En Sıcak Konular

Hatice Saadet Kalyoncu



Hatice Saadet Kalyoncu
0 0 0000

Bilgilensek mi Bilgilenmesek mi?



Saat gece yarısını geçmiş, kanallar arası geziniyorum…   Sanayi Bakanlığı’nın hazırlamış olduğu şu Tüketiciyi bilgilendirmek amaçlı hazırlanan spot filmlerinden birine rastlıyorum. “Allah’ım memleketimdeki insanlar gece gündüz demeden bilgileniyorlar” diye heyecan duymayı isterdim elbette, ama maalesef…

4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun 23 Şubat 1995 yılında yürürlüğe girmişti. Spot filmleri de içeren tüketiciyi bilinçlendirme kampanyası ise 5 Ocak 2005’de başladı. Kanun yürürlüğe girdikten tam 9 yıl 10 ay 12 gün sonra

O zaman Kampanyanın tanıtım galasında konuşma yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ülkemizde modern bir tüketici kanunu olduğunu ama toplumun bu konudaki bilinç seviyesinin yeterli olmadığını söylemişti.  Gerek Başbakan gerekse dönemim Sanayi Bakanı Sayın Ali Coşkun medya kuruluşlarından özellikle destek istemişlerdi.

Şimdi insanın aklına sorular geliyor:
1. Bir kanun nasıl olurda yürürlüğe girdikten neredeyse 10 yıl sonra bile yeteri kadar bilinmez,
2. Hadi bunun cevabını verelim de, neden bilinmesi için yapılacak bir kampanya ancak 10 yıl sonra yapılır,
3. 10 yıl sonra yapılan kampanya sonunda arzu edilen hedef yakalanmış mıdır? Eğer yakalanmamışsa neden yakalanamamıştır?

Bu soruları burada soruyorsam söyleyecek kendimce cevaplarımda olmalı değil mi? Elbette var.
Hani derler ya, haklar verilmez alınır. İşte bu sözü sadece militanca görüyorsanız yanılıyorsunuz. O muhteşem “Selvi boylum al yazmalım” filmini hatırlar mısınız? Şimdi konuyla ne alakası var diyorsanız söyleyeyim. Orada filmin final sahnesinde filmin esas kızı aşık olduğu adam ile kendisine sahip çıkan adam arasında kalır ve iç sesi kendisine sorar: “sevgi nedir?” ve yine iç sesi cevap verir: “sevgi emektir”. İnsanlar emek verdiklerini sever, benimser, kabul eder, bağlanır… Tıpkı Türkan Şoray’ın yakışıklı Kadir İnanır yerine Ahmet Mekin’i tercih etmesi gibi.

Şimdi gelelim konumuza, haklar size kayık tabakta sunulunca sanırım bilinirliği çok da yüksek olmuyor. Tüketici kanunu, AB uyum yasaları kapsamında bizlere hediye edildi. Sanırım biraz da bu yüzden çıkan kanun, memleketin her bireyi ile çok yakından ilgili olsa da bilinirliği yeterli olmadı. “Hakkımız, söke söke alırız” naraları mutlaka olmalıydı demiyorum ama talep olmadan arz olunca ürün raflarda alıcısını oldukça bekledi.

Tüketiciler, o dönemlerde faaliyet gösteren tüketici dernekleri tarafından bilgilendirildiler. Ne kadar çaba sarf ederseniz ediniz bir bilgiyi tüm ülkenin yurttaşına iletebilmek kapital işidir. Söz konusu para olunca da elbette ki buna derneklerin gücü yetmez. Yine de yaptıkları çalışmalar verdikleri emekler yadsınamaz. Bu bilgilendirme aslında devlet tarafından yapılmalıydı. Gerekliliği ve önemi tartışılmaz hakları çıkarıyorsunuz ama bu kanundan yararlanacak milyonları bilgilendirmiyorsunuz.

Gerek duymadılar herhalde diye düşünüyor insan. Ülkede yaşayan insanlar tüketici sıfatıyla, seçmen sıfatındaki kadar önemsenecek bulunamadı. Oysa o 10 yıl içinde 2 seçim görmüştü Türkiye. 2002 yılında 3. Hükümetini gören Kanunda 2004’de değişiklikler yapıldı. Sanırım o zaman daha da net fark edildi bu konuda halkı bilgilendirmek gerekliliği.

