’un diriliş günü… Dünyanın bâtınî merkezi… Balığın canlandığı iki denizin birleştiği yer… Hızır’ın yurdu… O masum çocuğun bize gülümsediği ilk an… Bu dünyadan kopma noktamız… Eşyanın hakikati… Sırlar denizi… Evliyaların sözsüz titreşimleri… Ve hiçbir kelime olmadan dirilmemiz… Hemen kıyama geçmen… Ardından secde… Ve Yuşa… Buluşma noktamız!
Boğazın dirilişi… Toprağın, şeytanın adamlarını içinden söküp atması… Dumansız ateşin, hepimizi tutsak etmiş hipnoz kıskacından, insanların birer birer kurtarılması… Ey zikrin sahibi… Hiçbir kelime olmadan daha İsm-i Azam’ın hatırlanması… Ve o şanlı sancağın, boğazın serin sularının üzerinde göklere çekilmesi…
Ey şanlı sancak…
Allah…
Bismillah…
Kötülükler artık bitirilecek… İnsanlar kalplerinin içinde masum çocuklar gibi yeniden uyanacaklar… O çocuk kalpli insanlar yeniden fethedecekler İstanbul’u… İstanbul fethedilince bütün evliyalar görünür hale gelecekler… Rüzgârlı ağaçlar, meyve dolu dallarıyla kucaklayacaklar çocukları… Denizler tekrar berraklaşacak… Canlanan balıklar suyun içinden zıplayacaklar ışık saçan yüzgeçleriyle… Onların sıçrattığı su damlaları kirpiklerimize konacaklar… Biz sevinç gözyaşları içinde birbirimize sarılacağız hasretle… Ve koşarak Gazze’ye gideceğiz… Nerede bir zulüm varsa oraya gideceğiz hep birlikte…
Ey hayatın bizden kopma noktası… Bu dünyadan koptuk işte… Öldük biz… Ölmeden önce öldük… Ve İstanbul’u fethettik…
Şükürler olsun O’na… İsm-i Azam’ı kalbimize emanet eden Allah’a…
Kalbin sahibine…
Ve yaklaşan fetih gününe…
( Yeraltı tapınaklarında karar verdiler hepimizin geleceği için… Kanın ateşi onları iyice coşturdu… Kapatsınlar hepsi ağızlarını dediler… Sussunlar, hiç konuşmasınlar… Acılar çekerek ölsünler…
— Gelecekte bir gün istediğimiz kadar hür olabileceğiz inşallah… Kâinatın ahenk birliği içinde hep beraber, hoşgörülü, adaletli bir toplumda yaşayabileceğiz…
Hepimizin geleceğini karartacak bu ölümcül niyetleri için beddua bile etmeyeceğiz onlara… Biliyoruz ki kalb-ini daha kaybetmemiş bir insan için en büyük zulüm, karanlığa yakın yaşayıp, Cenab-ı Hakk’ın nurundan uzak kalmaktır —
Bugün, sağduyulu bir davet gibi algılanmalı Gazze’deki adaletsizlik… Bir araya gelmek, haksızlıklara karşı direnmek için yapılan bir davet… Adaletsizlikler arttıkça davetin sesi hep daha gür çıkacak… Tarihin en sıcak günlerinin içindeyiz… Aktif birliktelikler için bir araya gelmeliyiz… Birbirimizin gözlerine bakarak geçmeliyiz bu Cehennem’in içinden…
Ey kelimem, kâinatın ruhuma dokunduğu anlık direniş… Bulunduğun fiziksel andan kurtuluş… Hayatın sessiz sözü… Kalplerin şiiri… Geldim işte, Cennet’in kapısındayım… Secde et ve yaklaş diyor ayet-i kerime… Adalet için, her insanın ekmek su kadar ihtiyaç hissettiği hürriyeti için, bütün dünyanın kardeşliği için, secdedeyim… Yalvarıyorum Allah’a, ne olur bizleri affet… Bu dünyada ne varsa ahenk içinde paylaşalım hepimiz… Adaletsiz bir dünyada yaşamak istemiyoruz artık…
Ey kalem-im, bütün haksızlıklara karşı direnmiş O Kâinat Peygamberinin tükenmez kelimelerinin sesi, soluğu, kalbi… Ey kalem-im, gökyüzünde yükselen direniş sancağının yıkılmaz direği… Bu sancağın hür bir şekilde dalgalanması için yüzlerce yıldır kaç insan hayatını seve seve feda etti… Adalet, hürriyet ve Bismillah hepimizin son sözü oldu…
Kâinatın ruhumuza dokunduğu o anlık direnişin içinde öldük biz… Ve o an Cennet’in kapısında secde halinde bulduk kendimizi…
Dünyada kaldı sancak…
Şanlı sancak…
Ve Allah… Bismillah.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle