En Sıcak Konular

Sami Kohen


Sami Kohen
0 0 0000

Gül-Bush zirvesinden ne beklenir?



Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ABD ziyaretinin önemini belirtmek için bir dizi neden saymak mümkün.
Birincisi, bunun 1996'dan beri bir Türk cumhurbaşkanının Washington'a yaptığı ilk resmi ziyaret olması...
İkincisi, Beyaz Saray'dan davetin, Başbakan R. T. Erdoğan'ın Başkan Bush ile henüz iki ay önce yaptığı görüşmenin hemen ardından gelmesi...
Üçüncüsü de, bu gezinin, Başkan Bush'un ilk kez Ortadoğu seyahatine çıkışının hemen öncesine rastlaması...
Öylesine önem atfedilen bir ziyaretin biraz da "ekspres" veya bazı gözlemcilerin deyişiyle "fast - food" niteliğini taşıması, ilk bakışta yadırganabilir. Cumhurbaşkanı'nın bu ziyarette öğle yerine akşam yemeğine davet edilmesi, ABD Kongresi'nde bir konuşma yapması iyi olurdu tabii. Ama bu tür "protokoler" etkinliklerin gerçekleşmemesi, resmi ziyaretin "anlam ve önemini" azaltmaz.
Cumhurbaşkanı Gül'ün ziyareti için de mühim olan "ekspres" görüşmelerin verimli geçmesi ve beklentileri karşılamasıdır.

Krizden işbirliğine...
Beklentiler bağlamında şunu belirtmek lazım: Bu ziyaretten olağanüstü bir sonuç çıkmayacak. Ziyaretin mahiyeti ve amacı da bu değil zaten.
Başbakan Erdoğan'ın Beyaz Saray'da Başkan Bush ile görüşmesi böyle bir nitelik taşıyor ve dolayısıyla büyük beklentiler yaratıyordu. Başbakan, Washington'a Türk-Amerikan ilişkilerinin ciddi bir kriz geçirdiği, hatta gerginliğin neredeyse çatışmaya yol açabileceği kritik bir dönemde gitmişti. Beklenti, ABD'nin Ankara'ya karşı tavrını değiştirmesi ve bir müttefik olarak onu başkalarına tercih ettiğini göstermesi idi. Nitekim bu sonuç elde edildi: Başkan Bush, ABD'nin Türkiye'yi kaybetmek istemediğini gösterdi.
Böylece 5 Kasım zirvesinden sonra, Türk-Amerikan ilişkileri -özellikle Kuzey Irak'ta PKK'ya karşı uygulanan ortak politikayla- kriz döneminden yeniden işbirliği aşamasına girdi.
Şimdi Gül'ün ziyaretinden beklenen, bu açılan yolda yeni adımların atılması ve ilişkilerin kapsamının genişletilmesidir.

Fırsat penceresi
Washington'daki görüşmelerde ele alınacak çeşitli konulara kısaca bakarsak, terörle mücadele -yani pratikte Kuzey Irak'taki PKK varlığına karşı işbirliği- herhalde gene de gündemin başında yer alacak. Bu konuda beklenti, ABD'nin 5 Kasım'dan sonra sağladığı aktif desteği sürdürmesidir. Bunda bir sorun olmasa gerek.
Cumhurbaşkanı bu vesileyle herhalde Irak'ın toprak bütünlüğü (yani bölünmemesi) konusundaki Türk görüşünün ABD tarafınca da paylaşılmasını isteyecek. Bunda da prensipte bir sıkıntı olacağını sanmıyoruz.
Kuzey Irak'taki Kürt oluşumu ve Kerkük meselesinde Türkiye'nin öteden beri savunduğu görüşlerin son zamanlarda Washington'da da destek gördüğü açık. Bu meselede de tabii Türkiye'nin ABD ile sürekli bir diyalog içinde olması ve nüfuzunu kullanması önemli.
Bunun dışında Filistin sorunundan Pakistan krizine kadar çeşitli küresel sorunlar, ayrıca enerji alanındaki projeler üzerinde Washington'la yapılacak görüşmeler, bu alanlardaki işbirliğini daha ileriye götürebilir.
Kuşkusuz, ülkenin her konuda çıkarları ve görüşleri örtüşmüyor olabilir. İran başta olmak üzere bazı bölgesel meseleler bu kategoriye dahildir.
Ancak, bu konularda dahi diplomatik "ince ayarlar" yapmak mümkün. Önemli olan, Türkiye-ABD ilişkilerini, temel çıkarları ve öncelikli amaçları dikkate alan geniş bir perspektiften değerlendirmektir.
Beyaz Saray'da bugünkü görüşmeler ("ekspres" sayılsa dahi) böyle bir "fırsat penceresi" açıyor.

milliyet



Bu yazı 1,156 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 3 Ocak 2012 Rusya ile ''kazan-kazan''
    • 20 Aralık 2011 Irak’taki boşluğu kim dolduracak?
    • 23 Eylül 2011 BM’nin Filistin sınavı
    • 18 Ağustos 2010 Tabular yıkılırken...
    • 6 Ekim 2009 Yorgo’nun dönüşü
    • 6 Mayıs 2009 Şimdiki öncelik Kafkasya
    • 7 Nisan 2009 Obama’dan çarpıcı mesajlar
    • 24 Şubat 2009 Araplar neden birleşmez?
    • 20 Ocak 2009 Obama neyi ne kadar değiştirecek?
    • 23 Aralık 2008 Ortadoğu’da domino oyunu
    • 19 Aralık 2008 Stratejik önem yetmez!
    • 4 Kasım 2008 Sürpriz olur mu?
    • 10 Ekim 2008 Kriz neleri ne kadar değiştirir?
    • 3 Ekim 2008 ABD’de “part-time” sosyalizm!
    • 19 Eylül 2008 Livni ile barış olur mu?
    • 16 Ağustos 2008 İran’la ilişkilerde ince ayar
    • 1 Ağustos 2008 Türkiye şimdi nasıl görünüyor?
    • 10 Temmuz 2008 Neden İstanbul?
    • 22 Şubat 2008 Sarkisyan'dan beklenen...
    • 20 Şubat 2008 Castro gitti ama Castroizm sürüyor

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,500 µs