En Sıcak Konular

Hatice Saadet Kalyoncu



Hatice Saadet Kalyoncu
0 0 0000

1 Kasım eylemi



Kim başlattı bilmiyorum. Türk Telekom’un sabit ücretlerine ait ilk tepki tüketici derneklerinden gelmişti. Tüketiciler Birliği’nin “Sabit Soyguna Son” kampanyası bu sene başlamıştı ve oldukça da ses getirmişti. Ondan önce de yapılan %25’lik zam için yürüttüğü ve başarı ile tamamladığı “telekazık” kampanyası var ki bu çalışma ile tüketiciler o zamdan kurtulmuşlardı. Şimdi maillerle yayılan bir telefon kapatma eylemi var. 1 Kasım 2008 günü sabit telefonları susturuyoruz diye başlayan maillerde 3.90 YTL’lik bir görüşmeye karşılık sabit ücret ve vergilerle 19.25 YTL ödediğiniz belirtilmiş. Tüketiciler Birliği’nin “Sabit Soyguna Son” çalışmasında standart hat dikkate alınarak bir yılda ödenilen sabit ücretler belirtilmiş ve o parayla kaç ekmek, kaç yumurta, ne kadar benzin ne kadar altın alacağınız belirtilmişti, çok hoş olmuştu.

Mail özetle 1 Kasım’da sabit telefonlarla görüşme yapmıyoruz diyor. Yapılmaması için çağrıda bulunuyor. Örgütsel olmadığı belli mailin… İçeriği tamamıyla amatörce ama o kadar haklı bir tepki ki…

Türkiye’de sabit telefonu olan herkes her ay sabit ücret adı altında ciddi bir para ödüyor. Nedenini kısaca “hizmeti hazır bulundurma” olarak özetleyen Türk Telekom’a karşılık, tüketicinin neden olarak gördüğü tek şey tekel konumunda olması.  Kaba bir hesapla 19 milyon abone, standart hat diye düşünürseniz ayda 12 YTL. Bunları çarparsanız tüketicinin kızgınlığını da ölçebilirsiniz.
Türk Telekom, her ay aldığı sabit ücret bedelinin “telefonunun görüşmeye hazır halde tutulması ve tüketici ile akdedilen sözleşme gereğince” alındığını belirtse de, tüketici ödediği bu sabit ücret karşılığında herhangi bir hizmet almıyor. Hazır bulundurmak bir hizmet değildir öyle olsaydı mahalle manavımız da bizden sabit bir ücret alma hakkına sahip olurdu.

Eğer siz bir ticari işletme iseniz kullanacağınız teknolojiyi ve yatırımları, elde edebileceğiniz pazar payını iyice hesap ederek fiyat belirlersiniz. Yok, siz yatırımlarınız karşılığı para alıyorsanız o zaman parayı veren sizin ortağınız olur. Oysa tüketicilerin her ay ödedikleri para ile Türk Telekom hissedarı olmadıkları ortada. Bu yüzden bu yaklaşım etik değildir.

Buna ilaveten tüketicinin korunmasına yönelik kanunda “Haksız Şart” diye bir madde var ki bu da sabit ücretin alınmaması için bir sebep. 4077 sayılı Tüketicinin Korunmasına Hakkında Kanun’da haksız şart; "Satıcı veya sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şarttır. Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı değildir" diyor. Türk Telekom ile anlaşma yaparken sözleşme maddelerini bırakınız müzakere etmeyi ne kadar okuduğumuz bile şüpheli. Hat mı istiyorsun imzala al.

Bu konuda herkes bir mahkeme kararı gösterip haklılığından bahsededursun kimse hangi şartlarda bu kararların alındığına da bakmıyor. Örneğin eskiden biz bu sabit ücretlerin karşılığında belli sayıda kontur sahibi olurduk. Yani en azından verdiğimiz para ile bir şey almış olurduk. Nitekim Türk Telekom’un alırım hakkım dediği ve örnek gösterdiği kararlar, bizlere kontur verdiği zamanlara ait kararlar. Oysa ki,  Danıştay 10. Dairesi 2000/1522 [Karar S1 - S2 - S3] sayılı sabit ücretlerin iptali yönündeki kararı bakın ne diyor: “Yapılan iş ve hizmetler karşılığı belirlenip alınacak ücretlerin dışında, belirlenen tarifede değişiklik yapılmaksızın ilgililerden ayrıca, karşılığında konuşma hakkı da tanınmadan ayrı bir ücret istenilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle TELEFON ABONELERİNDEN AYLIK SABİT ÜCRET ALINMASINA İLİŞKİN BU UYGULAMANIN İPTALİNE”

Şimdi bunu gören, okuyan, bilen tüketici ne yapar? Hakkını arar! Gelin görün ki son dönemlerde aynı mahkemeden çıkmış birbirine ters kararlar da mevcut.

Tüketici Sorunları Hakem Heyetinden ücretin iadesine ilişkin karar alan tüketici aleyhine, bu karara karşı Türk Telekom, Tüketici Mahkemesi’nde itiraz edip, karar iptal edilirse, tüketici avukatlık ücreti ve yargı masrafını da ödemek zorunda kalmakta. Hal böyle olunca da tüketici ortada kalmakta, bu hak arayışına girememektedir.

