En Sıcak Konular

Ahmet Kekeç


Ahmet Kekeç
0 0 0000

Çelebi aklın neredeydi?



Çelebi’ler arasından tanıdığım olanı (Birincisi, ‘Mevlid yazarı’ Süleyman Çelebi... İkincisi Şehzade Süleyman Çelebi; Fetret Dönemi’nde taht mücadelesi yürütmüş, kardeşi Mehmet Çelebi’ye yenilmiştir... Üçüncüsü ve tanıdığım olanı da DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi...) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün rektör atamalarıyla ilgili duygusal ve bir o kadar da ‘demokratik’ bir açıklama yapmış.

Hemen söyleyeyim, çok güzel bir açıklama...

Ve çok doğru şeyler söylemiş.

Mesela, ‘var olan yüksek öğretim sistemi ve yeni rektör atamalarıyla üniversitelerin çıkmazda bırakıldığını’ söylemiş ve eklemeden duramamış: ‘Üniversitelerde demokratik bir şekilde yapılan rektörlük seçimleri 12 Eylül ve YÖK ile birlikte kaldırılarak atamaların yapıldığı bir sisteme dönüştürülmüştür...’

Güzel, değil mi?

Fakat, çok değerli devrimci sendikacı Süleyman Çelebi bu güzel açıklamayı yapmak için neden bu kadar yıl (28 yıl) bekledi?

Bir önceki Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 12 Eylül cunta anayasasının kendisine verdiği yetkiyi kullanıp çatır çatır ‘antidemokratik rektör atamaları’ yaparken bu Süleyman Çelebi neredeydi?

Bir YÖK ve ‘yüksek öğrenim’ problemimiz olduğunu, Süleyman Çelebi yeni mi anladı?

Başka güzel şeyler de söylemiş...

Mesela, ‘özerk üniversitelerin katılımcı, demokratik bir yapıda inşa edilmesi, üniversitelerin devletten ve sermayeden bağımsız olması, ırkçı, gerici ve cinsiyetçi güçlerin müdahalesine karşı yasal güvencelerle korunması ve akademik özgürlüğün özerk üniversitelerin iç müdahalesine karşı güvence altına alınmasını’ rica etmiş.

Çok iyi etmiş de, bu ‘rica’yı seslendirmek için neden Abdullah Gül’ün köşke çıkmasını beklemiş?

Daha önce de yazmıştım...

Kendisini ‘devrimci’ diye pazarlayan Süleyman Çelebi çok açıksözlü bir sendikacı.

Bir vakitler, ‘Biz partiler üstü bir siyaset izlemedik, bundan sonra da izlemeyeceğiz. Emeği savunan her sol partiyle birlikte hareket etmeye hazırız...’ demiş ve hiçbir komplekse kapılmadan CHP’ye destek vereceklerini açıklamıştı.

Fakat bu açık sözlülük, ‘emek’ ve ‘emekçi kitleler’ söz konusu olunca, nedense (neden acaba?) tuhaf bir ‘suskunluk’la yer değiştiriyor.

Mesela, ‘emek’ten, ‘emekçi kitleler’den, emekçi kitlelerin özgürlüklerinden yana olması gereken kıymetli Süleyman Çelebi, ‘özgürlük kaybı’ olarak emekçi kitlelere dönecek ‘çete ve darbe faaliyetleri’ hakkında hiç konuşmuyor...

Siyaset kurumuna karşı neredeyse ‘kıyıcı’ eleştiriler yöneltiyor ama Ümraniye’de bulunan bombalar ve o bombaları tasarruf eden (canı sıkıldıkça da Cumhuriyet gazetesinin bahçesinde patlatan) irade hakkında bir tek cümle sarfetmiyor...

Neden?

Darbe günlüklerinin müellifi emekli Oramiral Özden Örnek, vesika değeri yüksek günlüğünde ‘darbeye zemin hazırlamak amacıyla, vakti saati geldiğinde bazı sivil toplum örgütlerinin, bazı sendikaların harekete geçirileceğini’ müjdeliyordu.

Değerli devrimci sendikacı ve ‘özerklik’ düşkünü Süleyman Çelebi, neden bu sözlerden bir alınganlık duymuyor?

En çok da bunu merak ediyorum.

Düzeltme: Önceki gün yayımlanan yazımda geçen ‘biz kaç kişiyiz com’ ifadesi sehven yanlış dizilmiştir. Düzeltir, ilgililerden özür dilerim.

Star



Bu yazı 1,002 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz ve empati
    • 5 Temmuz 2012 Hükümeti ve cemaati çökertecek tek isim
    • 26 Haziran 2012 Ben olsam bu gazetecileri sürerdim cepheye
    • 20 Haziran 2012 Bu yazıyı Kürt kardeşlerim okusun
    • 4 Haziran 2012 Nerede bu inek?
    • 28 Mayıs 2012 Kana kan istermiş!
    • 14 Mayıs 2012 ‘Kes zırvalamayı’
    • 1 Mayıs 2012 Menderes de cami yıktırmış... Ne utanmaz adamlarsınız siz!
    • 20 Nisan 2012 Erol Özkasnak
    • 12 Nisan 2012 Suriye’yle savaşa mı giriyoruz?
    • 10 Mart 2012 ‘Zavallı Başbakan’
    • 29 Şubat 2012 Paşa niçin kendini öptürmedi?
    • 27 Şubat 2012 Bizi yormayın kardeşim
    • 17 Şubat 2012 Siz kimi kandırıyorsunuz?
    • 3 Şubat 2012 Rezil olmaya doymadınız mı?
    • 1 Şubat 2012 İyi ki sivil vesayet varmış, şerrinizden korunuyoruz
    • 19 Ocak 2012 Denktaş’ı diriltmek mi?
    • 14 Ocak 2012 Hangi gazeteciler valiz hazırlıyor?
    • 12 Ocak 2012 Kozinoğlu hakkında korkunç karartma
    • 2 Ocak 2012 İlan ediyorum: Hiç yüzleri kızarmayacak!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,620 µs