Gelişmelere çok olumlu yaklaşanlarda bile hafif tertip de olsa bir tedirginlik fark ediliyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Van ve Hakkari'de karşılaştığı olağanüstü coşkulu hüsnü kabule rağmen, “Acaba bu fırsat da kaçar mı?” diye sormadan edemiyorlar.
Bir yönüyle haklı bir kuşku bu: 1991'de yeniden başbakan olan Süleyman Demirel'in, yanına ortağı Erdal İnönü'yü de alarak çıktığı Güneydoğu gezisinin ilk durağında, “Devlet olarak Kürt realitesini tanıdık” mesajı verdiğini nasıl unutabiliriz? Mesut Yılmaz da fazla uzun sürmeyen başbakanlığına “Avrupa Birliği'nin yolu Diyarbakır'dan geçer” vecizesini sığdırmayı bilmişti.
Her iki çıkışın da arkası gelmedi; Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı sıfatıyla yaptığı ilk Güneydoğu gezisini farklı bir sonuç getirecek umuduyla karşılamakta tereddüt yaşanması bundan ötürü doğal. Türkiye'de taşları yerinden oynatmak hiç kolay değil. Atların sahibine göre kişnemediği, bir çiçekle baharın geldiğine hükmedilemeyecek karmaşıklıkta bir ülke burası.
İsteyen istediği kadar gözlemlerinde tedbirli, tespitlerinde teennili davransın; ancak hepimiz bir gerçeği artık görmek zorundayız: Türkiye'de 22 Temmuz seçimiyle birlikte yeni bir dönemin kapısı aralandı; bu dönemin siyasî - siyasî olmayan bütün aktörleri, ülkenin geleceği söz konusu olduğunda, geçmişten daha cesur davranmak zorunda.
Cesaretin temelinde de bir başka gerçek yatıyor: Tarih eskisinden çok daha hızlı akıyor günümüzde; bunu fark edip gelişmeye uygun adımla mukabelenin yöntemini bulamayanlar tarihin dışına itiliyorlar... Heraklit'ten beri aynı suda iki kez yıkanılmadığı biliniyor; ancak bu defa durum çok farklı, yıkandığımız suyun niteliği de değişik. Hiç acıması yok tarihin; bir gün önce bütün ipleri elinde tutanlar ertesi gün bir kenara itildikleri sürpriziyle karşılaşabiliyor, hiç bitmezmiş sanılan zenginlikler bir çırpıda tükenebiliyor veya el değiştirebiliyor günümüzde.
Tarih boyu değişimlerin öncüsü olmuş kesimlerin (sözgelimi, paraya para demeyenler ile her dönüşümde yeniliği ve çağdaş olanı savunmuş aydınları bünyesinde barındıran medyanın) bu kez olan-biteni anlamakta zorlandığı fark ediliyor. Bunun sebebi de belli: İş dünyası ve aydınlar halktan kopuk bizde; güvenlikli nizamiyelerden girilen yerleşim yerlerinde yaşamalarının da gösterdiği gibi halktan korkar da aynı kesimler... Oysa, şu sıralarda ülkemizde yaşanan altüst oluşun dinamiğini kitleler (yani halk) teşkil ediyor. Değişim ve dönüşüm dinamiği halkın önderliğine geçince, 'ilerici' geçinenlerden halka güvenmeyen takım, hemen vites değiştirebiliyor. Şimdi bizde de olan bu. Halka inançsızlık kendini kuşku biçiminde belli ediyor.
Oysa, Süleyman Demirel ve Mesut Yılmaz'ın önceki çıkışlarından farklı davranıyor Cumhurbaşkanı Abdullah Gül: Aşırı vaatler, yerine getirilemeyecek sözler vermiyor, devlet adına taahhütlere girmiyor; tersine varolan bağlar üzerine vurgu yapıyor, herkesin mutluluğunu hedef alan sözlerine karşılıklı fedakârlıklarla sorunların üstesinden gelinebileceği tespitini katık yapıyor...
Söyledikleri kendi haline bırakılıp yola yalnız başına devam edilebilecek bir güzel sözler dizini, bir 'lâf-u güzaf' değil... Üzerinde düşünmeye değer şeyler söylüyor, hazmedilmesini bekleyerek... Bir tohum atıyor gittiği her yerde, arkasından gürbüzleşmesi umuduyla... “Kürt realitesini tanıdık” veya “AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer” türü sahipsiz sözler yerine, kimsenin itiraz edemeyeceği ortak bir proje haline dönüştürüyor ülkenin yıllardır altından kalkamadığı sorunu Cumhurbaşkanı Gül...
Buradan hepimizi ferahlatan, ülkenin önünü açan bir sonuç doğabilir; doğmalıdır...
Sorun gelip şu noktada düğümleniyor: Yeni dönemin Türkiye projesine kim, nasıl tepki verecek? Halkın yarısının 'umut' olarak gördüğü projenin önünü açma yolunda bir uyanıklık mı gösterilecek, yoksa dar çıkar hesapları mı günü belirleyecek? Hangisi?
yenişafak
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle