En Sıcak Konular

Ali Bulaç


Ali Bulaç
0 0 0000

İşin sonu



Geçen yazıda ABD'nin Türkiye'ye "ölüm"ü gösterip "sıtma"ya razı ettiğini yazmıştım. Belki benzetme abartılıdır, çünkü buradaki "ölüm" PKK'nin yürüttüğü terör olayları, "sıtma" ise Kuzey Irak Kürt Federe Devleti'nin tanınması. İçine girmiş bulunduğumuz süreç bunu ima ediyor.
Hatırlayalım, Kuzey Irak'ta yürütülen operasyonların başladığı günlerde Amerika Ulusal Güvenlik Danışmanı Yardımcısı Büyükelçi James Jeffrey, Washington'un Türkiye'nin kendini savunma hakkını desteklediğini ve Kuzey Irak'ta konuşlanan PKK'ya karşı istihbarat sağladığını söylemişti. Jeffrey şunları diyordu: "PKK, Türkiye, Amerika ve Irak'a tehdit oluşturuyor, PKK, bizim terör örgütleri listemizde bulunuyor. Türkiye'nin kendini savunma hakkını destekliyoruz."

Aslında Amerika'nın daha önce bu düşüncede olmadığını hepimiz biliyoruz. Bazı köşe yazarlarına bakarsanız, "Amerika, istemediği halde Türkiye'nin operasyon kararına rıza gösterdi, bu da artık Türkiye'nin tam bağımsız bir ülke olduğunu, Irak'ta ve bölgede yenik düşen ABD'nin yerini almaya başladığını gösteriyor". Bu hepimizin temennisi, ama mevcut durumda buna inanabilmemiz için "sınır ötesi saflık"la malul olmamız lazım.

22 Aralık'ta İngiliz Economist gazetesinin "Ankara'nın ABD ile sınır ötesi operasyon karşılığında Irak'ın kuzeyindeki bölgesel Kürt yönetimini tanıma ve PKK için af içeren bir anlaşma yapma karşılığında anlaştığı" yönündeki haberini bir kenara bırakalım. Bu yazıdan bir hafta önce ABD'li Tümgeneral Richard Sherlock'un demecine kulak vermemiz yeterli. ABD Genelkurmay Başkanlığı Harekât Planlama Direktörü Tümgeneral Richard Sherlock, Türkiye'ye sadece askerî operasyon imkânı sağlayacak bilgi vermediklerini belirterek, "Ayrıca onlara, PKK'ya ilişkin uzun vadeli hedeflerinin neler olduğunu belirlemelerinde yardım sağlıyoruz." diyordu. Sherlock'a göre oynadıkları rol, "Yapmaya çalıştığımız şey, onların (Türklerin), bunun sadece askerî bir çözüm olmadığını, bunun daha geniş bir çözümü olması gerektiğini kavramalarını sağlamak. Uzun vadeli hedeflerinin neler olduğunu ve ayrıca uzun vadeli çözüme yardım edecek diplomatik, ekonomik, enformasyonel fırsatları nasıl bir araya getirebileceklerini belirlemelerini sağlamak". Amerikalı komutan, Türk ve Irak hükümetleri arasında diyaloğun ilerlemesiyle bunun, yerel bir çözüm yerine uzun vadeli, geniş tabanlı bir çözümü geliştireceğini söylüyordu: "Çünkü Türkiye ile Irak arasında PKK'ya ilişkin diyalog artmış bulunmaktadır, bu çerçevede Irak hükümeti ve Iraklı Kürtler de bazı olumlu adımlar atmaktadır. Buna mukabil bölgesel Kürt yönetimi, PKK'nın finans kaynaklarını ve harekât kabiliyetini kısıtlamaya başladı. PKK, bunun etkisini hissediyor." (Zaman, 16 Aralık 2007)

Bu parçaları bir araya getirdiğimizde resim ortaya çıkıyor: Yıllardır ABD ve İsrail, Kuzey Irak'ta bir Kürt Federe Devleti'nin kurulmasını sağlamaya çalışıyorlar. Birinci Körfez Savaşı'ndan bu yana gelişen olayların yöneldiği ana hedef buydu. Çekiç Güç bunun en etkili enstrümanlarından biriydi. Şimdilerde yolun sonuna gelindiğini söylemek mümkün. Türkiye'de bazı güçlerin buna razı edilebilmesi, ülkenin bir bütün olarak başının büyük bir derde sokulması ve bu dertten kurtulmak için her türlü tavizi vermeye hazır hale gelmesine bağlı. Terör bu işin en etkili aktörlerinden biri olarak rol oynadı. Esasında iç siyaset açısından da her zaman PKK işlevsel bir değer taşımıştır. Ancak artık amacına ulaşmış bulunan bu enstrümanda ısrar etmenin anlamı kalmamıştır. Belki PKK tümden tedavülden kalkmayacak, içinde birtakım etkili unsurlar, eskiden kalma usullerle eylemlerine devam etmek isteyeceklerdir (3 Ocak Diyarbakır'daki patlama gibi). Ama Kuzey Irak'la ilgili temel taşlar yerine oturmuş bulunuyor.

Kürt meselesini çözmek ve terör belasından kurtulmak istiyorsak, kamuoyunu yanlış bilgi ve suiistimale uğratılmış enformasyonla yanıltmayı bir kenara bırakıp bu konjonktürü fırsat bilmeli, sorunun gerçek kaynaklarına inebilmeliyiz. Kuzey Irak, meselenin bir ayağıdır, diğer ayakları ihmal edilmemelidir.

zaman



Bu yazı 981 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 6 Nisan 2013 Neyin özgürlüğü?
    • 7 Nisan 2012 NATO'nun alan dışı stratejisi
    • 12 Kasım 2011 İdrak tutulması
    • 16 Temmuz 2011 Dört aktör
    • 25 Haziran 2011 Tiyatro bu
    • 19 Mart 2011 Afetler, felaketler!
    • 12 Mart 2011 Darbenin medya ayağı
    • 10 Mart 2011 Modelin altı parametresi
    • 7 Mart 2011 'Türkiye modeli'
    • 12 Şubat 2011 İhvan ve İslam korkusu!
    • 22 Ocak 2011 Kısır döngü
    • 13 Ocak 2011 Azınlık veya zımmi!
    • 10 Ocak 2011 Çatışmalar ve potansiyeller
    • 18 Aralık 2010 Başka bir dünya, başka bir iktisad!
    • 15 Kasım 2010 Diyanet'te 'yeni dönem'
    • 2 Ekim 2010 Millî Görüş'ten son kopuş!
    • 18 Eylül 2010 Ayrışmanın fotoğrafı
    • 2 Ağustos 2010 Askerler ve rolleri
    • 26 Temmuz 2010 Neden akletmiyoruz?
    • 24 Temmuz 2010 35. madde

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,311 µs