En Sıcak Konular

Leyla İpekçi


Leyla İpekçi
0 0 0000

İçeriğini yitirmiş sözcükler gibi



Penceremin dışında yazın son ateşleri. Sarı, mat bir hüzün. Ağaçlar fazlalıklarından kurtulmuş, taşıdıkları sorumluluğu yerine getirmiş olmanın verdiği bir huzurla salıvermişler kendilerini.

Döne döne düşüyor birkaç yaprak, sonra birkaç tane daha. Saatler her gün biraz daha eksiliyor. Altın suyuna batırılmış bu serin sonbahar sabahı bir hayal için, bir arzu için yaratılmış olduğumuzu duyumsuyorum.

Anlaşılma isteği neden böylesine yoğun hepimizde? Karmaşık bir varlık olduğumuzu, benliğin kabuklarını soya soya bir türlü öze varamadığımızı, ‘tam anlama’nın hiçbir zaman bir ‘tamamlanma’ olmayacağını bildiğimiz için belki de… Hayallerin kusursuzluğu bir ipucu olabilir bana burada. İnsan ancak düşlediği bir şeyi tam olarak görebiliyor sanırım.

Hayalet gemiler

Hakikatin bize bıraktığı eksik yüzleri, hayaller âleminden çağırarak tamamlıyor olmak insana özgü bir nitelik. Eksiği tamamlamanın, yarım anlaşılanı tam anlamaya çalışmanın en güzel, en estetik ve tabii en zararsız yollarından biri şüphesiz hayal kurmak. Hayal edilmeyen gerçeğin hep biraz eksik kalacağından yola çıktığımda, bir kez daha üzerine konduğum yegâne hakikat, yazının hakikati oluyor. Yazının kusurunu, yarım kalmışlığa mahkûm oluşunu, yazdığım her şeyin benim bilgisizliğim olduğu gerçeğini idrak etmeme rağmen, hakikatin en fazla yüzünü bana gösteren yazı oluyor her seferinde.

Kan görmemiş nehir sularını da getiriyor bana yazı. Yabancılık duyduğum tüm o kalabalıkları da. Benim olmadığım gölgeleri getiriyor bana. Bir anlam kırılması yazı benim için. İnsanın mecazına bir gönderme. En yalın, en içerideki, en kuşatıcı dilin şifresi sanki harflerde gizli. Henüz kelimelerini bilmediğimiz anlamlar taşıdığımızı fark ediyorum yazarken. Yaratılmamış anlam belki yoktur, ama hakikatini bize daha aralamamış anlamlar kendi yolculuklarının rotasını bize çevirmiş, gelmektedirler. Usul usul. Akıl bir form bütünlüğü olabilir ama keşfetmek bir esindir, İlahi kaynaktan gelir. Ve kalbe yerleşir.

Yazarda bütün kimliklerin, ideolojilerin, bir şey olma çabalarının eridiği, yok olduğu an başlayacaktır yazı. O halde hayatı kelimelerde, harflerde yaşamak bir esin yolculuğudur öncelikle. Düşlerden önce esin vardır. Yazının içinde erimeye başladığınızda, yalnızca yazıyla varolmayı göze aldığınızda konar kalemin ucuna. Aslında belki hep oradadır; sanatın görünmez olduğu yerde esin sizi daima beklemektedir. Perileriyle. Tüm o kanatlarıyla. Ruhu dalgalandıran. Ve ruha sığmayan…

Geceleyin bahçede renkler çekildikten sonra her şeydeki karanlığa bir daha odaklanmak, bitkinin ve nesnenin künhüne dalmak, candaki o bulutsu ışığa bir daha bakmak için bir şevk, bir heves duyduğunuzda kaleme uzanırsınız. Hayatın bir sureti olmuştur artık yazı.

Ahırkapı’da Boğaz’a giriş yapmayı bekleyen gemiler birçok şey söylüyor bugün bana. Duran, gitmeyen gemileri bir arada görmek tuhaf bir zaman kırılması yaratıyor. Bir sırrı açığa çıkararak gitmeyen gemilerin arasındaki sulara sızdırmak istiyorum. Duran gemiyle hemcins olduğunuz andır bu. Tenhalaşırsınız. Dünyadan çekilmeye başlarsınız. Dünyadan uzaklaştıkça, şeylerin gerçeği size açılacaktır. Varlıkların özüne yaklaşmak için dünyadan çekilmek bir zorunluluktur sanırım. Zaten oradadır esin. Çekilirken açıldığınız, kendi açılışınızı yaptığınız o yerde. O anda. Kalkmak için, engin sulara açılmak için sıra bekleyen gemiler kalemin ucunda bin bir metafora dönüşecektir, köpürtecektir suları kalkış komutunu vermeden.

