En Sıcak Konular

Ekrem Dumanlı


Ekrem Dumanlı
0 0 0000

Düğüm nasıl çözülecek?



TRT güzel bir iş yapmış, Kuruluş dizisinin 13 bölümünü bir film haline getirip tekrar yayınlamış. Bazı sahnelerini izleme fırsatı buldum çok beğendim.
Keşke her bölümünü yayınlasalardı. 1987'de çekilmesine rağmen iyi bir yapım olduğunu söylemek gerekiyor. Hele diyaloglar, hele diyaloglar... Bir gece yarısı Domaniç Tepesi'nde Osmancık, Şeyh Edebali'ye rastlar. Edebali kabına sığmayan ve daha yeterince kemâle ermemiş Osmancık'a sorar: "Hey Osmancık, ne düşünürsün?" Heyecanla konuşur Osmancık: "Dünya ne kadar büyük!" Edebali bilge kişiliği ve ermiş tecrübesiyle bam teline şöyle dokunur: "Dünyayı bize bu kadar büyük gösteren bizim küçüklüğümüz oğul! Hırsımız, sabırsızlığımız bencilliğimiz..." Osmancık ısrar eder: "Dünya çok büyük!" Edebali bir kez daha lafı gediğine koyar: "Anlamadın... Dünya senin sandığından da büyüktür. Ama bir ömür içindir, tek insan içindir bu büyüklük. Hey Osmancık! Bir soy için, bir soyun benimseyeceği bir ülkü, bir amaç için hiç de büyük değildir dünya..."

Diyebilirsiniz ki şu aktardığın cümleler bir senaryodan alınmış, yaldızlanmış, sinematografik ögelerle süslenmiş bir kurgudan ibarettir. Doğrudur. Tarık Buğra'nın elinin değdiği, Yücel Çakmaklı'nın emek verdiği yirmi yıl önceki şartlara göre büyük fedakârlıklarla hazırlanmış bir yapımdan söz ediyoruz. İşin aslı, gerçeğe paralel bir kurguya dayanıyor; ama metinler çok sağlam, cümlelerin ruhu var, kelimelerin nabzı atıyor hâlâ. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Ermenistan ziyaretinin hemen akabinde rastladığım 'Kuruluş' beni farklı ufuklara aldı götürdü. Bir tarafta "hırsımız, sabırsızlığımız, bencilliğimiz" sonucunda gözümüzde sürekli büyüyen ve dolayısıyla bizleri küçülten dünya; diğer tarafta "bir ülkü, bir amaç" uğruna küçülen küçüldükçe bizleri büyük haline getirecek bir dünya... Tam bir yol ayrımı. Türkiye ya kısır çekişmelerin gölge oyunlarına mahkûm olacak veya gözlerini ufka dikip bir üst medeniyete ulaşmak için daha bu milletin ruhuna yaraşır yollar bulacak kendine.

Ermenistan'daki havayı yerinde koklamak lazım; Azerbaycan'daki havayı unutmadan. Suriye'deki Türkiye sevgisini görmek lazım; Lübnan'daki, İsrail'deki, Afganistan'daki, Pakistan'daki vs. ağırlığı göz ardı etmeden. Bu ülkede birileri için Londra nasıl göz kamaştırıcı ise, birileri için Paris nasıl ışıl ışıl ise, birileri için nasıl Washington erişilmez ise, bölgemizde yaşayan kitleler için İstanbul da öylesine güzeldir, eşsizdir, dillere destandır. Bu hayranlık, bir şehre duyulan basit bir sevgiden ibaret değildir. Bu tutkunun özünde bir medeniyet terkibine duyulan sempati söz konusudur. Türkiye'nin muazzam bir cazibe noktası olması bu ülkenin sadece arkeolojik değerleriyle ilgili değil; hayat algımızın, tarihi perspektifle yoğrulmuş sentezimizin de payı büyüktür bize duyulan sevgi ve saygıda.

Türkiye, kendi ağırlığının farkında mı? Keşke olabilseydi! Keşke bu ülke iç boğuşmalardan yakasını kurtarabilseydi. Daha çok demokrasi, herkes için demokrasi, deyip rasyonel bir terkiple hayatın bütün alanlarını kuşatabilseydi. Dünya bizim için çok büyük; tıpkı kemal dönemine henüz ulaşamamış Osmancık'a büyük olduğu gibi. Oysa ufukları zorlayan bir nesil için dünya çok küçük olabilir. Onlar, dünyanın dört bir yanına sevgi taşıyabiliyorsa ve yürekleri din, dil, ırk, sınıf farkı gözetmeksizin bütün insanlığı kucaklayabilecek kadar genişse dünya onlara küçük gelecektir. Onlar eğitim seferberliği der kıtalar dolaşır, onlar ihracat der, ithalat der medeniyetler arası ilişkiyi rasyonel kaideler üzerine oturtur. Onlar her dilden insana seslenme yollarını bulur, okur, yazar, anlatır, dinletir...

Türkiye'deki en büyük düğüm "Ufku daraltmak mı ufka kanatlanmak mı?" sorusunun cevabıyla çözülecek. Bu ülke ya içine kapanıp daracık hücresini evrenlere eş tutarak kendine yeni bir zindan örecek veya Söğüt'ün bağrından kelebekler gibi dünyanın dört bir yanına kanatlanan atalarına özenip yeni bir sayfa açacak. "Dün dünde kaldı cancazım, bugün yeni şeyler söylemek lazım" diyor Mevlânâ. Çok doğru. Bugün ön şartsız demokrasi üzerine sivil toplum diliyle söylenecek sözlerin tam ifade edilme zamanıdır; kendi gölgemizle boğuşma zamanı değil!

 
zaman



Bu yazı 969 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 24 Eylül 2012 Ne gereği vardı?
    • 11 Haziran 2012 Cuntalarla nasıl mücadele edilecek?
    • 30 Nisan 2012 Şiddet!
    • 16 Nisan 2012 '28 Şubat'çılardan panik atak hamleleri
    • 10 Nisan 2012 Çin'den bakınca Türkiye'nin gücü
    • 9 Nisan 2012 Darbede tanıdığım dört subay
    • 2 Nisan 2012 Suriye İran... İşte çetin imtihan!
    • 26 Mart 2012 Terlik
    • 13 Şubat 2012 Aman dikkat!
    • 6 Şubat 2012 Bu yüzden mi susuyorsunuz?
    • 23 Ocak 2012 Hem Hrantçı hem Ergenekoncu olunabilir mi?
    • 16 Ocak 2012 Kaç kafatası bir manşet eder?
    • 9 Ocak 2012 Hesap vermek
    • 26 Aralık 2011 Çanlar Avrupa için çalarken
    • 19 Aralık 2011 Militan
    • 12 Aralık 2011 Maazallah!
    • 5 Aralık 2011 Global Ergenekon
    • 28 Kasım 2011 Dersim'den alnımızın akıyla çıkmak
    • 23 Kasım 2011 İngiltere'yi yeniden keşfetmek
    • 21 Kasım 2011 Dersim'in şifreleri

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,768 µs