En Sıcak Konular

Mehmet Barlas


Mehmet Barlas
0 0 0000

Karara herkes katkıda bulunur ama sorumluluk karar verene aittir...



Bazı bayramlar bayram oldukları hissedilmeden geçer.

Bu bayram da onlardan biriydi.


Çünkü Türkiye’nin önünde alınması gerekli zor kararlar ve atılması gerekli adımlar var.

Kissinger, devlet sorumluluğu taşıyanlarla diğer vatandaşlar arasındaki en önemli farkın, “gündemi seçmek” konusunda ortaya çıktığını söyler.

Ona göre devlet sorumluluğu taşıyanların gündemi seçmek gibi bir lüksleri yoktur. Gündem onların üzerine gelir.

Sokaktaki insan ise kendi gündemini kendisi belirler.

Ama bazen kaçılması ve görmezden gelinmesi mümkün olmayan gündem öylesine derin olur ki, sade devlet sorumluluğu taşıyanlar değil, tüm toplum 7’den 70’e bu gündemi yaşamaya mahkum edilir. Savaşlar, işgaller, iç savaşlar bu tür gündemleri oluşturur.

 

IRAK’IN TRAJİK GÜNDEMİ

 

Bugün komşumuz Irak’ta yaşananlardan etkilenmeyen bir Iraklı var mıdır acaba? İki milyonu aşkın Iraklı ülkelerini terk edip “göçmen” olmayı yeğ tutarak gündemden kaçabilmiş değillerdir ki… Irak’ın trajik gündeminin kurbanı olmuşlardır onlar da.

Devlet sorumluluğu taşıyanların, bu tür gündemlerden kaçabilmek gibi bir lüksleri yoktur ama, akıllı, bilinçli ve  hesaplı davrandıkları takdirde, üzerlerine gelen olumsuz gündemi olumluya değiştirmek gibi bir imkanları vardır.

Örneğin içeride de, dışarıda da bazı odaklar barışı sabote etmek, güvenliği sarsmak ve demokrasiyi rafa kaldırtmak benzeri amaçlarını eyleme dönüştürebilirler.

İşte böyle durumlarda, devlet sorumluluğunun yükü artar, daha fazla akıl, bilgelik ve hesap gerekir.

Hemingway “cesaret”i şöyle tanımlar mesela:

-Cesaret tehlike ve tehditlerin üzerine gözü kapalı gitmek değildir. Cesaret tehlikenin karşısında zarif ve ustaca davranabilmektir.

 

DEVLET ADAMININ SORUMLULUĞU

 

Tarihi bilinçli şekilde okuduğunuz takdirde, “devlet adamı” diye anılan insanların, olumsuz gündemleri olumluya çevirme başarısını gösteren yöneticiler olduğunu görebilirsiniz.

Karar verme sürecinde herkesi dinleyen, ama son sözü söylediği zaman bunun sorumluluğunun kendisine ait olacağını bilen yöneticiler, yurt ve dünya gerçeklerini iyi değerlendirdikleri takdirde, ülkelerinin ve toplumlarının huzurunu, güvenliğini, istikrarını tehlikeye atmazlar.

“Gündem” ile “sorumluluk” arasındaki ilişkide, yönetici yalnız olduğunu bilmelidir. Kalabalıkların, kamu oyunun, çevrenin baskısı bu yalnızlığı gidermez.

Futbolu nasıl tribünlerdeki amigolar veya televizyon programlarındaki öfkeli yorumcular değil sahadaki futbolcular oynuyorsa, demokratik ülkelerin siyasetçileri de, aldıkları kararların sorumluluğunu kendilerine oy veren kitlelerle veya şahinlik öneren kamu oyu odakları ile paylaşamazlar.

 

İKTİDARDAN BEKLENİLENLER

 

Bugün Türkiye’yi yönetenler, arkalarındaki halk (veya seçmen) desteğinin, toplumdaki kalkınma, gelişme, refaha ulaşma ve istikrar beklentisinden kaynaklandığını herhalde biliyorlar.

Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne taşıma projesi, AK Parti’li olmayan kesimlerin oylarını da 22 Temmuz seçimlerinde etkiledi.

