Pekin'de dökülüyoruz.
Pekin'de, yani 2008 Olimpiyatlar’ında...
Zaten küçük hedeflerle gittiğimiz bu dünya spor kapışmasında, küçük hedefler bile yerle bir olmuş durumda.
Hüsran, yıkım, perişanlık, felaket, bozgun, ne derseniz deyin.
Güreş mi, halter mi, boks mu, bir kısmı yurt dışından ithal edilerek millileştirilmiş sporcuların getirdiği başarılar dışında her alanda dramatik sonuçlar, görüntüler...
Jamaica 2 milyon nüfuslu bir ada ülkesi. 100 metre yarışında erkeklerde dünya rekoru kırdı ve birincilik kazandı, bayanlarda ilk üç sırayı aldı. Bunun yanında olimpiyatlarda 44'üncü sırada kalan ve yarışlardan neredeyse sıfır çekerek ayrılan 70 milyonluk ülke...
Hiç şüphesiz sorulacak soru açık ve net:
-Bu mudur bize yakışan? Bütün hünerimiz, bütün potansiyelimiz, bütün varoluş cevherimiz bundan mı ibarettir? Yani hiçlikten?
Hayır, asla, hiçbir toplum için böyle toptan yargılamalar yapılamaz, bizim insanımız için ise bu yargı baştan aşağı yanlıştır.
Ama bu, yaşanan vakıayı değiştirmiyor.
70 milyonluk ülke bir altın madalya çıkarmakta zorlanıyor.
Bunun sebebi, bizim insanımızın doğuştan zaafı değil hiç şüphesiz.
Bunun sebebi, mevcut insan potansiyelinin işlenmemiş olması.
Bunun sebebi,birim insandaki cevheri ortaya çıkarabilecek bir sistemden, bir devlet politikasından, bir aile duyarlılığından, bir eğitim formatından yoksun oluşumuz.
Açık olan şu ki, çocuklarımızın ne zihin güçlerini yeterince besleyip harekete geçirebiliyoruz, ne fizik güçlerini...
Spor ki, fizik, beyin ve kalp gücünün odaklaşması ile başarıyı yakalama alanıdır, biz, çocuklarımızın ne fizik gücünü, ne beyin gücünü ne kalp gücünü yeterince besleyici bir sistem yapılanması içindeyiz.
Bu ülke nüfusunun yüzde 50'si 20 yaşın altında.
Yani genç bir nüfus.
Bu ülke nüfusunun 19 milyonu öğretim çağında.
Yani okul yolunda ve kendini inşa seferberliğinde...
Ne çıkacak bu 19 milyon gençten diyelim, önümüzdeki 10 yıl içinde?
Türkiye'yi hangi alanda hangi seviyeye yükseltecek fizik, beyin ve kalp atılımını yapacak bu gençler?
Bakınız, diyelim Doğu - Güneydoğu'da faaliyet gösteren bir özel okul, geçtiğimiz yıllarda, matematik olimpiyatlarında dereceye giren çocuklar yetiştirdi. Şemdinli'den, ya da Şırnak'tan, yıldızlar çıktı.
Bir okul, bir öğretmen bir çocuğun elinden tutuyor ve “Yüksel yavrum, yıldızlara kadar yüksel, buna gücün var” diyor, altın çocuklar sökün ediyor.
Yarın Hakkari'den ya da Batman'dan da altın çocuklar sökün eder.
Sanırsınız ki buralar çorak topraklardır, sanırsınız ki buraların çocukları ya hayvan otlatmaya, ya sokakta su satmaya ya da dağa çıkmaya elverişlidir.
Oysa emek verdiğiniz çocuğun içindeki cevher harekete geçiyor ve onu büyük bir tırmanış seyrine sokuyor.
Bu, Türkiye'nin her yanı için böyledir.
İş odaklaşma işidir.
İş; birim çocukta, var olan potansiyeli açığa çıkarma ve fonksiyonel hale getirme işidir.
Bunu sporda yapacaksınız, bunu bilimde – kültürde yapacaksınız, liderlik eğitiminde yapacaksınız?
Okullarımız bunu yapıyor mu?
İşte ana soru bu.
Sivil toplum kuruluşlarımız, bu ülke çocuklarının yukarılara tırmanması için çare arıyor mu?
Cemaat, tarikat gibi sosyal oluşumlar, bu ülkenin insan unsurunun çok daha kaliteli vasıflarla donanması için gerekli kurumları oluşturmuşlar mı? İnsan kaynağı ve maddi kaynaklar, verimliliği kanıtlanmış alanlarda tasarruf ediliyorlar mı?
İsrafın en büyüğü insan israfıdır.
Küresel yarışlarda öne çıkan insanlarınız yoksa, bir yerlerde aksama var, ve insan israfı var demektir.
Bir ülkenin maddi – manevi gücü, yetişmiş insan sayısı ile birebir orantılıdır.
Olimpiyatlarda kürsüye çıkardığınız bir genç, ülkenize, milyarlarla dolarla sağlayabileceğiniz itibarı temin ediyor.
Çiftçimizin şu veya bu ülkeden alınan bir gram domates tohumuna ödediği bedel, güneşin altında, çoluk çocuk aylarca verilen mesainin karşılığıdır.
Ötede bilgi var ve onu satın almak zorunda iseniz, ömür tüketmek zorunda kalıyorsunuz.
İki buçuk kiloluk bir dizüstü bilgisayar, çiftçi çocuğuna, 10 ton domatese mal oluyor.
Orada da bilgi farkı var.
Bu ülkenin çocuklarındaki cevheri keşfetmek ve en ileri ölçüde işlemek...
İşte yapılacak olan budur.
Oxford Üniversitesinden doktoralı bir bilim adamımız, Prof. Dr. İbrahim Belenli, Hakkari Üniversitesi'ne rektörlük için aday olmuş. Bunu duyduğumda ne kadar sevindim bilemezsiniz. İşte bu misyon heyecanı gerekiyor bize... Hakkari'den cevher çıkarmak için yola düşen insanlara ihtiyacımız var. Hakkari'den, Van'dan, Çorum'dan, Kars'tan...
Türkiye'de herkes, şu yere sırtüstü uzanmış ve “Grekoromen'de günün fotoğrafı” diye verilen “Yenilmiş Türk güreşçisi” fotoğrafına bakıp içinde bir yangın hissetmeli...
Ve AK Parti iktidarı, en önce, her şeyden önce, Türkiye'nin insan potansiyelini önümüzdeki 10 yıllarda en yüksek enerji ile donatmanın politikasına soyunmalı... Şu açık bir gerçek ki, Türkiye'nin 10 yılında yapılan ve yapılmayandan AK Parti sorumlu tutulacak. yıldızlaşan gençlerden de, eleğin altına düşenlerden de...
Emin olunuz, tarih bizden, bu insan potansiyelini yeterince değerlendirememenin hesabını soracaktır.
bugün
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle