En Sıcak Konular

Hatice Saadet Kalyoncu



Hatice Saadet Kalyoncu
0 0 0000

Ramazan israf ve insaf



Her dinin yapılmayı zorunlu kılan emirleri vardır. Bugün Ramazan’a başladık. Ay sonuna kadar oruç tutacağız birçoğumuz. Ramazan’ı yaşamak sadece oruç tutmak değildir, en azından ben bu kadarla sınırlı olmadığına inananlardanım.

Her Ramazan, çevreme daha farklı bakarım. Yaptığım tüm eylemleri, düşündüğüm, hissettiğim her şeyi bir kez daha tartarım Ramazan’ın ruhuna uygun mu diye. Bu bireysel otokontrol çevreyi de daha farklı gözle görmeme neden olur. Güzellikleri, çirkinlikleri, anlamsızlıkları bir kez daha tanımlarım.
Ramazan’ın güzelliklerini anlatmak benim işim değil, ben bu konuda ilim sahibi değilim. Ama Ramazan’ın toplumda oluşturduklarına, bu toplum içinde yaşayan bir tüketici olarak tanık olurum. Olması gereken ve olmaması gerekenleri, Ramazan’ın iklimi içinde daha bir özenle ayırt etmeye çalışırım.

İsrafın yasaklandığı bir dinde, paylaşmanın ön plana çıktığı bir ayda, insanın beklentisi elbette ki çok güzel örneklere tanık olmaktır. Oysa Ramazan’daki iftar menülerini gördükçe, gerçeklerin beklentilerinizi yerle bir ettiğini hissedersiniz.

Açık büfe iftar menüleri, gün boyu aç kalmış nefis için Ramazan’ın ruhuna aykırı bir çığırtkanlık yapar. Sanki “gün boyu aç kal, sonra da patlayıncaya kadar ye” tarifi ile eş değer olur. Bir tas çorba, bir tabak yemek ile doyacak olan mideye işkembe muamelesi yapılır. Gözü aç insanoğlu, “güya acın halinden de anlasın” diye tuttuğu orucu,  “aç maç bana ne” edasıyla silip süpürerek açar. İftariyelik diye isimlendirdiğimiz tabakla başlarız işe. Hurma, pastırma, sucuk… Sanki pastırma yemezsek orucumuz, oruç olmayacaktır. Ardından çorba, ara sıcak, ana yemek, salata, zeytinyağlılar.. Aman sakın, su dışında bir şeyler içmeyi unutmayınız ve ardından tatlı. Genellikle “çok şiştim” cümleciği ile biten bu iftar sonrası, üzerine içilen kahve ve çaylarla bedenimiz zavallı bir hal alsa da,  “meyve yiyemeyecek miyiz yoksa”  korkusu yaşarız.

Bu mudur bizim anladığımız? Komşusu açken tok yatamayacak kadar insancıl bir ilkeyi biz unutmak için Ramazan’ı mı bekleriz? Oysa kıtlıktan çıkmışçasına doldurduğumuz masamızda, biz şişip mahvolduktan sonra bile en az bir kişinin daha doyacağı şey bırakırız. Hani açları düşünüyorduk ya, halden anlayacaktık ya… işte o bıraktıklarımız, eğer evimizin dışındaysak, hoop çöpe gider. O yiyecekler çöpe giderken bir yerlerde birilerin masası boş bekler. 

İftardan sonra hissettiğiniz ağırlık, masanızda kendinizden başkasını doyuramamış olmak bir yana, doyurabilecek yiyeceği israf etmenin ağırlığıdır aslında.

Peki bir de bu iftar yemeğine kaç lira verdiğinizi düşününüz. Tüm Ramazan boyunca restoranlar camlarına, kapı girişlerinde panolarına iftar tarifesi asacaklar. Bir kişilik iftar tarifesiyle kaç kişinin doyabileceğini düşününüz lütfen. Hem misliyle para vereceksin, hem de yemeyip israf edeceksin. Bunun için mi tuttuk orucu?

Konu fiyata gelince aklıma hemen Ramazan sonunda verilecek fitre gelir. Bir kişinin bir günlük yemek parası olarak düşünülen miktarı yediklerine bakarak değil de, diyanetin açıklayacağı minimal rakama göre vermeyi kar sayanlara ne demeli bilemiyorum. Diyanet 10 lira diyecek, o da kaç kişilik verecekse o kadar 10 lira verecek. Madem 10 liraya doyuluyordu da sen niye doymadın diye sormazlar mı? Sorarlar elbet, sorulacaktır elbet. Oturup tüm Ramazan ne kadara doyduğunu düşünmeli insan, yediğinden yedirmeli, içtiğinden içirmeli. Ama, aması var. Aması nerede? Aması şu iftar paketlerinde.

Bir çelişki de, bu iftar paketlerinde. Bu işin ciddi bir gelir kapısı olduğunu gören satıcılar farklı fiyatlarla boy boy iftar paketleri hazırlıyorlar. Gücü yeten alacak dağıtacak. Kime ne dağıtacak, niçin dağıtacak?

