En Sıcak Konular

Ruşen Çakır


Ruşen Çakır
0 0 0000

Çiller bozdu Erdoğan toparlayamıyor



Ne zaman “teröre karşı topyekun mücadele” ya da “savaş” sözlerini duysam aklıma Tansu Çiller’in başbakan olduğu 1993-1996 yılları gelir. PKK’ya karşı her türlü yöntemin denendiği bu dönemden aklımda kalan beş kritik olayı şöyle sıralayabilirim:

1) DEP’li milletvekillerinin TBMM’den yaka paça hapse götürülmeleri

2) PKK’ya destek verdikleri düşünülen bazı işadamlarının kaçırılarak öldürülmeleri 3) PKK’ya yakın yayın organlarına ve gazetecilere yönelik yasadışı infazlar

4) Güneydoğu’daki “faili meçhul” cinayetler

5) Güneydoğu’daki çok sayıda köyün boşaltılması...

Sonuca bakalım: Çiller, dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Doğan Güreş, etkili polis şefi Mehmet Ağar sahneden silindi uygulayıcılardan bazıları Ergenekon sanığı, bazıları da “itirafçılık” kuyruğunda.

Bir de karşı tarafa bakalım: Evet DEP ortada yok ama DTP hem Meclis’de, hem de belediyelerde var. PKK ise, Abdullah Öcalan’ın yakalanmış olmasına rağmen eylemlerini etkili bir biçimde sürdürüyor. Ve ne gariptir, hâlâ birileri Dağlıca, Aktütün, Güngören, Diyarbakır, İzmir gibi PKK’nın kırsal alanda ya da metropollerde gerçekleştirdiği her terör eyleminin ardından “göze göz dişe diş” sloganlarıyla yeni “topyekun savaş” çağrıları yapıyor.

Çiller’in devrettiği enkaz

Çiller ve onun akıl hocalarının Türkiye’ye yaptığı en büyük kötülük köylerin boşaltılmasıdır. Bu düzenleme ilk hayata geçirildiğinde PKK’ya çok ciddi darbeler indirildiği kesindir. Dr. Nihat Ali Özcan, doktora tezinden hareketle kaleme aldığı ve her geçen gün daha fazla değer kazanan “PKK: Tarihi, İdeolojisi ve Yöntemi” adlı kitapta, PKK kaynaklarına dayanarak örgütün uğradığı lojistik kayıpların kimi zaman öldürücü boyutlarda olduğunu açık bir şekilde bize gösterir. Ancak PKK bir süre sonra yaralarını sarma yollarını geliştirecek ve bu uygulama yüzbinlerce kişiyi mağdur etmekten başka bir işe yaramayacaktır.

O yılların şahinleri, ne bu tür yöntemlerin sorunu çözemeyeceğini, ne de bu yüzden çözümün daha da imkansızlaşacağını görebildiler ve kendilerinden sonra geleceklere tam anlamıyla bir enkaz devrettiler. Son günlerde Kürtlerin yoğun bir şekilde yaşadığı bölgelerde kitlesel gösterilerin yoğunlaşması ve bunların neredeyse her birinin çatışmalı geçmesinin birinci derecede sorumlusu, kibar bir tabirle “zorunlu göç” olarak adlandıracağımız Çiller dönemi stratejisidir. AKP iktidarı da bugüne kadar bu hatadan geri dönme konusunda ciddi adımlar atamadığı için bugün çok ağır bir fatura ödüyor. Doğru, tüm Türkiye’de, bu arada Güneydoğu’da da müthiş bir köyden kente göç zaten yaşanıyordu, ancak normal akışındaki bu nüfus hareketleri insanlarda katlanılabilir travmalara yol açıyordu. Buna karşılık yüzbinlerce insanı zorla yerinden yurdundan edip gerisine karışmadığınızda karşınıza bugünkü gibi devasa sosyal, kültürel ve siyasal sorunlar çıkıyor.

Artık esas alan kentler

Çiller ve ona akıl verenler, köy boşaltmalarla esas olarak kırsal alana dayalı bir örgüt olan PKK’nın kentselleşmesini de hızlandırmış oldular. PKK’nın kent merkezlerinde kırsal alandaki kadar başarılı olamadığı düşünülürse ilk bakışta bu akılcı bir strateji olarak görülebilir. Nitekim 2000’li yılların ortasına kadar PKK, kent koşullarına ayak uydurmada epey bocaladı ve çok hata yaptı. Fakat son birkaç yıldır durumun değiştiğini gözlemliyoruz.

Buna en çarpıcı örnek son günlerdeki gösteriler. Kimileri bunları, 1990 başlarında Güneydoğu’nun bazı merkezlerinde yapılan “ayaklanma provaları” na benzetiyor. Katılmıyorum. O tarihteki gösteriler, kırsal alanda “kurtarılmış bölgeler” oluşturma hayalleri kuran örgüte destek gibi tali bir amaca sahipti.

Şimdiyse tersine bir ilişki var. Her ne kadar Dağlıca, Bayraktepe (Aktütün) baskınları daha fazla infial yaratsa ve ses getirse de asıl olan PKK’nın kırsaldaki değil kentlerdeki hareketliliği. Bu nedenle hem sözünü ettiğimiz kitlesel gösterileri, hem de İstanbul, Ankara, İzmir, Diyarbakır gibi metropollerde düzenlenen ve PKK’nın hiçbirini ilk aşamada doğrudan üstlenmediği ve sivillere de büyük ölçüde zarar veren terör eylemlerini daha fazla ciddiye almamız gerekiyor.

Çünkü Öcalan sonrası PKK’nın temel özelliği öncelikle kentli bir örgüt olması veya olmaya doğru hızla yol almasıdır. PKK’daki bu dönüşümü kavramayanların kaderi de Çiller ve yakın çevresininkiyle aynı olmaya mahkumdur.

Yarın: Öcalan yakalanmasaydı PKK bugünleri görebilir miydi?

vatan



Bu yazı 1,268 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 12 Şubat 2012 Türkiye dehşet senaryolarına hazır olmalı
    • 23 Haziran 2011 Herkes elini çabuk tutmalı
    • 13 Haziran 2011 Hoca’nın rüyasını talebesi gerçekleştirdi
    • 8 Mayıs 2011 Beş soruda Hizbullah-PKK gerginliği
    • 27 Nisan 2011 Suriye mi, İsrail mi?
    • 24 Kasım 2010 Öcalan bunu hep yapıyor
    • 20 Ekim 2010 Bir toplum mühendisliği projesi olarak KCK operasyonu
    • 28 Temmuz 2010 Ne açılım, ne referandum yüzünden
    • 23 Haziran 2010 PKK kayıtsız şartsız silah bırakmalı
    • 10 Mayıs 2010 Türklerin kaygıları, Kürtlerin haysiyeti
    • 3 Mayıs 2010 ''PKK ne yapmak istiyor?''
    • 13 Nisan 2010 Ahmet Türk Türkiye’dir
    • 12 Şubat 2010 Devletin zirvesinde koalisyon fikrine hazır mıyız?
    • 5 Şubat 2010 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine erken ve gerekli bir bakış
    • 28 Ocak 2010 Alevi açılımında son dönemeç
    • 19 Ocak 2010 Adalet istiyoruz
    • 12 Ocak 2010 PKK nasıl silahsızlandırılacak?
    • 17 Aralık 2009 Gül nasıl devreye girebilir?
    • 4 Aralık 2009 Açılım gemisi İmralı açıklarında batmak üzere
    • 19 Kasım 2009 Dersim yanlışları

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,223 µs