En Sıcak Konular

Mustafa Ünal


Mustafa Ünal
0 0 0000

Uzlaşma ama nasıl?



Son iki gün içinde 'uzlaşma' çağrıları öne çıktı. TÜSİAD ve TOBB'un başını çektiği iş dünyası, siyasi partilere 'gerilimi düşürün, sağduyudan ayrılmayın' uyarısı yaptı.
Başbakan Erdoğan 'Ben varım' dedi ancak diğer partiler üzerine alınmadı, muhatabın sadece hükümet olduğunu söylediler. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de devreye girdi. Dün Çankaya'da iki muhalefet partisi liderini ağırladı. Önceden planlandığı söylenen görüşmenin konusu 'dış politika, terör ve güvenlik' diye duyurulsa da ülkeye egemen olan 'parti kapatma ve Ergenekon operasyonları' gibi sıcak gündem maddelerinin konuşulmaması mümkün değildi.

Cumhurbaşkanı'nın CHP lideri Deniz Baykal'la görüşmesi iki saate yakın sürdü. Tahmin edilenden de uzun bir süre. Acaba Gül, muhalefet liderlerine siyasi tansiyonun düşürülmesinin ülkenin menfaatine olduğu yönünde telkinde bulundu mu? Baykal bu soruya 'Hayır' cevabı verdi. Gerek iş dünyasının uzlaşma çağrıları gerekse Cumhurbaşkanı'nın girişimleri ne denli etkili olacak? Bir sonuç verecek mi? Ankara'nın puslu havası bir nebze dağılacak mı? Çok kolay görünmüyor. Kavga, iktidar ile muhalefet arasındaki problemlerden kaynaklanmıyor. Sıkıntının nedeni, politikanın doğal dinamikleri değil. Siyaset dışı sebepler söz konusu. Partiler sadece pozisyon alıyor.

Açıkça söylemek gerekirse AK Parti'yi siyasetten tasfiye etme senaryosu yürürlüğe kondu. 2003'te yapılan Sarıkız ve Ayışığı kod adlı darbenin 2008 versiyonu ile karşı karşıyayız. Kapatma davası, senaryonun sadece bir ayağı. Normal şartlarda iktidar değişiklikleri milletin iradesiyle gerçekleşir. CHP lideri 'AKP 5 yıl daha iktidarda kalmasın' diyor. İktidara hangi partinin kalacağına kim karar verecek? Halk mı yoksa majesteleri mi? Şu an Ankara'da yaşanan kavga bu, iktidarı halk mı yoksa Ankara oyunları mı belirleyecek?

Tekrar uzlaşmaya dönersek... 'AK Parti ne yaparsa gerilim düşer, uzlaşma sağlanır?' sorusunun cevabı çok açık. Ondan istenen, hiçbir şey yapmadan kapatma davasını sessizlikle izlemesi. Kaderine razı olması. Böyle davranırsa uzlaşma yolunda bir adım atmış olacak. AK Parti'nin 8 ay önce halktan aldığı yetkiye sahip çıkmak gibi bir sorumluluğu da var. Kapatmaya karşı önlemleri düşünmek ve almak durumunda. Türkiye 'çok kolay parti kapatan' bir ülke. Bunun Anayasa'da yapılacak kimi düzenlemelerle zorlaştırılması gerekiyor. Dava sürerken değişiklik yapılır mı?

Oyun oynanırken kuralların değiştirilmesine bu ülke çok tanık oldu. İşte bir örnek... Anayasa Mahkemesi'nde Fazilet Partisi'ni kapatma davası tüm hızıyla devam ederken Meclis'te tarihe '5 artı 5' diye geçen mini paketin görüşmeleri yapılıyordu. Paketin içinde parti kapatmalarını zorlaştıran bir madde de vardı. Teklifin altında ise bugün televizyon ekranlarında 'doğru olmaz, şık olmaz' diyen eski siyasetçilerin imzaları var. DSP'li Hikmet Sami Türk veya MHP lideri Devlet Bahçeli gibi.

Uzlaşma diyenlerin hükümetten ikinci beklentisiyse 'Ergenekon çetesinin' üzerine gidilmesini engellemesi. AK Parti'den çetelerle mücadele kararlılığından geri adım atması isteniyor. Bunu ima yoluyla anlatmaya çalışanlar olduğu gibi açık açık söyleyenler de var. Ergenekon'un üstü örtülsün demek PKK'ya operasyon yapılmasın demek gibi bir şey. Biri toprak üzerinden ülkeyi bölmeyi hedefliyor diğeri ise toplumu kamplara ayırmayı. Her ikisi de aynı derecede tehlikeli. Ergenekon tipi suç örgütleriyle mücadele, ülkenin kaderiyle yakından ilgili. Çeteler toplumun yanı sıra rejimin temel ilkesi demokrasiyi hedef alıyor. Çetelere boyun eğmek Türkiye'yi sonu belirsiz karanlık maceralara sürükler.

Uzlaşma çağrısı güzel, ancak iktidarıyla muhalefetiyle partiler 'demokrasi ve olağan'da uzlaşırsa bir anlamı olur. Yoksa meydanı olağanüstü şartlara terk etmek, çetelere bırakmak uzlaşma değil, teslim olmaktır. Demokrasi sınavı sadece AK Parti'nin değil CHP ve MHP'nin de...

zaman



Bu yazı 958 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz duruşu
    • 23 Eylül 2012 'Balyoz' yok sayılamaz
    • 19 Eylül 2012 Menderes'in kabrinde bir CHP lideri
    • 5 Eylül 2012 İki görüşme...
    • 29 Ağustos 2012 Çiçek'in çıkışı
    • 1 Ağustos 2012 Tutukluluk avantaja dönüşmemeli
    • 29 Temmuz 2012 Rüya gibi
    • 25 Temmuz 2012 Suriye nelere gebe?
    • 18 Temmuz 2012 CHP değişir mi?
    • 1 Temmuz 2012 Davutoğlu ile Suriye...
    • 27 Haziran 2012 Cevap, yeri ve zamanı geldiğinde...
    • 20 Haziran 2012 Dağlıca yine dağladı
    • 17 Haziran 2012 7+5 senaryoları
    • 13 Haziran 2012 Kürtçe derste tarihî adım
    • 8 Haziran 2012 İyimser hava
    • 30 Mayıs 2012 'Hassas ve gerilimli iş'
    • 23 Mayıs 2012 Meclis'te Erdoğan barışı
    • 18 Mayıs 2012 Rota başkanlık sistemi
    • 16 Mayıs 2012 Tutuklu vekillere yasayla tahliye yok
    • 9 Mayıs 2012 28 Şubat'ın dalga boyu

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,714 µs