En Sıcak Konular

Emre Aköz


Emre Aköz
0 0 0000

Apoletçilerin büyük hayali



Geçenlerde bir restorasyon planından söz etmiştim. Statüko tamir edilecek, yitirilen pozisyonlar yeniden ele geçirilecekti.
Tabii meseleyi çok daha derin ve kapsamlı bir biçimde ele alarak, büyük hayaller kuranlar da var.
Restorasyon onları kesmiyor. Çünkü geri püskürtülen çevre güçleri, beş ila on yıl içinde toparlanıp bir kez daha hükümeti alıyor. Ayrıca her seferinde biraz daha ileriye gidiyorlar.
İşte bunun farkında olanları restorasyon kesmiyor. " Nasıl olsa geri dönecekler, bu kez başka bir şeyler yapmalıyız " diye düşünüyorlar.

Mesela Prof. Şerif Mardin'in " öğretmen, imama kaybetti " sözü kulaklarından dumanlar çıkmasına neden oluyor. Ve şöyle akıl yürütüyorlar:
"Evet, cumhuri yetin laik öğretmenleri, aydınlanmayı halka ulaştırmada başarısız oldu. Ancak bunun tek nedeni imamla simgelenen dinci/muhafazakâr kesimin direnişi değildi. Sabırlı ve örgütlü bir biçimde bir kısım öğretmenler imamlaştırıldı. Bu karşı devrim süreci tek bir partinin işi değil; kuşaklardır uğraşıyorlar."
Restorasyon planı... Yani AKP'nin kapatılması, liderinin yasaklanması ve cumhurbaşkanının indirilmesi apoletçileri kesmiyor.
Onlar çok daha kapsamlı bir projenin peşinde. Mesela emekli tümgeneral Doğu Silahçıoğlu derdini apaçık ortaya koymuştu:
AKP'nin iktidardan uzaklaştırılması yetmez. Onun ardılları, seçimi yine kazanırsa bugünkü resim yeniden ortaya çıkar. O halde, Atatürk Cumhuriyeti yandaşlarının genel seçimler sonrasında siyasal iktidarı ele geçirebilmeleri ve yeni bir nesil yetişinceye kadar yönetimde kalmayı sağlayabilecek önlemler geliştirmeleri gerekir. (Cumhuriyet, 3 Şubat)

Doğu Silahçıoğlu'nun hayal ettiği o bir nesli yetiştirmek için en az 20 yıl iktidarda kalmak gerekir. Ancak " demokratik, adil, rekabetçi " bir seçim ortamında apoletçi partinin bir kez dahi çoğunluğu sağlamasının mümkün olmadığını biliyoruz.
Ayrıca çağdaş dünyada, televizyondan internete, insanları etkileyen sürüyle faktör var.
Dolayısıyla apoletçilerin, asıl büyük hayallerine ulaşmak, 1930'lu yılları yeniden " yaşamak ve yaşatmak " için otoriter bir rejim kurmaları gerekiyor.
Bu rejimin dünyada örnekleri var. Biri yanı başımızda: Rusya!
Sosyalizm çökünce ülke büyük krize girdi. Sonra bürokrasinin temsilcisi olan Putin iktidara getirildi.
ABD'de hükümet sermayenin sözünü dinler. Rusya da ise sermaye hükümetin sözünü dinliyor.
Düzeni tekrar kuran Putin, emeğin özgürce sömürülebilmesini sağladı. Bunun karşılığında sermaye bürokrasiye tabi oldu, işine karışmadı.


İşte bu anlamda bizim apoletçilerimiz 'Putinci'dir. Kapitalizme karşı değiller. İstedikleri düzen şöyle bir şey: Serpilen sermaye vergisiyle bürokratik yönetimi beslesin ama asla hesap sormasın, işine karışmasın.
Bunu sağlamak için de Türkiye'yi, Avrupa Birliği yolundan döndürmeleri şart. Çünkü AB; demokrasi, hukukun üstünlüğü kadar şeffaflık anlamına da geliyor.
Şeffaflık ise tüm kurumların, ' milli güvenlik' kavramının ardına sığınmadan, harcadıkları her kuruşun hesabını Meclis'e vermeleri demek.
Hatırlayın: TESEV'in ' Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim' başlıklı raporuna nasıl da kızmışlardı. Çünkü rapor şeffaflık istiyordu.
Özetle: Türkiye'yi Batı'dan koparmak isteyen eski batıcı, yeni doğuculara dikkat edin.
Not: Şerif Mardin'in " öğretmen, imama kaybetti " sözüne katılmıyorum.
Toplum düzeyinde; ne otoriter laiklik kazandı, ne de sofu dindarlık.
Türkler ikisine de kulak asmadan modernleşmelerini sürdürüyor.

 sabah



Bu yazı 1,044 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 23 Ağustos 2012 Yeni Anteplere dikkat!
    • 28 Haziran 2012 Suriye aynı zamanda Rusya'dır!
    • 21 Haziran 2012 Bunlar bizi kandırıyor
    • 23 Mayıs 2012 Tek emperyalist ABD mi?
    • 15 Mayıs 2012 Silivri izlenimleri (1)
    • 10 Mayıs 2012 Başkanlık sistemi: Valiyi halk mı seçecek?
    • 6 Mayıs 2012 Aşk olmadan meşk olur mu?
    • 3 Mayıs 2012 Çelişik mesajlar kafa karıştırıyor
    • 27 Nisan 2012 27 Nisan'ın da hesabı sorulacak mı?
    • 24 Nisan 2012 Stalinci olmak suç mu, değil mi?
    • 3 Nisan 2012 PKK'nın vesayet aracı KCK
    • 16 Mart 2012 Aleviler neden Sivas'ı 'yaptıranları' görmek istemez?
    • 9 Mart 2012 Hani kadınları eve kapatacaklardı?
    • 22 Şubat 2012 Seçilmişler, atanmışların kulu değil... Ya seçenler?
    • 16 Şubat 2012 Krizler bitmeyecek
    • 14 Şubat 2012 O ajanlara bir de böyle bakın
    • 10 Şubat 2012 2014 kavgası
    • 8 Şubat 2012 Kemalistler ve İsrail lobisi
    • 5 Şubat 2012 Müsamere kardeşliği
    • 25 Ocak 2012 Kemalistlerin baba kompleksi

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,927 µs