En Sıcak Konular

Şahin Alpay


Şahin Alpay
0 0 0000

Özlenen sivil ve demokratik anayasa



Başbakan Tayyip Erdoğan 4 Haziran 2007 günü özgürlükçü anayasa hukukçusu Prof. Dr. Ergun Özbudun ile buluştu ve ondan uygun göreceği bir uzmanlar grubu oluşturarak, AKP'nin seçim beyannamesiyle halka vaat ettiği sivil ve demokratik anayasanın ilk taslağını hazırlamasını istedi. Bu, yurttaşların hak ve özgürlüklerini, kişi güvenliğini esas alacak ve parlamenter hükümet sistemini bütün kural ve kurumlarıyla tesis edecek bir anayasa taslağı olacaktı.
Türkiye Cumhuriyeti'nin 1924 tarihli kurucu anayasasından sonra kabul edeceği ilk sivil anayasa, yani (1960 ve 1980'de olduğu gibi) askerî yönetim değil, milli irade tarafından hazırlanıp kabul edilecek anayasa için hazırlıklar böyle başladı. 1990'lardan bu yana gerek merkez sağ'daki DYP, gerekse merkez sol'daki SHP-CHP tarafından vaat edilen; fakat bir türlü gündeme alınmayan sivil ve demokratik anayasaya öncülük etmek AKP iktidarına nasip oldu.

Bu girişim bana göre Türk siyasi hayatında iki önemli gelişmeyi simgeliyor. Birincisi, 1990'larda AB reformları ile başlayan liberal demokrasiye geçiş süreci. Denebilir ki Türkiye Cumhuriyeti bugüne kadar üç ana dönemden geçti: Birinci dönem 1923-25'ten 1946-50'ye kadar uzanan kuruluş dönemidir. Bu, o gün geçerli olan çağdaşlık anlayışına uygun olan reformların, bir tek-parti yönetimi altında otoriter yöntemlerle hayata geçirildiği ve ülkenin kendini 2. Dünya Savaşı'nın yıkımından korumaya uğraştığı dönemdir. İkinci dönem 1950'de Demokrat Parti'nin iktidara gelmesinden, 1990'larda AB'ye katılım sürecinin başlamasına kadar uzanır. Bu, esas olarak, asker ve sivil bürokrasinin vesayeti altında, devletin kurucu politikalarının (dilerseniz Kemalist ideolojinin) sorgulanamadığı, siyasetçilerin esas olarak ekonomiyle ilgilenmelerine izin verilen kısıtlı demokrasi dönemidir. Üçüncü dönem, Aralık 1999'da Türkiye'nin AB'ye aday ilan edilmesiyle başlayan, liberal, yani özgürlükçü ve çoğulcu demokrasiye geçiş ve bu rejimi bütün kural ve kurumlarıyla (geri dönüşü olmayacak bir şekilde) yerleştirme dönemidir. (Bu dönemlendirmeyi en iyi açıklayan analiz için bkz: İlkay Sunar, State, Society and Democracy in Turkey/Türkiye'de Devlet, Toplum ve Demokrasi, Bahçeşehir University Publication, 2004, pp. 95-116.)

Sivil anayasa girişiminin simgelediği ikinci önemli gelişme ise, toplumu "dinden özgürleştirme" amacıyla dini devlet denetimi altına alan ve dinî özgürlükleri kısıtlayan otoriter laiklik rejimi yerine, din ve vicdan özgürlüğünü esas alan, liberal bir laiklik rejimine geçiş için toplumda oluşmuş olan hayli geniş mutabakattır. 1990'larda dindarların bir kesimi, otoriter-baskıcı laikliğe tepki olarak toplumun İslamlaştırılmasını savunmaktan vazgeçip, din ve vicdan özgürlüğünü esas alan liberal laiklik anlayışını benimsediler. Laikliğe sıkı sıkıya bağlı olan kesimin özgürlüğe inananları da otoriter-baskıcı (dilerseniz Kemalist) laikliğin, gerçekte laikliğin altını oyduğunu ve özgürlükçü, liberal bir laiklik rejimine gereksinim olduğunu kavradılar. Umarız, bu mutabakata dayalı yeni anayasa laiklikle ilgili bütün kaygıları kaldıracaktır.

Özbudun başkanlığındaki uzmanların hazırladığı taslak, AKP'nin hukuk komisyonu tarafından incelendi. Bugünlerde uzmanlarla siyasiler buluşarak taslağa son şeklini verecekler. Taslak, sonra birkaç ay süreyle bütün siyasi partilerin ve sivil toplumun tartışmasına açılacak, daha sonra TBMM'de ele alınacak, TBMM'de kabul edilse bile halkoyuna sunulacak. Bugünlerde taslakla ilgili olarak ortaya atılan "Bunun neresi sivil, neresi demokratik?" türünden sorular ancak iyi niyetle (yani sabırsızlıkla) ya da kötü niyetle (yani girişimi kundaklama amacıyla) açıklanabilir. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın taslağı "Gizli planların uzantısı... Lozan ve Cumhuriyet'in kazanımlarını geri alma çabası" olarak nitelemesi ise, kötü niyetin daniskası. CHP demokratikleşmenin baş engeli olma yolunda.

Zaman



Bu yazı 910 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 21 Temmuz 2012 Oyumu geri alıyorum
    • 2 Haziran 2012 Nükleer yalanlar ve gerçekler
    • 19 Mayıs 2012 Uludere, Ankara'nın karanlık dehlizlerinde
    • 29 Ekim 2011 Anadolu'daki bekleyiş, AB standartları
    • 20 Ağustos 2011 Şiddet, çözüm değil şiddet üretir
    • 19 Ekim 2010 Türkiye gittikçe Batı'ya yaklaşıyor
    • 26 Haziran 2010 Türk dış politikası liberaldir
    • 22 Mayıs 2010 Ey asker, siyasete karışma!
    • 8 Mayıs 2010 İsmet İnönü'ye de adil olmalıyız
    • 1 Mayıs 2010 Niye profesyonel ordu?
    • 3 Nisan 2010 'Lider sultası'ndan kurtulabilir miyiz?
    • 20 Mart 2010 Ermeni sorunu, aydınlar ve siyasiler
    • 6 Mart 2010 Vesayet rejimi nasıl kuruldu ve işledi?
    • 20 Şubat 2010 Demokrasilerde 'kontrol ve denge' nasıl sağlanır?
    • 13 Şubat 2010 Militarizm ne Ortaylı'ya, ne de MHP'ye yakışır
    • 2 Temmuz 2009 Genelkurmay Başkanı'na açık mektup
    • 11 Haziran 2009 'Türkiye çantada keklik değil'
    • 23 Nisan 2009 Zorunlu asimilasyon başarılı olamadı
    • 12 Şubat 2009 TSK'nın saygınlığını korumalıyız
    • 7 Haziran 2008 Militan demokrasi değil, militan devlet

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,747 µs