En Sıcak Konular

İbrahim Karagül


İbrahim Karagül
0 0 0000

Karadeniz'de savaş, dört yıl önceki uyarı



Bugünden itibaren "çok yoğun" biçimde Kafkasya ve Karadeniz'i tartışacağız. Bugüne kadar Ortadoğu eksenli izlediğimiz "yüzyıllık" sürecin "dört büyük cephe"sinden biri daha "biraz gecikmeli" de olsa açıldı. Ya Rusya Kuzey Kafkasların daha da kuzeyine çekilecek ya da Batı Güney Kafkasları kaybedecek. Her iki ihtimalde de çatışma uzun yıllar bölgedeki etnik unsurlar üzerinden devam edecek. Hazar'dan Doğu Avrupa'ya uzanan enerji ve jeopolitik çatışmalarda küçük ölçekli çok sayıda cephe açılacak.

Türkiye, siyasi geleceğini etkileyecek belki de en önemli sorunla uzun süre mücadele etmek zorunda kalacak. Çünkü kriz, Kafkasya sorunu olmaktan çok Karadeniz sorunu olarak karşımıza dikilecek. Osmanlı'yı ilk kez "Avrupa içi bir sorun" haline getiren çöküşüne kadar süren bağımlılığın zemini oluşturan 1853-1856 Kırım Savaşı öncesini hatırlatan gelişmeler yaşanıyor.

İki haftadır yakından izlediğim konuyla ilgili neler yazmam gerektiğini düşünürken, geçmişte yazdıklarıma baktım. Aslında bundan sonra söylenebileceklerin çoğunu önceden yazmışım. Hem de 2004 yılından bu yana. Hazar-Kafkasya-Karadeniz-Doğu Avrupa konulu yazılarda ısrarla Karadeniz'e dikkat çekmiş, muhtemel gelişmelerle ilgili açık uyarılar yapmışım. Şimdi, bu uyarıların aynen gerçekleştiğini görüyorum. Keşke gelişmeler beni şaşırtacak şekilde gerçekleşseydi. Bugün yazılanlarla hemen hemen aynı olan, yazdığım tarihte bazılarının "bu kadar da olmaz" dediği yazılardan bazı cümleler aktaracağım. Böylece, hafızası bir hafta öncesine, ufku bir hafta sonrasına yetişmeyenler belki anlarlar.

25 Kasım 2004: "Karadeniz Amerikan Gölü haline geliyor" başlıklı yazıda; Bulgaristan ve Romanya'ya yerleşmeye çalışan ABD'nin, Türkiye'nin Karadeniz'deki limanlarını neden istediğini sorgulamış, Gürcistan'a yerleşmesinin sonuçlarını tartışmış ve Karadeniz'in "Amerikan Gölü" haline getirilmek istendiğini, bunun ciddi çatışmalara yol açacağını ifade etmiştim. Tam dört yıl önce!

5 Temmuz 2005 tarihli, "Hazar Savaşı ve Karadeniz'in Yükselişi" başlıklı yazı: "Hazar'a yönelecek ve Gürcistan, Türkiye, Azerbaycan tarafından desteklenecek ABD müdahalesi, Rus-İran tarihi ittifakını parçalayabileceği gibi, Rusya'yı Karadeniz ve Hazar'dan uzaklaştırabilir. Bugüne kadar Güney Kafkasları denetim altına almayı önceleyen ABD stratejisi, Hazar'daki savaşın şiddetine paralel biçimde Rusya'yı Kuzey Kafkaslardan uzaklaştırmaya dönük girişimlerle kendini gösterecek. "Yeni Avrupa", NATO'nun genişleme haritası ile Ukrayna ve Azerbaycan atağının dışında ABD Romanya, Macaristan ve Bulgaristan'a yerleşiyor. Bu ülkelere dev askeri üsler kuruyor. Bunlarla yetinmeyen ABD'nin, Türkiye'den Sabiha Gökçen, Samsun, Trabzon hatta Sinop ve Hopa ile Ordu'nun Ünye bölgelerinde üs istediğini hatırlayalım. ABD, Bulgaristan, Romanya, Türkiye'nin Karadeniz'e açılan liman ve havaalanları ile Gürcistan ve Azerbaycan'a yerleşince nasıl bir harita ortaya çıkacak? Tabii ki, Kuzey Kafkaslar karışacak. Tabii ki, Karadeniz tam anlamıyla bir Amerikan gölü haline gelecek. Bu süreçte Doğu Karadeniz, belki de Doğu Akdeniz kadar hassas bir bölge haline gelecek. ABD, AB ve Rusya'nın Doğu Akdeniz'deki mücadelesinin bir benzerini Doğu Karadeniz'de görebiliriz. Bölge belki de tarihinde hiç olmadığı kadar, stratejik değer kazanmaya başladı. Buna bağlı olarak Türkiye'nin güneye yoğunlaşan dış politika önceliği önemli miktarda Doğu'ya, Kuzeydoğu'ya kayacak." Tam üç yıl önce!

