En Sıcak Konular

Mustafa Ünal


Mustafa Ünal
0 0 0000

Erdal İnönü'nün ardından



Bir bilim adamı ama siyasi figür olarak daha kalıcı iz bıraktı. 12 Eylül sonrasının zor şartlarında girdi aktif politikaya. Soyadının verdiği itici güçle yol aldı, misyonu dağınık durumdaki solu derleyip toparlamaktı.
Kısmen başarılı oldu, dönemin diğer sol partisiyle birleşmeyi başardı. Hal ve hareketleriyle aşinası olduğumuz siyasetçi profilinin dışına çıktı. Aslında politikayı pek sevmedi. Bunu itiraf da etti, bir bilim adamı olarak anılmayı yeğledi. Politikanın soğuk yüzüne espriyle karşı durdu. Geride insanı gülümseten hoş nükteler bıraktı. Ölüm haberi gazete sayfaları ve ekranlarda esprileriyle verildi.

İşte onlardan iki tanesi: 'Bir akşam solun önde gelen isimleriyle lokantaya giderler. Garson 'Efendim ne yiyeceksiniz?' diye sorar. Erdal İnönü hemen atılır; 'Hayır senden bir şey istemiyoruz, biz birbirimizi yiyeceğiz'. Espri ama solun halini de iyi özetliyor. Evde otururken eşi Sevinç Hanım 'Erdal koş fare' diye bağırır. Erdal Bey 'Bana ne, kedi miyim ben' şeklinde cevap verir. Gerçekten siyasetin nazik, beyefendi ve gülen yüzüydü.

Sol, son seçim zaferini onunla kazandı. 1989 yerel seçimlerinde lideri olduğu SHP'yi zirveye taşıdı. İstanbul'da Bedrettin Dalan'a karşı seçim kazandı, büyük şehirlerde sağın iktidarına son verdi. Bugün sol, 89 ruhunun çok gerisinde. Zaman zaman eleştiri konusu olarak gündeme gelir; 1991 seçimlerinde Leyla Zana'lı, Hatip Dicle'li HEP'i Meclis'e taşıyan isimdi. Son mesajını anlamlı buluyorum. Ölüm döşeğinde kendisini ziyaret eden Mustafa Sarıgül'e 'Ülkede farklı olayların yaşanmasından endişe ediyorum. Partiler terörü siyasi malzeme olarak kullanmamalı' demiş.

Siyasi hırsı yoktu. Bu çok önemli bir özellik... Oysa hırs, Türk siyasetçisinin karakteri olmuştur. Bir istisna olarak kaldı. Bunun sonucu olarak koltuğunu bırakmasını bildi. Parti içinde yenilgi veya seçim mağlubiyetinin sonrasında değil, Süleyman Demirel'in Çankaya'ya çıkmasının ardından ansızın 'Ben de gidiyorum' dedi ve itirazlara ve engelleme çabalarına rağmen bıraktı gitti. Bir daha arkasına dönüp bakmadı. İlerleyen yıllarda sol lider bunalımları yaşadı, tekrar siyaset için davet aldı ancak geri dönmedi.

Şüphesiz bir solcu olarak siyasi duruşu vardı, fakat ideolojik ve katı değildi. Siyasetin sorunlarını rejim parantezi içine hapsetmedi. Gerilimi artıran, saldırgan ve sert üslup kullanmaktan kaçındı. Sağ siyasete dönük eleştirileri olağan sınırlar içinde kaldı. Gazeteden Zekai Özçınar anlattı. Üniversitede başörtüsü yasağının acımasızca uygulanmaya konduğu yıllar... SHP'nin Kayseri programında 'Siz ne diyorsunuz?' diye sormuş. Cevabı ilginç: 'Başörtüsünü isteyen takar, kimse karışamaz.' SHP'nin seçim afişlerinde başörtülü kadınlara da yer verdi. Bu daha sonra parti içinde eleştirilere neden oldu. Beyefendi ve nazik üslubunu siyasetin ateşten konularında da aynen sürdürdü. Düşünüyorum, Anadolu'nun kutsallarına ilişkin eleştiri konusu olabilecek söz ve eylemini pek hatırlamıyorum.

Siyaseti bıraktıktan sonra oturdu hatıralarını yazdı. Anılarını anlattığı kitapta özellikle bir cümlesini unutamam, burada birkaç defa da kullandım: 'Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü huyu vardır.' Güzel söz, adeta atasözü gibi... Doğru, gerçeklerin üzerini ancak bir süre örtebilirsiniz, sonra gün yüzüne çıkar ve kendini kabul ettirir.

Sözün özü, bu ölümlü dünyadan bir Erdal İnönü geçti, siyasette farklı yönleriyle öne çıktı. Kavgacı, hırslı ve asık suratlı politikacı olarak değil tam aksine sakin, güler yüzlü, renkli ve esprili kişiliğiyle hatırlanacak hep.

 
zaman



Bu yazı 1,038 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz duruşu
    • 23 Eylül 2012 'Balyoz' yok sayılamaz
    • 19 Eylül 2012 Menderes'in kabrinde bir CHP lideri
    • 5 Eylül 2012 İki görüşme...
    • 29 Ağustos 2012 Çiçek'in çıkışı
    • 1 Ağustos 2012 Tutukluluk avantaja dönüşmemeli
    • 29 Temmuz 2012 Rüya gibi
    • 25 Temmuz 2012 Suriye nelere gebe?
    • 18 Temmuz 2012 CHP değişir mi?
    • 1 Temmuz 2012 Davutoğlu ile Suriye...
    • 27 Haziran 2012 Cevap, yeri ve zamanı geldiğinde...
    • 20 Haziran 2012 Dağlıca yine dağladı
    • 17 Haziran 2012 7+5 senaryoları
    • 13 Haziran 2012 Kürtçe derste tarihî adım
    • 8 Haziran 2012 İyimser hava
    • 30 Mayıs 2012 'Hassas ve gerilimli iş'
    • 23 Mayıs 2012 Meclis'te Erdoğan barışı
    • 18 Mayıs 2012 Rota başkanlık sistemi
    • 16 Mayıs 2012 Tutuklu vekillere yasayla tahliye yok
    • 9 Mayıs 2012 28 Şubat'ın dalga boyu

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,838 µs