2005 yılında, “Tüketicinin Bilinçlendirilmesi Kampanyası” yapıldı. Nedenini bilemiyorum ama Erman Toroğlu ve Levent Ülgen’in yer aldı bu çalışmalarda. Hatta bu iki isim o sene Bakanlıktan, 8. Geleneksel Tüketici Ödüllerinde Hizmet ödülü de almışlardı, hayrına mı yapmışlardı ki? Çok ciddi bir bütçe harcandı. Afişler, bilboardlar, insertler, spot filmler yapıldı.

Kampanya galasında Başbakan ve Sanayi Bakanının medyadan ricasının, memleket insanı için önemini anlayan sosyal sorumluluk sahibi televizyon kanallarımız, Cem Yılmaz’ın tabiri ile “tamamıyla duygusal!” davranıp bunları yayınladılar. Benim bir gece yarısı sonrası seyrettiğim filmler de işte bu spot filmlerdendi. Bunu Ramazan’a borçluyum, ertesi gün hafta sonu diye sahura kadar uyumamama…

Özetle,
1. Hakkınız olması gerektiğine inandığız şeyler için mücadelenizi verdiğiniz de sonucunu alırsınız ve sahiplenirsiniz. Demek ki hak aramaktan vazgeçmemeliyiz.
2. Kanun gerekiyor, çıkardım, demekle iş bitmez; kanunu işlevsel kılmak, denetimini yapmak da hükümetlerin dikkate alması gerekenlerdendir.
3. Bir kampanya yapacaksanız planını çok ayrıntılı yapmanız gerekiyor, yoksa atılan taş ürkütülen kurbağaya değmez.
4. Sosyal sorumluluk lafla olmaz.

Bunlar olmazsa… “bilgilen kampanyası”, “bilgilenme kampanyası”na dönüşebilir. Sadece onunla da kalmaz, boşa harcanan yığınla para ve sayılamayacak kadar çok hak ihlali…

Şimdi durum nasıl diye soruyorsanız eğer, kanımca çok daha iyi… Bilinirlik skisinden çok daha iyi, insanımız haklarının farkında hatta hakkı olması gerekenin de. Alışveriş merkezlerinde, mağazalarda, otoparklarda “çalınan maldan sorumlu değiliz” tabelasına bakıp sineye çekmiyor hiçbir şeyi, sorumlu olmak zorundasın diyor ve hakkını arıyor, bizlere de Yargıtay’dan emsal kararlar kazandırıyor. Ama çok kişi bilse de maalesef uygulamaya geçenler az. “Kim uğraşacak” bununla demeyen, hakkını aramaya üşenmeyen, sadece sağa sola telefon etmenin söylenmenin ötesine geçip doğru şekilde hakkını arayanlar arttıkça çok daha güzel olacak elbette…

Bu sene yine kanunda değişiklikler söz konusu, hem de oldukça ümidvar bir taslak söz konusu. Yürürlüğe girdiğinde yeni Bakanımız bu sefer bu işi medyanın duygularına bırakmadan tüketicilere ulaştırabilir umarım.

Hepinize hayırlı bayramlar, bayram tadında ömürler dilerim…



Bu yazı 2,727 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 6 Ocak 2009 Param yok sizlere!
    • 30 Aralık 2008 İsrail Hep Aynı Ya Biz?
    • 22 Aralık 2008 'İşte biz o gün tükeneceğiz'
    • 15 Aralık 2008 Tren ile bir bayram yolculuğu sırasında
    • 1 Aralık 2008 'Satın almama günü' ve 'Alışveriş için gün bugün'
    • 24 Kasım 2008 Sabit ücrette son durumlar
    • 10 Kasım 2008 Taşınıyor musunuz?
    • 3 Kasım 2008 Kirayı en ucuz ödeme yolu
    • 27 Ekim 2008 1 Kasım eylemi
    • 20 Ekim 2008 Taraf arıyorum
    • 6 Ekim 2008 Krizimiz geldi hadi akıllanalım!
    • 29 Eylül 2008 Bilgilensek mi Bilgilenmesek mi?
    • 22 Eylül 2008 Verimli ol, tatillere dokunma
    • 15 Eylül 2008 Küstüm!
    • 8 Eylül 2008 Hakkını bilmekle haddini bilmek arasındaki sınırı kim belirler?
    • 1 Eylül 2008 Ramazan israf ve insaf
    • 23 Ağustos 2008 Voltran'ı oluşturmak...
    • 11 Ağustos 2008 Reklâmlar geçiyor
    • 4 Ağustos 2008 İbadet edasıyla tüketim çılgınlığı
    • 28 Temmuz 2008 Doğru Tüketici

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,407 µs