Devlet sorumluluğu taşıyanlar aynı anda hem bölücü teröre karşı daha etkin önlemler almayı, hem de Türkiye’yi gerek ittifakları içinde, gerekse dünyada izolasyona itmeyecek politikalar üretmeyi başarmak zorundadırlar.

Kim ne önerirse önersin, kararların sonuçlarından doğacak sorumluluk seçilmiş iktidara ait olacaktır.

Bu müthiş yalnızlıklarında, onlara akıl, itidal ve hesaplılık dilemekten başka bir şey yapamıyoruz.

 

Danışmanların sorumluluğu yoktur....

 

Akıl öğretmek ve sorumluluk taşıyan insanlara “Ben olsaydım böyle yapardım” demek kolaydır.

Bir hikaye vardır Ortadoğu’da sık sık anlatılan.

Bir çobanın sürüsüne kurt dadanmış. Her gece birkaç koyunu alıp götürüyormuş.

Çoban köyün bilge ihtiyarına gidip, “Kurda karşı ne önlem alayım” diye danışmış. Bilge ihtiyar, “Sürünün etrafında ateş yak, kurt ürker” diye akıl vermiş.

Çoban sürünün etrafında ateş yakmış ama o gece kurt ateşin üzerinden atlayıp, iki koyun daha götürmüş.

Çoban yine bilge ihtiyara gitmiş ve sürünün etrafındaki ateşin işe yaramadığını anlatmış. Bilge ihtiyar, “Madem ateş işe yaramadı, o zaman sürünün etrafını dikenli telle çevir” demiş.

Çoban sürünün etrafını dikenli telle çevirmiş. Ama o gece kurt dikenli telin de üzerinden atlayıp, iki koyun daha almış sürüden.

Çoban ertesi sabah yine bilge ihtiyara gitmiş ve “Ateş de, dikenli tel de işe yaramadı, şimdi ne yapayım” diye sormuş.

Bu sözleri duyan bilge ihtiyar gülmüş ve şöyle demiş:

-Sende hâla koyun kaldıysa bende sana verecek sayısız tavsiye hep var olacaktır evladım!

posta



Bu yazı 1,195 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 29 Eylül 2012 Sakın "Erdoğan'sız AK Parti" hesabı yapmayın!
    • 28 Temmuz 2012 "Büyük Kürdistan" bir Amerikan sorunudur
    • 16 Ocak 2012 Kıbrıs'ı da Kwai Köprüsü'ne benzetmedik mi?
    • 9 Ocak 2012 Orta yaş sınırı yükselirken artık kimse yaşlanmayacak mı?
    • 4 Ocak 2012 AK Parti başarılı olursa tüm Türkiye başarılı olacaktır
    • 29 Ekim 2011 Cumhuriyet Bayramımız hepimize kutlu olsun
    • 31 Ağustos 2011 Yeniden açılım günlerinin üslubuna dönülmelidir
    • 17 Temmuz 2011 Asıl sorunumuz acaba ''Şarklılık'' mı?
    • 9 Temmuz 2011 Siz değişmezseniz koşullar sizi değiştirir...
    • 26 Şubat 2011 İktidar iddiası bulunmayan muhalefet olur mu?
    • 25 Kasım 2010 CHP'nin sivil paşalarının sivil darbe ürküntüsü...
    • 11 Ekim 2010 Kılıçdaroğlu'nun önündeki tarihi fırsat
    • 22 Eylül 2010 Sentetik beyaz Türklerin dayanılmaz hafifliği
    • 11 Eylül 2010 Kim yalancı? Anayasa Mahkemesi mi, CHP lideri mi?
    • 9 Eylül 2010 İktidarı 'Evet' mi yoksa 'Hayır' mı güçlendirir?
    • 28 Haziran 2010 Üslubu tırmandırınca kelimeler kifayetsiz kalabilir
    • 12 Haziran 2010 Yeni dünyada eksen de merkez de farklı yerlerdeler
    • 7 Mayıs 2010 Teşekküre karşı benden de bir teşekkür...
    • 5 Ocak 2009 Basın ''Medya'' olmadan önce kol kırılır yen içinde kalırdı...
    • 3 Kasım 2008 Türk demokrasisinin sabırla imtihanında geçer not alabilecek miyiz?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,064 µs