Ama bu tüketiciyi ve tüketici derneklerini durdurmuyor…

Bu sene Tüketiciler Birliği’nin başlattı kampanya ile yüz binlerce imza toplantı ve Türk Telekom ile Telekomünikasyon Kurumuna iletildi. Bu tüketicinin beklentisini ciddi anlamda ortaya koyuyordu. Ama anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az. Tüketici dernekleri çalışmalarına devam ederken artık memleketimin insanı bu sabit ücret işinden o kadar çok bunalmış ki kendisi de doğaçlama örgütsel bir çalışma başlatmış. Bu işi başlatan kişi kim bilmiyorum gerçekten ama bana bir hafta içinde 5-6 farklı yerden bu mail gelince anladım ki millet bu konuda eskiye nazaran çok daha refleks sahibi ve bu işi sahiplenmiş durumda. Sonrasında tüm tüketici dernekleri bu işi destekleyen mesajlar ve hatta bu eyleme katılım çağırılarında bulundular.

Elbette bu konuda; sokaklarda mücadelesini veren, “telekazık” ve “sabit soyguna son” adlı başarılı kampanyalar yürüten Tüketiciler Birliği’nin ve Tüketiciyi Koruma Derneği Beykoz Şubesi Başkanı Aysel Can Ekşi’nin çalışmaları çok önemli bir ivme.

Peki, 1 Kasım’da telefonlar kapanır mı? Sizce bu o kadar da önemli mi? Ben kişilerdeki refleks gelişimine dikkat edilmesini tavsiye ediyorum. Çünkü dün imzalarıyla bugün eylemleriyle bir şeyler anlatmaya çalışıyor tüketici Türk Telekom’a… Unutulmamalı laftan anlamayanın hakkı kötektir ve sessiz atın çiftesi pek olur!


Kimileri için ekonomik krizden daha tehlikelisi var

Restoranın önüne geldik, hemen biri beliriverdi, eliyle bırakmamızı işaret etti, anahtarı üzerinde bırakarak arabadan indik o da arabamızı aldı gitti. Restorana girip oturduk bir iki dakika sonra bize bir numara getirdi bıraktı. Hep böyle midir diye sordum arkadaşıma evet dedi. Park sorunu olduğu için uzak mesafelere park edilmesi gerekiyormuş zaman zaman o yüzden de park görevlisi arabayı gelen müşteriden alıp onu yürütmüyormuş. Öyle ya buna üşenip tercihinden bile vazgeçebilir insan örneğin ben. Bunu söyleyince ben de kendisine 2 hafta önce başımıza geleni anlattım.

Çamlıca’nın tepelerinde güzel bir restoran, Deste. Gittik ama aracımız antenlerden dolayı kilitlenme riski taşıyor olduğu için park görevlisine durumu söyledik. Aval aval suratımıza bakınca hani anlar diye “bari sen in ben gidip arabayı biraz aşağıya park edip geleyim” dedi arkadaşım. Ama tık yok.

Bu ilgisizlik bizi rahatsız etti, tekrar park görevlisinin yanına gidip bu konuda ne yapmayı düşündüğünü sorduğumuzda bize ilkinden farklı bir tepki vermedi. Bunun üzerine kendisinden işletme sorumlusuyla görüşmek isteğimizi iletmesini rica ettik. Keşke etmeseymişiz. O güzelim yerin işletme sorumlusu gelmedi! Biz gidecekmişiz ayağına. Doğru ya parayı veren biziz bir de ayağına gitmemiz gerekir. Orada beş dakikadan fazla bekledik. Ben gerildim biraz çünkü zaman geçtikçe bu muamele daha da taşınmaz oldu. Sürdük arabamızı başka yere.

Bazı işletmeler çok güzel yerlerdedirler ama hizmet anlayışı o kadar güzel değilse sahip oldukları güzellikler de anlamını yitiriyor. İşletmeleri ayakta tutan şey müşteri memnuniyetidir, biz memnun ayrılmadık oradan, bir daha da gitmeyi düşünmedik bile. Bizim gitmememizle batmaz belki ama işletme anlayışları böyle giderse yaşayacakları krizin ekonomik krizle alakası olmayacaktır.



Bu yazı 1,846 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 6 Ocak 2009 Param yok sizlere!
    • 30 Aralık 2008 İsrail Hep Aynı Ya Biz?
    • 22 Aralık 2008 'İşte biz o gün tükeneceğiz'
    • 15 Aralık 2008 Tren ile bir bayram yolculuğu sırasında
    • 1 Aralık 2008 'Satın almama günü' ve 'Alışveriş için gün bugün'
    • 24 Kasım 2008 Sabit ücrette son durumlar
    • 10 Kasım 2008 Taşınıyor musunuz?
    • 3 Kasım 2008 Kirayı en ucuz ödeme yolu
    • 27 Ekim 2008 1 Kasım eylemi
    • 20 Ekim 2008 Taraf arıyorum
    • 6 Ekim 2008 Krizimiz geldi hadi akıllanalım!
    • 29 Eylül 2008 Bilgilensek mi Bilgilenmesek mi?
    • 22 Eylül 2008 Verimli ol, tatillere dokunma
    • 15 Eylül 2008 Küstüm!
    • 8 Eylül 2008 Hakkını bilmekle haddini bilmek arasındaki sınırı kim belirler?
    • 1 Eylül 2008 Ramazan israf ve insaf
    • 23 Ağustos 2008 Voltran'ı oluşturmak...
    • 11 Ağustos 2008 Reklâmlar geçiyor
    • 4 Ağustos 2008 İbadet edasıyla tüketim çılgınlığı
    • 28 Temmuz 2008 Doğru Tüketici

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,374 µs