Nicelikle ifade edilen bir dağıtma işinin beni ne kadar utandırdığını anlatamam. İçine nohut, bulgur kuru fasulye, margarin, çay doldurulmuş paketi verirken “bizim evde de bu Ramazan bunlar pişecek, ben de tüm Ramazan bunları yiyeceğim” diye söyleniyor mudur acaba? İnsaf! Almaya, yemeğe gelince sınır tanımaz nefsimiz vermeye gelince neden bu kadar ince hesaplara dalar acaba hem de Ramazan’da hani paylaşmanın dorukları zorladığı ayda!

Evlerinde Ramazan’dan Ramazan’a misafir ağırlayanlar erken iftar vakitleri sebebiyle epeydir bundan da uzak kalmışlardı veya sadece hafta sonlarında yapılacak merasime dönmüştü olay. Bu yıl iftar birçok kişinin evine ulaşabileceği saatte olacak, ümidimi yitirmeden bu sene masalarımızın yemeğimizi paylaşacağımız insanlarla güzelleşeceğini düşünüyorum. Burada da korkularım var mesela, iftar yemeklerini 5 yıldızlı otel mutfaklarıyla yarışır bir tarzla gösterişe sunulması. 3 çeşit salata, 4 çeşit yemek, 2 çeşit tatlı, aman çay kahve meyve… Dışarıda yediğinde masada kalanların çöpe atılmasından irkilmeyen, evindeki israfı da olağan karşılayabilir. Misafir demişken, en son ne zaman hiç tanımadığınız bir ihtiyaç sahibi ile masanızı paylaştınız? Hadi devir değişti evinize buyur edemediniz, alıp bir yere götürüp birlikte ne zaman yediniz?

Ramazan envai çeşit gıdanın resmigeçit yaptığı bir iklim değildir, olmamalıdır. Ramazan diğer aylardan daha fazla yemek yenen, daha fazla para harcanan, daha fazla israf edilen bir ay değildir. Ramazan, az da olsa yemeğin paylaşıldığı, israfın hiç olmaması gereken bir aydır.

İşin en komiği de nedir biliyor musunuz, Ramazan bittiğinde insanların kendilerini baklavalarla ödüllendirmesi. Öyle ya zavallılar tüm Ramazan nefislerini terbiye etmiş, kanaat getirmişler, şükretmişler, olanı paylaşmışlar elbette ki baklavayı hak ediyorlar, hem tüm Ramazan boyunca büyük bir olasılıkla Güllaç yemişlerdir, şimdi baklava yeme zamanıdır. Baklava yemeyenler ise, analarını babalarını telefonla arayıp hemen ardından Akdeniz’in sıcağına doğru yola çıkmış olanlardır. Fitrelerini en ucuzundan ayarladıkları için tatil parasını da ayarlamış olurlar.

Bir de iftarların ne tür restoranlarda yapıldığı konusu var ama, yan masada şarap kadehi tokuşturan insanların bu yazacaklarımı yanlış anlayacağından korkuyorum. Çünkü sorun onların orda olması değil, oruçlu olanların iftar için orada olmaları… Hem pek de tüketici konusu değil, o yüzden bu konuyu erbabı yazıp çizmeli.

Tüm bunlar ağlanacak halimize gülme halleridir. İsraflarla doldurmadığımızda, Ramazan’ı Ramazan gibi yaşayabiliriz.  Yine de masamızda misafir görmemizi sağlayan, paylaşmamıza vesile olan, en azından bunun güzelliğini hatırlatan Ramazan ne güzeldir! Hoş gelir sefa gelir. Taze sıcak pide kokusuyla gelir. Sahur vakti yarı uykulu gözlerle bizi bir araya getirebilen o büyülü havası ile gelir. İftar vaktine 5 dakika kala yaşattığı o ağırkanlılığı ile gelir ve bu sıcak havalarda o buz gibi suyun öncesi Besmeleyle gelir. Hoş gelir!

HSK



Bu yazı 3,986 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 6 Ocak 2009 Param yok sizlere!
    • 30 Aralık 2008 İsrail Hep Aynı Ya Biz?
    • 22 Aralık 2008 'İşte biz o gün tükeneceğiz'
    • 15 Aralık 2008 Tren ile bir bayram yolculuğu sırasında
    • 1 Aralık 2008 'Satın almama günü' ve 'Alışveriş için gün bugün'
    • 24 Kasım 2008 Sabit ücrette son durumlar
    • 10 Kasım 2008 Taşınıyor musunuz?
    • 3 Kasım 2008 Kirayı en ucuz ödeme yolu
    • 27 Ekim 2008 1 Kasım eylemi
    • 20 Ekim 2008 Taraf arıyorum
    • 6 Ekim 2008 Krizimiz geldi hadi akıllanalım!
    • 29 Eylül 2008 Bilgilensek mi Bilgilenmesek mi?
    • 22 Eylül 2008 Verimli ol, tatillere dokunma
    • 15 Eylül 2008 Küstüm!
    • 8 Eylül 2008 Hakkını bilmekle haddini bilmek arasındaki sınırı kim belirler?
    • 1 Eylül 2008 Ramazan israf ve insaf
    • 23 Ağustos 2008 Voltran'ı oluşturmak...
    • 11 Ağustos 2008 Reklâmlar geçiyor
    • 4 Ağustos 2008 İbadet edasıyla tüketim çılgınlığı
    • 28 Temmuz 2008 Doğru Tüketici

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,835 µs