En Sıcak Konular

Hasan Cemal


Hasan Cemal
0 0 0000

Annecim, büyüyünce ben de babam gibi öldürülecek miyim?



Galatasaray’daki Cezayir Lokantası’nda dün sabah avukatları, Hrant Dink Cinayeti davasının, Malatya Katliamı davasının avukatlarını dinledik.
Dinlerken not defterim doldu.
Ama en çok içimi acıtan, acıttığı kadar da düşündüren o kız çocuğunun annesine sorusuydu.
Malatya’da babası başka dinden olduğu için işkenceyle öldürülen o çocuk, -annesinin mahkemede açıkladığına göre- ona şu soruyu yöneltmişti:
“Anneciğim, büyüyünce Hıristiyan olduğum için ben de babam gibi öldürülecek miyim?”
Bir an düşünün bu soruyu.
Hissetmeye çalışın.
Bu sorunun nasıl bir iklimden kaynakladığını anlamak için çaba sarf edin. 
Küçücük bir çocuğun aklına, “Anneciğim ben de büyüyünce babam gibi öldürülecek miyim?” sorusunu düşürebilen bir toplumda gerçek barış ve huzur yeşerebilir mi?..
Yoksa böyle bir bataklıkta ancak nefret sarmaşıkları mı boy atar?
Düşünün lütfen.
Hıristiyandı, Ermeniydi, rahipti, misyonerdi, azınlıktı diye bu ülkenin insanlarını, vatandaşlarını ‘Türklük düşmanı, Müslüman düşmanı, din düşmanı’ ilan eden zihniyetle ve bu zihniyeti himaye ve teşvik içindeki odaklarla mücadele eden bir devlet, hukuk ve eğitim düzeni olmadan, yine soruyorum, barış ve huzur içinde yaşayabilir miyiz?
Sanmıyorum.
Bir avukat, toplantıda Malatya davasını anlatırken ‘Nefret Suçları Yasası’nın çıkarılmasını istedi. Rahip Santoro, Hrant Dink, Malatya gibi cinayetlerin kaynaklandığı iklime karşı barışın diline sahip çıkmak için böyle bir yasanın önemini anlattı.
Bu arada yaşanan vahşetle ilgili olarak Malatya’daki genel havayı dikkatli bir dille özetledi. Hıristiyanlık ve misyoner düşmanlığının zaman içinde nasıl körüklendiğine dair bazı örnekler verdi.
Rahatsız oldum. 
Çünkü bu, “Cinayet suç ama...” diyen bir zihniyetti. Cinayeti, yöntemlerini hem onaylamıyor, ama hem de o cinayeti doğuran toplumsal iklime sessiz kalabiliyor, hatta üstü örtük bir üslupla arka çıkabiliyordu.
Ne yazık!
Bu zihniyetle ve bu zihniyeti himaye ve teşvik eden devlet düzeniyle barış adına, insanlık adına mücadele etmeyen bir Türkiye’nin ‘çağdaş uygarlık’tan da, demokrasi ve hukukun üstünlüğünden de söz etmesinin en ufak bir inandırıcılığı olamaz.
Hrant Dink davası avukatlarını dinlerken, Türkiye’nin ne kadar zor, belalı bir ülke olduğunu, özellikle demokratik hukuk devleti açısından daha ne kadar yol alması gerektiğini bir kez daha düşündüm.
Sevgili Hrant’ın davası yeniden başlıyor sayılır. Çünkü, iki jandarma astsubay mahkemede ifade değiştirmiş durumda. Trabzon Jandarma Alay Komutanı Albay Ali Öz’e Hrant Dink’in öldürüleceğini zamanında bildirmiş bu iki astsubay...
Ama komutan gereğini yapmamış.
Hatta sahte belge düzenlemiş.
“Dink’in öldürüleceği bilgisini cinayetten sonra aldık” demiş ve bu yalanı resmi belgeye dökebilmiş.
Şimdi bu albayın “cinayetten yargılanması” istenecek...(*)
O kadar çok şey var ki.
Hepsi geliyor karmaşık bir yumak oluşturuyor. Ama doğru ipuçları çekilirse, bunun için gereken cesaret gösterilirse, yumağın çözülmesi işten bile değil.
Bu yumakta Rahip Santoro, Hrant Dink ve Malatya cinayetleri olsun, Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasıyla kanlı Danıştay baskını olsun, darbeci ve Ergenekoncu ‘organize işler’ olsun, hepsinin kuyrukları birbirine değiyor.
Yumak çözülebilir.
Tümü aydınlanabilir.
Ama bunun için yürek lazım. Bunun için demokratik bilinç lazım. Bunun için hukuka saygı lazım. Bunun için insanlıktan nasiplenmiş olmak lazım. Bunun için yüreğinde adalet duygusunu gerçekten hissediyor olmak lazım.
Bu ülkenin hukuk dünyasında da, polisinde adliyesinde de, medyasında siyasetinde de böyle insanlar elbette var.
Son söz:
Cinayetler karanlıkta kaldıkça, Türkiye’nin önü aydınlanmaz!
————————————
* Taraf gazetesinin 31 Mart 08 tarihli sayısında Neşe Düzel’in Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin’le yaptığı ilginç röportajda bu konunun ayrıntıları yer alıyor.

 



Bu yazı 1,248 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 16 Eylül 2012 Türkiye AB’nin, AB Türkiye’nin neresinde?
    • 13 Eylül 2012 Ve soruyorum Ak Parti iktidarına...
    • 7 Ağustos 2012 Özkök Paşa demokrasi adına bir şanstı!
    • 12 Mayıs 2012 Ak Parti’yle kadınlar, başörtüsü sorunu ve Kürt sorunu...
    • 18 Nisan 2012 Demokraside asker sorunu, sivil sorunu!
    • 15 Nisan 2012 Suriye’de akan kan ve evimizin içi!
    • 3 Nisan 2012 Suriye’de ben de tarafım!
    • 27 Mart 2012 Zamanın ruhu ve dış konjonktür PKK’ya karşı!
    • 21 Ocak 2012 İnsanlık ölmedi, karanlık sorgulanacak!
    • 18 Ocak 2012 Sanık Kenan Evren, ayağa kalk!
    • 20 Kasım 2011 ''Dersimli okşanmakla kazanılmaz!''
    • 18 Ekim 2011 Herkes ‘Atatürk milliyetçisi’ olmak zorunda mı?..
    • 5 Ekim 2011 Ak Parti, CHP, BDP uzlaşması...
    • 29 Eylül 2011 Ciğeri yanan Erdoğan’a, Öcalan’a...
    • 27 Eylül 2011 PKK, BDP, Güneydoğu’dan haberler öyle ki...
    • 22 Eylül 2011 Avrupa Birliği Türkiye'ye dürüst davranmıyor mu?
    • 21 Eylül 2011 Düşen helikopterin beynini kim söküp aldı ?
    • 7 Eylül 2011 Başbuğ Paşa da hesap vermek zorunda!
    • 2 Eylül 2011 Erdoğan’ın askeri vesayetle mücadelesi...
    • 6 Ağustos 2011 Kürt sorunu: Bardağın dolu ve boş tarafı!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,937 µs