Gizleri açığa kavuştururken, çok konuşan ve fazlaca ağzı açılan anlamları kapatır, örtersiniz. Perdelersiniz yeniden. Konuşmak gibi çağıldayan bir zihin akışı değildir yazmak. Susmadan yazamazsınız. Silmeden, üzerini çizmeden, araya girmeden yazamazsınız. Doğrudan, teşbihsiz ve tenzihsiz, göndermesiz, imge ve metaforsuz yazamazsınız. Açık olanı ifade etmenin en sahici yolu üzerini örtmekten geçiyor. Esin sizin en güzel örtünüzdür. Sayfalarca anlatılacak bir mesele üç satıra veya kelimeler arasındaki sabit bir boşluğa indirgenebilir. Buna karşılık, konuşarak bir kelimeyle ifadesini bulacak bir mesele, sayfalarca ifade edilebilir bata çıka dolanarak cümleler arasında…

Bilinmeyen yolculuk

Beklemek gerekir, bazen defalarca üzerinden geçmek gerekir bir kelimenin kıvamını bulana dek. Bir şeyin binlerce ifade ediliş biçimine erişip bir tanesini seçene dek, baştan aşağı tek bir sözcük -sabır- olmak gerek. Gecenin içinde bekleyen hayalet gemiler misali.

Bilinmeyen bir yolculuktur esin. Kâinatın görünmez bağlantılarında iz sürerken rastlarsınız. Size eşlik eder yol boyu. Esinlerle yaşayan birinin zamanı boşa geçmez. Bir kelimede bütün kelimelerin imkânını bulursunuz, metin bir başka metne yollar sizi ve bu böyle sürüp gider. Matruşka metinler misali. Her yazı, her okuma, her metin bir düş yolculuğuna dönüşür yeniden. İfade edilemeyen şeyler yakalarsınız, onlardan anlam türetirsiniz.

Sonbaharın solgun ışığında can veren, yaşam veren bir şeyler buluyorum. Beni yazıya deviren, uzakta dumanlı bir muamma gibi durup beni yakına çağıran bir şeyler. Esinin olmadığı dünya içeriğini yitirmiş sözcükler gibidir.



Bu yazı 973 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 10 Haziran 2008 'Temel ilkelerin iktidarı'yla evrensel adalet mümkün mü?
    • 3 Haziran 2008 Barış Meclisi'nde, barışın ortak diliyle
    • 27 Mayıs 2008 Adaletin merkez ve çevresi
    • 20 Mayıs 2008 Güneydoğulu dillerde yaşamak
    • 13 Mayıs 2008 Orta Anadolu; Modern yerellikler, çoğul kimlikler
    • 6 Mayıs 2008 Asıl gayrimüslimler çekti bu ittihatçı zihniyetten!
    • 29 Nisan 2008 Adaleti hangi dil ile talep edebiliriz?
    • 22 Nisan 2008 Özgürlük ve barıştan korkanların 'Tam bağımsız Türkiye'si
    • 15 Nisan 2008 Hakikat, ideolojik birimlerle ölçülemez
    • 8 Nisan 2008 İktidardan indiriliş öyküleri: Hep aynı kelimelerle
    • 30 Mart 2008 Ateş ve bahçe
    • 25 Mart 2008 Taraf gazetesi nasıl 'İslamcı ve AKP yanlısı' oldu?
    • 11 Mart 2008 Zalimin diliyle hakkı savunmak
    • 4 Mart 2008 Üniversiteye tarikatlar girecek diye çeteler mi girsin?
    • 19 Şubat 2008 Başörtülüler 'herkes için özgürlük' isteyince...
    • 12 Şubat 2008 Korku tutsaklığından özgür düşünce çıkar mı?
    • 5 Şubat 2008 Ilımlı İslam, laiklik ve 'emperyalizm işbirlikçileri'
    • 31 Ocak 2008 Halkların 'kendi olma özgürlüğü'
    • 29 Ocak 2008 Türbandan korkanlar neden adaletsizlikten korkmuyor?
    • 27 Ocak 2008 Biricik olmak

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,869 µs