En Sıcak Konular

İbrahim Karagül


İbrahim Karagül
0 0 0000

Bu dosya aydınlanırsa yer yerinden oynar!



Hürriyet gazetesi dün, “günün dosyası” olarak, son yılların en karanlık olayına tam bir sayfa ayırdı. “Türkiye'nin silah baronu bu adam mı” başlıklı inceleme, uluslararası boyutta karanlık ilişkiler ağını, milyar dolarlık silah kaçakçılığını ortaya koyan, suikastlere, banka batırmalara, bölgemizdeki toplam bir trilyon dolar civarındaki kara para trafiğine ilişkin ipuçlarını içeren karmaşık ilişkiler ağının küçük bir bölümü.

Boyutlarını kimsenin tahmin bile edemediği, ABD'den Çin'e kadar uzanan, merkez ülkelerden birinin Türkiye olduğu, füzelerden sermaye transferlerine, istihbarat-mafya ilişkilerinden Kuzey Irak-Mersin arasında kimsenin üzerine gidemediği “trafiğe” kadar uzanan karmaşık bir hikaye bu. “Saddam'ın silahlarını satan Türk” başlığını, Dale Stoffel ve Ahmet Ersavcı isimlerini görünce konuyla ilgili yazdıklarımı hatırladım.

Türkiye'de bu konuyu ilk yazan kişiyim ve o zamandan beri bu “trafik”le ilgili araştırmalarım devam ediyor. Nedense bu habere kadar yazdıklarımla ya da konuyla ilgili “öldürücü bir sessizlik” yaşandı, hala bu devam ediyor. “Stoffel dosyası” olarak “Hesaplaşma Yüzyılı” adlı kitapta da geniş yer verdiğim konuyla ilgili kaç yazı yazdım hatırlatayım:

İlk yazının tarihi 14 Haziran 2005. “Stoffel dosyası” adı altında ardı ardına yazdığım dört yazının başlıkları şöyle:

“40 milyar dolarlık skandal, kayıp füzeler ve suikastler”, “Füzeler ve askeri mühimmat Kuzey Irak ve Türkiye'de mi?”, “Refik Hariri Irak'ın milyar dolarları için mi öldürüldü?”, “40 milyar kirli doların ne kadarı Türkiye'ye geldi?”

Bu kadar değil. Daha sonraki tarihlerde, “PKK'ya silah sağlayan Türkler kim?”, “Askeri mafya ağı ve PKK silahları” başlıklı yazılar da aynı konuyu sorguluyor. Arada yazdığım diğer yazıları saymıyorum.

Bu konudaki son yazı, Türkiye'nin Kuzey Irak'a operasyonlara başladığı, elli savaş uçağıyla ilk hava saldırısını gerçekleştirdiği günlerde bu köşede yayınlandı. 18 Aralık tarihli yazının başlığı “Kandil operasyonu, Mersin, kirli trafik!”

Neden bu konunun üzerinde bu kadar durdum ve durmaya devam edeceğim? Çünkü Türkiye'nin güvenliğini birebir ilgilendiren bir konu. Çünkü tarihin en kirli ilişkilerini ortaya koyacak nitelikte. Çünkü, hala devam ediyor. Çünkü trafikte akıl almaz bağlantılar var. Çünkü dev bir pastanın paylaşım kavgası. Çünkü hiçbir zaman aydınlanamayacak suikastlerle bağlantılı. Çünkü, Türkiye'ye sokulan silahlarla da ilişkisi var.

Bu köşede, bir çok ülkeyi, çevreyi, kişiyi sarsacak dosyalar, konular gündeme getirdim. Hepsi derin bir sessizlikle karşılandı. Hiçbir zaman ses çıkmadı. Stoffel dosyası bunlardan sadece bir tanesiydi. Hürriyet'in konuyu iki yıl sonra da olsa gündeme taşıması önemli bir gelişme. Ancak konu bu kadarla sınırlı değil. Oldukça vahim, cevabı bulunamayan sorular var. Şöyle:

1- Beyaz Saray-CIA-silah tüccarları-para transferi-istihbarat teşkilatları, kukla yönetimler arasında nasıl bir işbirliği var? Devlet ihaleleri, kayıp silahlar, özel yazışmalar, gizli anlaşmalar, deşifre olan sözleşmeler, video kayıtları hakkında neden susuluyor?

2- Bağdat-Kuzey Irak-Mersin-Beyrut'tan, ABD-İran-Hindistan-Ürdün-İsrail-Ukrayna ve Çin'e kadar esrarengiz ilişkilerle dolu nasıl bir trafik var?

3- Sadece Irak'la bağlantılı 40 milyar dolar söz konusu. Aynı trafik, Afganistan'dan New York'a uzanan uyuşturucu hattını da kontrol ediyor mu? Bir çok ülkenin borçlarını silecek büyüklükteki pastadan kimler ne kadar pay alıyor?

4- Kadife devrimler, rejim değişiklikleri ile bu trafik arasında ne tür bağlantılar var? Ya şu iddialar?

5- Füzeler kime verildi? Kirli trafikten elde edilen gelirle kimler, hangi örgütler ve savaşlar finanse ediliyor? Lübnan'da iflas ettirilen bankalar, para aklama operasyonu, Irak için yapılan dokuz milyar dolarlık ihaleler ve para transferleri hakkında neden herkes susuyor?

