En Sıcak Konular

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta



Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
0 0 0000

Kahverengi şişelerden uzak durun



Şimdilerde çoğu insanın, özellikle de hanımların çantasında Amerikan malı küçük turşu kavanozu cesametinde kahverengi şişeler var.

Ne bu ? diyorsunuz.
Başlıyorlar sayıp dökmeye:

Bu, balina kıkırdağı; bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor.
Bu?
Bu, yarasa kirpiği özü. Yaşlanmayı önlüyor.
Bu?
Bu, Çin sarmaşığı ekstresi… saç dökülmesine bire bir.
Bu?
Bu…. diye devam ediyor, sonu gelecek gibi değil.

Doğal beslenme ürünleri çılgınlığı

Son yıllarda bir ‘doğal beslenme ürünleri’ çılgınlığı yaşanıyor adeta.

Bunlar eczanelerde de bulunabiliyor, ama asıl marketlerde ve özel shop’ larda satılıyor.

Birçok hasta artık doktorlarından ilaç yerine bu tür doğal ürünleri istiyorlar. Çünkü ‘doğal beslenme ürünü denilen şeylerin faydası olmasa da hiç değilse zararlı olmadıkları’ sanılıyor. Adı üstünde doğal ya, eh o zaman ilaçlar gibi zararlı değildir bunlar; yan etkileri yoktur yanlışına düşülüyor.

Bir kere, fabrikaya girmiş, bir takım fiziksel ve kimyasal işlemlerden geçmiş, katkı maddeleri eklenmiş, tablet veya draje haline getirilip şişeye konulmuş bir madde artık ‘doğal’ olabilir mi ?

İkincisi de, vitaminler ve antioksidan diye bilinen maddeler diyetle belirli miktarlarda alındıklarında gerçekten yararlı olmakla birlikte, öyle çarşıda pazarda satılan sebze ve meyveler gibi gelişigüzel tüketilecek şeyler değildir. Bunların gereğinden fazla alınmasının ölüme kadar gidebilen çok ciddi olumsuzlukları olabilmektedir.

Ünlü antioksidan: selenyum

Antioksidan  olarak bilinen maddelerin en ünlülerinden biri de selenyum. Bu, bazı besinlerde doğal olarak bulunan bir eser element. Balık, özellikle ton balığı, karaciğer, kabuklu deniz hayvanları, tavuk eti, ceviz, buğday, soğan, sarımsak, domates… selenyum bakımından en zengin olan yiyecekler.

Selenyumun soğuk algınlığından kalp hastalıkları ve kansere kadar pek çok hastalığı önlemede etkili olduğu, bağışıklığı kuvvetlendirdiği, yaşlanmayı geciktirdiği iddia edilir durur.

Benim de selenyum hapı kullanan pek çok hastam var. Bunların bir kısmı bunu eşin dostun ‘Ben aldım çok iyi geldi, turp gibiyim; sen de al’ tavsiyesi ile alıyor.

Bir kısmı ise selenyumu kendilerini ‘yaşam koçu’ olarak adlandıran bir takım özel doktorların önerisi ile kullanıyor.

Selenyum diyabet riskini artırıyor

Geçtiğimiz günlerde Amerika’ da selenyumun deri kanserini önlemede ne derecede etkili olduğunu belirlemek için yapılan bir araştırma şaşırtıcı bir sonuç ortaya çıkardı.

Sekiz yıldan beri günde 200 mikrogram selenyum hapı alanlarda diyabet, yani şeker hastalığı riski, selenyum kullanmayanlara göre yüzde 50 oranında fazla bulundu. Oysa, araştırmanın başlangıcında selenyum alanlarda diyabet ihtimalinin daha az olacağı umuluyordu.

Araştırmacılar selenyumun diyabet riskini artırıcı özelliğinin, ek olarak verilen selenyumun toksik etkilerine bağlı olabileceğini düşünüyorlar, çünkü

Amerikalıların neredeyse tümü diyetle yeteri kadar selenyum alıyorlar ve bunun içinde selenyumun fazlası göz çıkarmıyor, ama diyabeti ortaya çıkarıyor.

Elbette tek bir araştırmanın sonucuna bakarak bundan kesin yargılar çıkarmak doğru değil, ama bu gene de çok uyarıcı bir bulgu. Selenyum hapı kullanıp da şeker hastası olanların kahverengi şişeleri önlerine koyup düşünmeleri gerekiyor.

Her zaman söyler dururum, vitaminler de antioksidanlar da kahverengi şişerden değil, besinlerle alınmalı.



Bu yazı 4,397 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 31 Ekim 2014 Günde 3 bardak süt kemik kırığı ve ölüm riskini artırıyor
    • 14 Mayıs 2013 Akademik sahtekârlık geleneğinin kime ne zararı var
    • 11 Aralık 2012 Yakında ruh hastası olmayan kalmayacak
    • 9 Ekim 2012 Bir Türk tıp alanında Nobel alabilir mi?
    • 3 Ekim 2012 Burun damlaları ile aldatılıyor muyuz?
    • 2 Ekim 2012 Kimi kime şikâyet edelim?
    • 1 Ekim 2012 Türkiye'de mamografi taramaları rezaleti
    • 16 Eylül 2012 Mamografi taramalarına karşıyım
    • 10 Eylül 2012 Modern tıbbın son numarası: Aşırı teşhis
    • 8 Eylül 2012 Mamografi kanser riskini arttırıyor
    • 7 Eylül 2012 Benzer ilaç nedir?
    • 28 Ağustos 2012 Meme taraması saç taramaya benzemez
    • 14 Ağustos 2012 Antibakteriyel ürünlerdeki büyük tehlike
    • 6 Ağustos 2012 Sağlıklı suda hiçbir mikrop olmamalıdır
    • 30 Temmuz 2012 Enerji içecekleri yasaklanmalıdır
    • 23 Temmuz 2012 Damacana mı musluk suyu mu?
    • 10 Temmuz 2012 İlaç tanıtımında bundan iyisi Şam'da kayısı
    • 23 Haziran 2012 Bir sağlık haberi skandalı
    • 13 Haziran 2012 Ot-Çöp tüccarlarından alacağımız dersler de var
    • 17 Nisan 2012 Sönmez gene döndü

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,748 µs