En Sıcak Konular

Mehmet Altan


Mehmet Altan
0 0 0000

Hayat nereden akıyor?



Bu sabah, ÖSS’de ter döken binlerce aday için olduğu kadar onlara iyi bir gelecek hazırlayabilmek amacıyla çırpınan anne babalar için de değişik bir sabah. İlk kaba ayrım, ‘kazananlar ve kazanamayanlar’ diye yapılacak.

Adayların pek azı üniversiteye gitmeye hak kazanırken çoğu elenecek... Kazanamayanlar ağır bir hüsran duygusuyla gelecek yıla hazırlanacak...

Dershanelerin yolları tutulacak, buraların azımsanmayacak paraları temin edilecek...

Bir yıl sonraki pazar sabahının bu kez farklı çıkmasına da dua edilecek...

Kazananlar için de sorun bitmeyecek... Gerçekten istediği üniversiteye girenler, kazananların neredeyse yok sayılacak kadar küçük bir kısmını oluşturacak.

Kazanıp da istediği yere gidemeyenler ise asıl büyük kalabalığı teşkil edecek.

* * * 

Türkiye’de 20 küsur milyon insan çalışır. Bunun neredeyse yüzde 80’i mesleksiz...

Çünkü bizlerin ortalama okula gitme süresi çok düşük...

İlkokul dörtten terk düzeyindeyiz... Böyle bir toplumda ‘meslek bilincinin’ olması ise mucize... Yetişilen evlerde meslekliler öyle az ki bu bilincin toplumda oluşması pek beklenemez...

Sınavda ter döken çocuklarımızın ezici bir kısmı da mesleğini bilinçle seçmiyor.

Bilinçli bir tercih yapması için meslek kavramını ve o mesleğin yetkin örneklerini büyüteç altına alması gerekir... Örneğin ‘endüstriyel tasarımcı’ olmak istiyorsan, bu meslek erbabının ne yaptığını, nasıl yaşadığını, ne kadar para kazandığını, nasıl bir sosyal ortamda hayatını sürdürdüğünü izlemek gerek... İstediğin mesleğin başarılı bir örneği nasıl yaşar bilmeden, böyle bilinçli bir tercih yapmak pek mümkün değil... Bizde de böyle bir gelenek yok.

* * * 

Ama asıl söylemek istediğim bu değil...

Her ne kadar bir milyon insan ‘meslek sahibi’ olmak için üniversiteye girme kavgası verse de artık ‘meslek’ kavramı bitiyor...

Meslek, sanayi döneminin bir kavramı... Her şeyin tanımlandığı, standartlaştırıldığı, herkesin aynı işi bir ömür yaptığı, mesleğin edinilmesi için üniversite eğitiminin yettiği dönemler artık dünde kalıyor, yarının anlayışı çok farklı...

Bir meslekle yaşamın sürüp gidemeyeceği farklı bir noktaya ilerlemekteyiz.

H H H

Dün her şey standarttı çünkü kol gücüyle çalışırdık...

Bugün ise ‘beyin’, zenginliğin özünü oluşturur hale geldikçe, bir tek meslek edinmenin yerini, yaratıcılığın sürekli olacağı ‘beceriler bütünü’ alıyor...

Bir işi nasıl yapacağını öğrenmek değil, beyinsel yaratıcılığını kullanabileceğin alanların tümüne göre hazırlanmak söz konusu...

Microsoft Şirketi’nin, Boeing fabrikasından daha değerli olduğu bir dünyada, gençlerimizin sürekli değer ve zenginlik yaratan bir beyne sahip olmaları ve bilgilerini kendi yetenekleri doğrultusunda kullanmaları, yeni hedefi oluşturuyor.

Dünyada da eğitim bu yönde seyredecek. Eski okulların yerini yaratıcılığı kışkırtan bir anlayış alacak...

* * * 

Türkiye ile çağdaş düzey arasındaki fark kendini burada gösteriyor...

Bizde sanayi döneminin alamet-i farikası olan ‘meslek’ henüz yaygınlaşmış değil... Dünün kalıplarına bile erişememişiz.

Üniversite sınavında yaşam çemberinden başarıyla geçmeye çalışanlar, aslında düne ait bir ölçüyü yakalama azminde...

Dünyada ise meslek bitiyor...

Yaratıcılık ve bunun uygulanacağı beceri alanları esas alınıyor...

Bir meslek yerine, başarılı olacağın alanların tümünü içeren daha geniş bir uygulama alanına göre şekillenmek yeni eğitimi oluşturuyor...

* * * 

Bunları hep yazıp söylüyorum.

Ama dün öğleden sonra baktım, etrafımda sınava hazırlanan çocuklarıyla yakınlarının birlikte oluşturduğu bir endişe çemberi var...

O nedenle bir kez daha tekrarlamayı uygun buldum.

Özetle söylemek istediğim şu:

Kazanırsanız çok sevinmeyin, kaybederseniz çok üzülmeyin...

Çünkü hayat sizin ömrünüzün içinde daha bir başka akacak...

Çoktandır bunun hazırlığında çünkü...

* * *

Geçen sene yazdığım ‘ne üzülün, ne de sevinin’ başlıklı bu yazıyı yeniden yayınlıyorum.

Çünkü...

Hayatlar için esas meselenin sadece bugünkü sınav olmadığını özellikle hocaların sürekli tekrarlaması gerekli...

Esas mesele, hayatın nereden nereye aktığını doğru kestirebilmek.

Esas pusulayı o oluşturmakta...

O pusulayı iyi okuyan esas kazanan oluyor, okuyamayan ise üstelik neden kaybettiğini de anlamadan kaybediyor.

star



Bu yazı 1,158 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 11 Ocak 2012 ‘Tanırım, iyi çocuklar’
    • 9 Ocak 2012 Genelkurmay’a o istihbaratı kim verdi?
    • 6 Ocak 2012 Demokrasi ile ‘biat sistemi’ arasındaki fark
    • 30 Aralık 2011 Bombalama emrini kim verdi?
    • 24 Aralık 2011 Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın adresi
    • 16 Aralık 2011 Susurluk’ta faili meçhul reytingi...
    • 14 Aralık 2011 Ergenekon büyürken uyuyamam...
    • 4 Aralık 2011 Şikeci siyasetin kirli çamaşırları
    • 2 Aralık 2011 Var mı bu yasayı çıkaracak babayiğit?
    • 30 Kasım 2011 Yüzde 3 Türkiye’yi keser mi?
    • 29 Kasım 2011 Devlet-ulustan ulus-devlete geçemeyince
    • 23 Kasım 2011 Ergenekon’un farkında mısınız?
    • 21 Kasım 2011 Birinci Cumhuriyet Dersim’dir...
    • 14 Kasım 2011 Kozinoğlu kalp krizinden mi öldü?
    • 9 Kasım 2011 Kararı alkışlıyor, Bakan’ı kutluyorum
    • 3 Kasım 2011 Almanya’daki Türkler, Türkiye’deki Kürtler
    • 31 Ekim 2011 Cinayet işlemeye özgürlük savaşı mı diyorsunuz?
    • 26 Ekim 2011 Hırsızlar da kardeşiniz mi?
    • 20 Ekim 2011 Keşke gerçek bir ordumuz olsaydı...
    • 19 Ekim 2011 Bir İsrailli kaç Filistinliye bedel?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,295 µs