“Füzeler, füze motorları, uçaklar büyük kargo uçaklarıyla taşındı. 100 konteyner dolusu mühimmat Ürdün ve İsrail'e götürüldü. Büyük miktarda mühimmat ve silah Kürt gruplara verildi. Önemli bir miktar Türkiye'ye geçti. Türkiye içinde patlayan ve stoklanan C-4'ler bu sevkıyatın içinde yer alıyor. Mersin'e getirilmesi için anlaşma yapılan bir milyar dolarlık 'hurda' Irak'ın silahlarıydı.”

En önemli iddia ise şu: Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri, sanıldığı gibi Lübnan içi güç savaşlarının değil, bu dev para trafiğinin kurbanı...

Aslında, trafiğin ayrıntıları, kullanılan güzergahları, işi yürüten şirketlerin ismi, hangi sınır kapısından kaç araçlık konvoylarla taşındığı bilgileri mevcut. Yine füzelerden bir kısmının ABD'ye; bir kısmının da Yeni Delhi'ye kadar ulaştığı, operasyonu kimlerin yürüttüğü, hangi taşeron şirketlerin, hangi kargo şirketlerinin kullanıldığı da. Mersin ve İskenderun limanlarının bu operasyonda nasıl kullanıldığı da. Tuhaf olan suskunluk.

Hürriyet'in bu konuyu iki yıl sonra bile olsa gündeme getirmesi bu açıdan çok önemli. Konunun aydınlatılması için bu sadece bir başlangıç. Tam anlamıyla aydınlandığında, ki bu çok zor, eminim yer yerinden oynayacaktır.


Ertuğrul Özkök bu küfürleri okuyor mu?

Konu Hürriyet'ten açılmışken talihsiz bir not daha aktarayım. Hürriyet gibi bir gazetede köşe işgal eden bir kişinin, bu köşeyi sürekli küfür ve hakaretlerle doldurmasına nasıl göz yumulur bilmiyorum. Şahsıma duyulan hazımsızlığın bu şekilde ifade edilmesi, öncelikle o gazete için küçük düşürücü bir durum. Bu yüzden notu Hürriyet Yayın Yönetmeni için yazıyorum söz konusu şahsa değil.

Sanıyorum benimle ilgili ondan fazla yazı yazıldı aynı köşede. On beş de olabilir. Neden bir kişi için bu kadar yazı yazılır anlamış değilim. Ben o gazete için neden bu kadar önemliyim, onu da anlamıyorum. İlk başlarda isim veren, sonradan isim vermeden çirkefliklerle dolu cümleleri sıralayan kişi bir “köşe yazarı.” Küfürlerle, çirkinliklerle dolduruyor köşesini ve bunun karşılığında da para alıyor.

Böyle bir yazarın Hürriyet gazetesine ne katkıda bulunduğunu bilmiyorum, küfretmenin para ettiği bir gazete mi Hürriyet? Yazıların, gazetenin ağır başlılığına, ciddiyetine zarar verdiği bilindiği halde, hiç kimsenin tahammül edemeyeceği hakaretlere sayfalarını açması bir talihsizlik gerçekten.

En son yazıda kullanılan ifadeler şunlar mesela:

Sicilli ajan-provokatör 'yorumcu' (!), meczûp, küstáh, kuş beyinli, ahmak, geri, köksüz, ebleh, cahil, işkembe-i kübradan atan, bir yerine tütsü yak, canın cehenneme ve Türk basınında hiç kimsenin hazmedemeyeceği, kullanamayacağı, yazdığı gazetenin itibarını sarsmayı göze alamayacağı boyutta çirkin ifadeler… Hınç, hazımsızlık örnekleri.

Bunlar hiç anlamadığı bir konuyla ilgili tek bir yazısında geçen küfürler. Sorunlu biri mi yoksa özel bir vazife gereği mi yazıyor bilmiyorum ama Hürriyet gazetesinin sayfalarında yer alıyor bu ifadeler. Ertuğrul Özkök okuyor mu, hazmedebiliyor mu bunları acaba!!


yenişafak



Bu yazı 1,332 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 20 Nisan 2012 Türk-Kürt-Sünni..
    • 30 Mart 2012 Suriye satrancı, İsrail'e askeri üs
    • 16 Şubat 2012 En tehlikeli ihtimal: Ya savaş tersine dönerse!
    • 10 Şubat 2012 Hesaplaşma: Kim kimi tasfiye edecek?
    • 2 Aralık 2011 Bitti Esad, gerçekten bitti..
    • 18 Kasım 2011 Artık, Suriye ile savaş halindeyiz!
    • 9 Eylül 2011 Evet, Tahrir'de konuş! Tarihi değiştir! De ki...
    • 18 Ağustos 2011 İran-Suriye ve PKK: O 'kart' yine masada..
    • 10 Ağustos 2011 Altı saat ne konuştular?
    • 27 Temmuz 2011 Ölüm koalisyonu Haçlı savaşçıları..
    • 22 Temmuz 2011 Avrupa Birliği parçalanıyor..
    • 29 Nisan 2011 Cuma, öfke, kan...
    • 10 Şubat 2011 Barış beklerken savaş gelmesin!
    • 31 Aralık 2010 Bir casusa bu kadar para veriliyor mu!
    • 29 Aralık 2010 İki not ve bir kirli ittifak!
    • 24 Eylül 2010 İsrail-PKK bağlantısı bu işi bozabilir mi?
    • 3 Şubat 2010 Bu toplantı hiç de hayra alamet değil!
    • 17 Aralık 2009 İran-Suudi savaşına doğru mu gidiyoruz?
    • 8 Aralık 2009 Reşadiye'den kim ne mesaj veriyor?
    • 28 Ekim 2009 Birileri tarih yapıyor, bunu kimler yazacak?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,461 µs