En Sıcak Konular

Fehmi Koru


Fehmi Koru
0 0 0000

Türkiye normalleşirken İstanbul Üniversitesi



Bazı üniversiteler rektör seçimlerini tamamladılar. Adayları oylayanlardan biri de İstanbul Üniversitesi... YÖK üniversite öğretim üyelerinin belirlediği ilk altı adayın sayısını üçe indirip tercihini kullanması için isimlerini Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e sunacak... Anayasaya göre, Cumhurbaşkanı, kendisine sunulan isimlerden herhangi birini tercih edip rektör olarak atayabiliyor.

Cumhurbaşkanının işi, ilk dört aday birbirine çok yakın oylar aldıkları için, İstanbul Üniversitesi'ne atayacağı rektör konusunda hiç zor değil. Abdullah Gül'den önce aynı makamda oturanlar, açık ara farkla birinci olmuş adayı bırakıp tek oy alanı bile rektörlüğe lâyık görebilmişti. YÖK ilk üçü sıralayıp önüne getirdiğinde, Cumhurbaşkanı Gül, hangi adayı tercih etse, İstanbul Üniversitesi'nde çoğunluğun iradesine uymuş olacak...

Acaba hangi adayı tercih eder Cumhurbaşkanı? Hangi sebeple?

Seçim sonuçları alındıktan sonra medyaya yansıyan haberler Türkiye'de her şeyin ne kadar politize hale getirildiğine işaret ediyor. Adayların bilimsel ve yönetsel yetkinliğine değinen neredeyse hiç yok, herkes yakasına takmayı uygun gördüğü etiket üzerinden tartışıyor bilim adamlarını... Başbakan ve ailesine doktorluk etmek ne zamandan beri 'politik' bir etiket oldu diye şaşırmamak elde değil. 'Başbakanın doktoru' sıfatı ile anılan aday, sanki böyle bir sıfat eksiltici bir unsurmuş gibi, aldığı yüksek oya rağmen tercih dışı tutulmak isteniyor.

Daha önce tartışmalı bir atama sırasında verdiği örnekten biliyoruz; Cumhurbaşkanının önüne adaylarla ilgili ayrıntılı rapor(lar) geliyor. Kişiliği, bilimsel çalışmaları, kaydettiği başarılar, ilişkileri... Bunlar o raporlarda yer alan ayrıntılar... İstanbul Üniversitesi gibi ülkemizin en önemli bilim kurumunun başına gelecek kişinin vakur ve koltuğun ağırlığını taşıyabilecek aydınlık yüzlü bir öğretim üyesi olması gerekiyor. Cumhurbaşkanı elbette bütün bu özelliklerine bakarak son kararını verecektir.

Önceki cumhurbaşkanları tercihlerine kendi hassasiyetlerini yansıtmışlardı; Cumhurbaşkanı Gül de, tercih kullanması gerekirse, bunu, kendisinin hassas olduğu 'özgürlükçü tavır'dan yana kullanması beklenir.

Daha önceki rektör atamaları sırasında gündeme geldiği için şimdikinin en ideal seçim sistemi olmadığını biliyoruz. Gönül, bilim yurtlarının başına rektör atanacak kişilerin seçiminde daha rasyonel bir yöntem uygulanmasını istiyor. Ancak geçmişte pek itiraz edilmemiş sistemin ve siyasilere yakın olma ölçütünün şimdilerde şikâyet konusu edilebilmesini de 'çifte standardın daniskası' olarak görmemek elde değil.

Başbakanın veya bir siyasi parti liderinin aile doktoru değil de kendi oğlu/kızı aday olsa ve gerekli oyu alsa, Cumhurbaşkanı, adayın kendi liyakatine değil de babasına bakıp mı kararını verecek? Bu ne saçma düşünce!

Türkiye normalleşecekse, ideolojik saplantılardan uzak üniversiteler öncülüğünde bunu başaracaktır. Aydınlık yüzlü, hizmet aşkıyla dolu sevecen rektörlere bu yüzden ihtiyaç var.

yenişafak



Bu yazı 1,195 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Ak Parti kongresinin düşündürdükleri...
    • 28 Eylül 2012 Yalan dünya, hem de ne yalan
    • 23 Eylül 2012 Tartışma sağlık alametidir
    • 20 Eylül 2012 Darbeler, CHP ve Deniz Baykal...
    • 18 Eylül 2012 CHP’nin özrünün anlamı
    • 16 Eylül 2012 Hayasızca saldırının düşündürdükleri
    • 11 Eylül 2012 O da bir gün bitecek...
    • 9 Eylül 2012 Ne olur, ne olamaz...
    • 6 Eylül 2012 Suriye politikasına yeniden bakmak
    • 29 Ağustos 2012 Türkiye Pakistan, Hatay da Peşaver değil...
    • 26 Ağustos 2012 Hayatları oyun
    • 19 Ağustos 2012 Orhan Pamuk tiksiniyormuş, ben acıyorum...
    • 14 Ağustos 2012 Milletvekili neden kaçırılır?
    • 12 Ağustos 2012 ‘Yeni gazetecilik’ denen şey
    • 9 Ağustos 2012 Tuzak varsa tedbir nerede?
    • 3 Ağustos 2012 Komutan tanıklık yaptı
    • 31 Temmuz 2012 Abdullah Gül ‘yeniden’ ha, gerçekten mi?
    • 24 Temmuz 2012 Kılıçdaroğlu siyaseti kirli (mi) görüyor
    • 18 Temmuz 2012 CHP’nin Ak Parti açmazı
    • 17 Temmuz 2012 CHP makas değiştirirken...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,607 µs