En Sıcak Konular

Mustafa Karaalioğlu


Mustafa Karaalioğlu
0 0 0000

‘AB şimdi’nin iki faydası



AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’nun ziyareti, son zamanlarda toz bulutundan görünmez olan Türkiye vizyonunun hatırlanmasını sağladı. Hukuk siyasetin koçbaşı olarak bir yargı darbesine koşturulmuş durumda, siyaset kendi rekabeti için bu tabloya seyirci hatta destekçi ve geleneksel vesayet sistemi ellerini ovuşturup, ağzını sulandırmakta ama...

Bir de ‘ama’ var, onu hatırladık.

Ama burası aynı zamanda Avrupa Birliği’yle müzakere etmekte olan bir ülke. Aday değil, halkanın içinde ve müzakir bir ülke. Yani artık geriye değil ileriye, AB mevzuatına ve demokratik standartlarına doğru gitmesi gereken; ölçüsü Kopenhag Kriterleri olan bir ülke.

Barroso’nun ziyareti toz bulutunu biraz olsun indirdi ve bu gerçeği hatırlattı. Devleti ele geçirmek için çetelerin, hücrelerin çalıştığı, Ergenekonların akla gelebilecek her türlü provokasyona kurşun attığı ve aynı zamanda tam da bunların uzantısı olarak son hedef olan iktidar partisi hakkında kapatılma davası açıldığı çelişki dolu ortamda Avrupa Birliği’ni konuşmaya başladık.

Daha geniş ve nitelikli bir demokrasi için de daha kestirme bir yol da yok zaten.

Barroso’nun iyi düşünülmüş ve yerinde mesajları arasında bir tanesi AB vizyonunu sarsıcı bir şekilde hatırlatıyordu:

‘301. madde çarpıcı bir önek olarak ortaya çıktığı için çok konuşuldu. Ancak bütün normların ifade özgürlüğüne uygun şekilde değiştirilmesi gerekir. Çünkü, Sivil özgürlükler ve ifade özgürlüğü konusunda müzakere yapılamaz.’’

Avrupa Birliği bu; ifade özgürlüğünü pazarlık konusu yapmamak... Peki, bizim için başka bir yöntem olabilir mi? Biz, güya kendimize özgü şartlar üreterek ifade özgürlüğünü tartışmaya açabilir, orasından burasından budayabilir miyiz? Tabi ki hayır, tabii ki olamaz. Olursa da rejimin adı demokrasi olamaz.

AB Başkanı’nın verdiği mesajların sadece hükümet tarafından değil, epeyidir uyumakta olan bütün demokrat hücreler tarafından alındığı anlaşılıyor. Uyumayan AB karşıtı hücreler tarafından da...

Ziyaret, Avrupa Birliği konusunda şimdiden sonrasını etkileyecek etkili bir rüzgar estirmiştir ve buradan da hareketle ‘AB şimdi’ demek lazımdır. Zaman ve şarta bağlı olmaksızın AB çapasını tutmak ve gereğini yapmak ülkeye her zaman kazandıracaktır. Ancak tam da bugünler için AB’ye ağırlık vermekte ilave iki önemli fayda daha söz konusudur.

Birincisi, ülkenin girdiği siyasi gerilimin sevk ve idaresi için en etkili yol Avrupa Birliği reformlarına devam etmektir. Türkiye belki bazı konularda zaman kaybedecek, bazı önemli işlerini erteleyecektir ama bu arada AB sepetine ne atarsa yanına kar kalacaktır. Madem ülkenin, vakit kaybetmeye tahammülü yok ve yapılacak çok işimiz var o zaman şok edici yoğunlukta bir AB uyum yasası atağına pekala girişilebilir, hiç de bir şey olmaz. Herhangi birisinin parti kapatma teşebbüsünden ve Ergenekon’un deşifre edilmesinden daha büyük etki yaratması mümkün değil çünkü.

İkincisi, AB demek aynı zamanda demokratik ve özgürlükçü tavrın turnusol kağıdı olduğu için hem siyasette, hem de toplumdaki tartışmalar sahici bir eksene kayacaktır. Bugün veya yakın geçmişte, demokrasiye karşı girişimlerin yanında saf tutanların aslında her şartta bunun sürdürdükleri görülecektir. Konu, AK Parti ve millet iradesi olduğunda ‘Laiklik tehlikede, vatan elden gidiyor’ bahaneleriyle kolaylıkla demokrasiyi ve hukuku çiğneyen ve çiğnetenlerin aslında sıradan hallerde de buna hazır oldukları, bunu arzuladıkları ortaya çıkacaktır. Ki, 301. maddenin ucu gözüktüğünde de zaten pozisyonları anlaşılmıştır.

AB reformları sayesinde sadece siyasi aktörlerin takkesi düşecek değildir, aynı zamanda, artık bir siyasi güç haline gelen yargının da ne kadar hukuki olduğu anlaşılacaktır.

Avrupa Birliği sürecine ağırlık vermenin ve reformları art arda sıralamanın zamanıdır. İyi düşünülmüş ve içi iyi doldurulmuş bir uyum paketi, çok değil, birkaç hafta içinde bugünkünden çok farklı bir ülke fotoğrafını bile önümüze koyabilir...

star



Bu yazı 1,208 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 29 Nisan 2011 Erdoğan ne yapmış oldu?
    • 26 Ocak 2011 CHP değişmese ne olur?
    • 27 Eylül 2010 ''Seçkinler'' demokrasiye entegre olacak mı?
    • 3 Haziran 2010 İsrail’in başındaki bela
    • 14 Aralık 2009 DTP KAPALI, PKK AÇIK Bu karar kimi cezalandırdı?
    • 24 Kasım 2009 Aynı analiz, aynı nakarat
    • 6 Ağustos 2009 Ayıp
    • 28 Temmuz 2009 367’nin mucidine bir küçük soru
    • 2 Aralık 2008 Ergenekon davası nasıl başarısız olur?
    • 30 Kasım 2008 Erdoğan’ın en önemli seçim vaadi
    • 19 Ekim 2008 151 oy neyi anlatıyor
    • 17 Eylül 2008 Satır aralarından Başbuğ
    • 8 Mayıs 2008 O yemekte ne konuşulmadı
    • 13 Nisan 2008 ‘AB şimdi’nin iki faydası
    • 10 Mart 2008 CHP’den başka küçülen Atatürk kurumu var mı?
    • 14 Ocak 2008 Alevi ezberleri
    • 1 Ocak 2008 ‘2007’nin en önemli olayları’ listem
    • 24 Kasım 2007 Kritik operasyon soruları
    • 5 Temmuz 2007 MHP siyasetini bekleyen yüzleşme
    • 28 Haziran 2007 ‘Gül olamaz’ daha iyi bir gerekçeydi

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,019 µs