En Sıcak Konular

Fehmi Koru


Fehmi Koru
0 0 0000

Yine, yeni, yeniden...



Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya o göreve meslektaşlarının oylarıyla seçildi; herhalde kendisini seçenler de, kendisi de aklı başında, sorumluluğunun bilincinde insanlar... Ocak ayında hafif tertip bir 'kapatma' uyarısında bulunmuştu Başsavcı Yalçınkaya; demek ki, Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı başvuru 'anlık bir öfke' sonucu değil... Hepimiz şaşırmış olsak da, Başkan Haşim Kılıç'ın serinkanlı bir üslupla “Konuya pazartesi günü bakacağız” demesi, Anayasa Mahkemesi'nin zihnen hazırlıklı olduğunu gösteriyor yeni gelişmeye...

Hayır, bazılarının sandığı gibi, bir akıl tutulması, bir dümura uğrama söz konusu değil; hesaplı kitaplı, taammüden bir eylem bu.

Türkiye'de siyasi partiler geçmişte de kapatıldı. 27 Mayıs 'darbesi', (hani Danıştay Başsavcısı unvanını taşıyan Tansel Çölaşan'ın şu yakınlarda “Darbe değil, devrim” diye övdüğü ve siyasileri asmasını sahiplendiği darbe), Demokrat Parti'yi sıradan bir mahkeme kararıyla kapatmıştı. 12 Eylül darbecileri ise CHP'nin bile gözyaşına bakmadılar, bütün siyasi partileri kapattılar.

Anayasa Mahkemesi marifetiyle 40'tan fazla parti kapatıldı bugüne kadar... Bir bölümü sadece tabela partisi olduğu için kapatıldı bunların, bir bölümü 'ideolojik' sebeplerle; 'odak olma' gerekçesi yüzünden kapatılan partiler de oldu.

Parti kapatmanın kapatanlar açısından bir 'çözüm' olmadığını yaşayarak öğrendi Türkiye. 27 Mayıs'ın kapattığı Demokrat Parti başka isimler altında varlığını bugüne kadar sürdürdü; bugün DYP'den dönme Demokrat Parti adıyla bir partimiz yine var. 12 Eylül'ün kapattığı yeniden açılan CHP Başsavcı Yalçınkaya'nın iktidar partisiyle ilgili kapatma girişimine alkış tutuyor bugün. 28 Şubat'ta kapatılan Refah Partisi, Fazilet Partisi'nin adları tarihe karışmış olsa bile, o partilerde görev yapmış siyasiler günümüzde önemli mevkileri işgal ediyorlar.

Buna rağmen, bütün bu gerçekleri umursamadan, yine, yeni, yeniden kapatma davaları açılıyor ülkemizde...

Siyasiler ne yapsınlar? Dolduruşa gelen birkaç yargıç siyasi sisteme müdahale amaçlı kapatma davası açıp parti kapatmasınlar diye süreci zorlaştırmaktan başka? Şu yakınlarda onu da yaptı siyasiler ve 'uyarı' ile başlayan zor bir sürece dönüştürdüler; 'odak olma' gerekçesini de hem tarifi müşkül hale getirdiler, hem de 11'de 7 üye çoğunluğunun kararına bağladılar. Eskisi gibi kolayından alınamaz bugün parti kapatma kararı...

Yine de parti kapatılsın diye girişimde bulunulabildi; hem de ülkeyi altı yıldır yöneten, son seçimde her iki kişiden birinin oyunu almayı başarmış, Meclis'te biraz destekle anayasayı değiştirecek çoğunluğa sahip bir iktidara karşı...

Herhangi bir iktidar, halktaki desteği ve Meclis'teki çoğunluğu arkasına alarak ülkeyi 'yargıçlar devleti' görüntüsünden kurtaracak bir yeniden yapılanmaya kavuştururdu. Ak Parti bunu bile düşünmeyecek kadar 'sistemle uyumlu' çalışmayı benimsemiş bir parti. Yorumcuların gösterdiği tepkiyi, halkın dışa vurduğu infiali Ak Parti liderlerinde göremediysek sebebi budur: Sistemle uyumlu çalışma arzusu...

Sistemle uyumlu çalışmayı ilke olarak benimsemiş bir partiyi bile kapatmaya kalkabildiler... Aklı başında insanlar, anlık bir öfkeyle değil, inceden inceye planlayarak, taammüden ve hazırlıklı olarak yaptılar bunu...

27 Mayıs kendisine hedef seçtiği partiyi kapatmıştı; 12 Eylül bütün partileri... Birer darbe-i hükümetti onlar ve darbeciler iradelerini yargı üzerinde de gösterebilecek durumdaydılar. 28 Şubat da RP ve FP'yi kapattı; orada da yargıçların brifinglere çağrılıp 'bilgilendirildiklerini' gözlerimizle gördük, baskı altında olduklarını anladık. Bu defa görünürde öyle bir baskı da yok.

28 Şubat'la rejimin adı değişmişti de biz mi farkında değildik, yoksa bu yeni bir süreç mi?


yenişafak



Bu yazı 979 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Ak Parti kongresinin düşündürdükleri...
    • 28 Eylül 2012 Yalan dünya, hem de ne yalan
    • 23 Eylül 2012 Tartışma sağlık alametidir
    • 20 Eylül 2012 Darbeler, CHP ve Deniz Baykal...
    • 18 Eylül 2012 CHP’nin özrünün anlamı
    • 16 Eylül 2012 Hayasızca saldırının düşündürdükleri
    • 11 Eylül 2012 O da bir gün bitecek...
    • 9 Eylül 2012 Ne olur, ne olamaz...
    • 6 Eylül 2012 Suriye politikasına yeniden bakmak
    • 29 Ağustos 2012 Türkiye Pakistan, Hatay da Peşaver değil...
    • 26 Ağustos 2012 Hayatları oyun
    • 19 Ağustos 2012 Orhan Pamuk tiksiniyormuş, ben acıyorum...
    • 14 Ağustos 2012 Milletvekili neden kaçırılır?
    • 12 Ağustos 2012 ‘Yeni gazetecilik’ denen şey
    • 9 Ağustos 2012 Tuzak varsa tedbir nerede?
    • 3 Ağustos 2012 Komutan tanıklık yaptı
    • 31 Temmuz 2012 Abdullah Gül ‘yeniden’ ha, gerçekten mi?
    • 24 Temmuz 2012 Kılıçdaroğlu siyaseti kirli (mi) görüyor
    • 18 Temmuz 2012 CHP’nin Ak Parti açmazı
    • 17 Temmuz 2012 CHP makas değiştirirken...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,871 µs