23 Ağustos 2005: "Neden Karadeniz, terör neden Trabzon'a ulaşmaya çalışıyor" başlıklı yazı:

"Neden Trabzon, Doğu Karadeniz giderek tırmanan bir güvenlik sorunuyla boğuşmaya başladı? Neden bölgenin hassas yapısı, zaafları kışkırtılıyor? Karadeniz'de hangi güç ne tür projeler için terörü seçenek olarak kullanabiliyor? Türkiye'de belli örgütler, belli güçlerden terör ihalesi mi kaptı?

Maçka'daki çatışmanın Doğu Karadeniz'in Türkiye'nin ve bölgenin geleceğinde oynayacağı rolle ne tür bir ilgisi var? Bütün bunların küresel enerji projeleriyle ne ilgisi var? Bunların Kafkaslara yönelik büyük hesaplarla ne ilgisi var? Bunların giderek Amerikan gölü haline gelen Karadeniz çevresine ilişkin hesaplarla ne ilgisi var? Kuzey Irak-Karadeniz koridoru ile ne ilgisi var? PKK'nın ya da bir başka örgütün Trabzon'da yoğunlaşmasının Kürt sorunuyla ya da Türkiye'de her hangi bir etnik ve kültürel sorunla açıklamak yeterli değil.

Irak işgal edildiğinden bu bölgeye üç konuya özellikle dikkat çektim: Kuzey Irak'tan İskenderun Körfezi'ne kadar olan bölge. Kuzey Irak'tan Karadeniz'e uzanan bölge. Dicle ve Fırat nehirlerinin kaynağına kadar olan bölge… Buralar orta vadede istikrarsızlaşacak.

21. yüzyıl boyunca, Türkiye'nin güvenliğinde birinci dereceden belirleyici olacak iki bölge var: Doğu Akdeniz ve Doğu Karadeniz. Türkiye, ikinci bir Doğu Akdeniz'e sahip oluyor. Doğu Karadeniz, tarihinde hiç olmadığı kadar Türkiye'nin ve dünyanın gündemine giriyor. Üç liman, Türkiye'nin ve bölgenin kaderinde önemli rol oynayacak. İskenderun, Mersin ve Trabzon limanları."

9 Mayıs 2006: "Doğu Karadeniz'e sahip çıkalım" başlıklı yazı: "Karadeniz'in Amerikan Gölü haline getirilmesinin keşfedilmeye başlanan petrolle bir ilgisi var mı? ABD'nin yakın ilgi gösterdiği, Irak işgali öncesi on binlerce askerini yerleştirip tampon bölge haline getirmeye çalıştığı Suriye sınırı boyunca yeni petrol alanları keşfedildi. ABD'nin aynı şekilde ilgi gösterdiği diğer bölge Karadeniz'de de petrol kaynakları keşfediliyor.

Bu yılki Türk-Amerikan Konseyi toplantılarında Pentagon'u temsil eden Koramiral Willam Sullivan, Karadeniz'de liderlik rolünü Türkiye'ye verdiklerini söyleme yüzsüzlüğünü bile gösterdi. Yani ABD, Atlantik Okyanusu'nun öte yakasından gelip Karadeniz'de hisse dağıtacaktı.

Devam edeceğiz…

yenişafak



Bu yazı 1,139 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 20 Nisan 2012 Türk-Kürt-Sünni..
    • 30 Mart 2012 Suriye satrancı, İsrail'e askeri üs
    • 16 Şubat 2012 En tehlikeli ihtimal: Ya savaş tersine dönerse!
    • 10 Şubat 2012 Hesaplaşma: Kim kimi tasfiye edecek?
    • 2 Aralık 2011 Bitti Esad, gerçekten bitti..
    • 18 Kasım 2011 Artık, Suriye ile savaş halindeyiz!
    • 9 Eylül 2011 Evet, Tahrir'de konuş! Tarihi değiştir! De ki...
    • 18 Ağustos 2011 İran-Suriye ve PKK: O 'kart' yine masada..
    • 10 Ağustos 2011 Altı saat ne konuştular?
    • 27 Temmuz 2011 Ölüm koalisyonu Haçlı savaşçıları..
    • 22 Temmuz 2011 Avrupa Birliği parçalanıyor..
    • 29 Nisan 2011 Cuma, öfke, kan...
    • 10 Şubat 2011 Barış beklerken savaş gelmesin!
    • 31 Aralık 2010 Bir casusa bu kadar para veriliyor mu!
    • 29 Aralık 2010 İki not ve bir kirli ittifak!
    • 24 Eylül 2010 İsrail-PKK bağlantısı bu işi bozabilir mi?
    • 3 Şubat 2010 Bu toplantı hiç de hayra alamet değil!
    • 17 Aralık 2009 İran-Suudi savaşına doğru mu gidiyoruz?
    • 8 Aralık 2009 Reşadiye'den kim ne mesaj veriyor?
    • 28 Ekim 2009 Birileri tarih yapıyor, bunu kimler yazacak?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,210 µs