En Sıcak Konular

Mümtaz'er Türköne


Mümtaz'er Türköne
0 0 0000

Yargı, laikliği neden tanımlayamıyor?



Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker'in "adli yılı açış konuşması" genel hatları ile yol gösterici idi. Özellikle yargı reformu konusunda ısrarı ve yargı bağımsızlığı ile tarafsızlığı konusundaki vurguları mutlaka bir kenara not edilecek değerde.
Ancak konu, yüksek yargı temsilcilerinin her defasında özenle değindikleri laiklik bahsine gelince durum biraz karışıyor. Karışıklık aslında Yargıtay Birinci Başkanı Gerçeker'in laikliğe dair söylediklerinden kaynaklanmıyor. Artık kimsenin üstünü örtemeyeceği bir çarpıklık, giderek daha fazla göze batıyor. Bir tarafta rejimin bekçisi sıfatıyla konuşanlar "laikliği tanımlamaya kalkmak" diye bir suç ihdas ettiler. Öbür tarafta laikliği tarif etmek üzere söze başlayan devlet otoriteleri, farklı ve çoğu zaman birbiriyle çelişen laiklik tanımları yapıyorlar. Tanımlanmayı yasaklayanlar, bir tanım yapamıyorlar. Adeta tanımın karanlıkta kalmasından medet uman bir cehalet ısrarı var.

Gerçeker'in laiklik tanımı geri bir tanım, ama birçok karanlık tanımdan da ileride. "... din, kişilerin özel yaşamı kapsamında vicdanî bir inanç konusudur. Devlet tüm dinî inançlar konusunda tarafsızdır." Din ve vicdan özgürlüğü ile devletin dinler konusundaki nötr durumunu bir araya getiren bu tanım, mantıki sonuçlarına tutarlı bir şekilde götürülse pek fazla sorun çıkmayacak. Bu tanıma göre laikliği özel hayata tecavüz eden bir "yaşam biçimi" olarak dayatamazsınız. Din kişilerin özel hayatında özgürce var olduğuna göre, bireylerin laik olması mecburiyetinden bahsedemezsiniz. Gerçeker'in hukukun ve dinlerin dayandığı ahlâk konusunda giriştiği kısa tartışma bile, akla dayalı ahlâk sistemini sadece hukuk için zorunlu gördüğünden dolayı doğru. Öbür taraftan her din özünde bir ahlâk sistemi. Bir dine inanmak, bu ahlâk sistemine bağlanmak anlamına geliyor.

Gerçeker'in, 24. maddeye dayalı laiklik tanımı, Genelkurmay Başkanı'nın 28 Temmuz'da yaptığı konuşmaya üstü kapalı bir gönderme; bu maddeye dair yorumu da "inanca saygı"yı pekiştiriyor. Ancak Gerçeker'in tutarlılığı şu soru ile sona eriyor: "Laik devletin koyduğu kurallar dinî inançlar ile bağdaşmıyor ise ne olacaktır?" Soruya başka bir soru ile cevap vermek lâzım. "Bu sorunun cevabı laik hukuku ilgilendirir mi?" Laik hukuk, Gerçeker'in yaptığı gibi dinî hükümleri yorumlamaya girişirse geriye laiklik kalır mı? Çünkü bu sorunun cevabını vermeye girişen bir hukuk düzeni, dinin içeriğine müdahale etmiş olur. Hukukî sonuç, bir devlet dininin ortaya çıkmasıdır. Fiilî sonuç ise, dinin dışarıdan yapılan bu müdahaleye karşı savunma durumuna geçmesidir.

Bu karanlığın içinden sıyrılmak için bizim Sami Selçuk'un koyduğu çıtaya bakmamız lâzım. Şöyle diyor 2000 yılında yaptığı konuşmada Selçuk: "Çoğulculuk, düşünce ve inançlar karşısında devletin yansızlığını gerektirir. Devletin bu konuda ne dayatacağı resmi bir görüşü ne de bir dini vardır. Bunlar özgür yurttaşların özgür tercihlerine bırakılmıştır. Böylece çoğunluk, devletin yansızlığını, yansızlık da laikliği gerektirir. Devlet, düşünceler karşısında yansız olursa, düşünce özgürlüğü; dinler karşısında yansız olursa, laiklik sağlanmış olur. Laik devlet, hiçbir dine karşı değildir. Hiçbir dini kayırıp korumaz; belli bir iyiyi, yaşam biçimini hiç kimseye zorlamaz. Belli bir dünya görüşünü ve/ya da dini resmileştiren bir devlet, bunların dışındakileri önceden mahkum etmiş ve bir noktada bunlara karşı zor kullanması kaçınılmaz hale gelmiş olur. Böyle bir devlet totaliterdir, tekilcidir; eşitliği çiğnemek, yurttaşları sınıflara bölmek durumundadır. Oysa, demokratik devlette yurttaşlık bir öğretiye ya da dine bağlılığı gerektirmez. Bu yüzden, laik devlet, halka, özellikle gençliğe belli bir ideoloji aşılamaya (endoctrinement) kalkışamaz; bir devlet dini yaratamaz ve dinsizlik de aşılayamaz."

Laikliğin bir "yaşam biçimi" olduğunu öne sürenlerin, bireylerin laik olmasını zarurî görenlerin kafasındaki laiklik, bu ölçünün neresinde duruyor? Neden bu iddiada bulunanlar, "laik bireylerin yaşam biçimi"ni tanımlayamıyorlar?

zaman



Bu yazı 905 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Bu sefer çözülecek mi?
    • 16 Eylül 2012 Din eğitiminde devlet tekeli kalkıyor
    • 14 Eylül 2012 Siyaset, artık dine alet edilmiyor!
    • 13 Eylül 2012 CHP, PKK ile müzakere yapabilir mi?
    • 9 Eylül 2012 Merkez Sağ'ın son noktası
    • 7 Eylül 2012 Başbakan sertleşmekte haklı mı?
    • 28 Ağustos 2012 Hükümet haklı çıktı
    • 26 Ağustos 2012 Kawa ve Ergenekon
    • 24 Ağustos 2012 Terör sorunu ayrışıyor
    • 17 Ağustos 2012 Hem şiddet üreten, hem barış isteyen bir örgüt
    • 16 Ağustos 2012 'Paralel devlet'in iflası
    • 12 Ağustos 2012 Kürt, Türk, Alevî ve Sünni olmak
    • 10 Ağustos 2012 Yangını kim söndürecek?
    • 5 Ağustos 2012 Ordulaşan partiler ve partileşen ordular
    • 22 Temmuz 2012 Davutoğlu haklı çıkarsa?
    • 17 Temmuz 2012 'Hücre yenilenmesi'
    • 29 Haziran 2012 ÖYM'leri kaldırması için hükümete yetki verdiniz mi?
    • 24 Haziran 2012 Türkiye savaşa girer mi?
    • 21 Haziran 2012 Teröre teslim olmak
    • 19 Haziran 2012 Çözüme yakın mıyız?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,740 µs