En Sıcak Konular

A. Turan Alkan


A. Turan Alkan
0 0 0000

Ehlisünnet oyları nereye?



Haberin başlığını okuyunca, sözün nereye gideceğini hemen anlayacaksınız. Bir haber sitesinden aktardığım haberin başlığı şöyle:
"Ehlisünnet Vakfı Başkanı İD, Sünni vatandaşların CHP, MHP, Genç Parti ve HYP'den yana oy kullanacaklarını söyledi." (peşinen ikaz etmek isterim; haber metninde bazı kelimelerin yerine başka kelimeler koydum; devamı geliyor) AKP iktidarı döneminde 25 milyon Sünni vatandaşın görmezden gelindiğini belirten İD, oylarını duygusallıkla kullanmayacaklarını söyledi. Prof. D, Sünni vatandaşların CHP, MHP, GP ve HYP lehine oy kullanacaklarını ancak hiçbir partinin kendilerini tatmin etmediğini söyledi. MHP'nin çok sayıda Sünni'yi aday göstermesini de değerlendiren D, bu yaklaşımı kırgınlıkların ortadan kalkması yönünde olumlu bulduklarını söyledi."

Hayır, kimseyi ihbar etmek, suç duyurusunda bulunmak ve buradan hareketle, "21. yüzyılda hâlâ böyle şeylerle mi uğraşacağız, laiklik nerede kaldı?" şeklinde "cık cık cık" yorumlarına tevessül etmeyeceğim fakat şu yaklaşımı eleştirmekte haklı olduğumu herhalde teslim edenler çıkacaktır: Türkiye'de sair kişi ve örgütler gibi dini topluluk, cemaat veya tarikat mensuplarının da siyasetle uğraşmaları, seçme ve seçilme hakkını kullanmaları, propaganda çalışmalarına katılmaları en tabii haktır fakat bu topluluk önderlerinden birinin çıkıp, alenen, "biz bu seçimde filan partilere oy vereceğiz; falanlara vermeyeceğiz" diyebilmesi "şık" değildir; çünkü böyle bir angajmanda bulunmak, o topluluğa bağlı kişilerin birer hür irade sahibi fert olduğunu zımnen ve fiilen inkâr eder. Bu sözler, "Bu insanlar bana inanır ve güvenirler, sözümden çıkmazlar; bizde bir iç disiplin vardır, dolayısıyla biz büyük bir kuvvetiz" tarzında bir böbürlenme, bir gövde gösterisi olarak anlaşılır; başkaca te'vili var mıdır bilmem?

Meseleyi "laik Cumhuriyet ilkeleri"yle ilişkilendirmek isteyenler çıkabilir; böyle yorumları saygıyla karşılar ama iştirak etmem. Benim eleştirim, milyonlarca kişiden ibaret olduğu öne sürülen bir kitle adına, onların siyasi iradelerine ipotek konulmuş gibi gizli veya açık pazarlıklar yapılmasının uygun olmadığı merkezindedir.

Seçim sandığının Türkiye'de bildiğimiz ama üstünde durmadığımız pratiklerinden biri de bu olgu işte: Tarikat, cemaat, aşiret ve benzeri topluluklar, siyasette etki kazanmak için o topluluk adına total kararlar verebiliyorlar; tesir derecesi giderek azalıyorsa da etkili olmadıklarını kimse söyleyemez. Bu bir gerçek fakat doğru değil; çünkü ferdî iradeyi hiçe sayan, örgüt kararını şahsi tercihlerin üstüne çıkaran bir belirleme biçimi. Bu tür kararlara egemen olan mantık ise, "filanca parti bizim dini hassasiyetimiz, cemaat veya aşiret yapımız açısından daha elverişlidir" fikriden yola çıkıyor. Demokratik teori bakımından sakıncasız gibi görünse de bu açmazın sürdürülmesi nihai safhada demokratik kültürü benimsemiş bir toplum oluşmasını geciktirmektedir.

Şimdi yeniden yazının başındaki habere dönebiliriz: Bildiğiniz gibi Türkiye'de Ehlisünnet vakfı diye bir kuruluş yok. Bu haberin metnindeki "Alevi" kelimelerini "Sünni", "Cem Vakfı"nı ise Ehlisünnet Vakfı isimleriyle değiştirdim. Şahsi polemiğe sebep olmamak için bu vakıf başkanının adını kapalı tuttum. Bu küçük oyunun sebebi, Türkiye'de anlamların mevzilere göre yeni muhtevalar kazanabileceğini hatırlatmaktı sadece; bunun dışında üzerinde önemle durmak gereken hadise şudur: Böyle toplulukların siyasi sürece katılmaları, demokrasi açısından faydalı fakat, ferdiyet idrakinin geliştirilmesi için çeşitli mahzurlar gösteriyor.

Şu "muasır medeniyet"e vâsıl olmak için galiba daha çok yol gideceğiz; öyle anlaşılıyor.

zaman



Bu yazı 1,032 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Ağustos 2010 Sfenks'in sorusu, Heron'un gözleri...
    • 19 Nisan 2010 Sizin hiç böyle bir dostunuz oldu mu?
    • 22 Mart 2010 Yargıya ne gerek var üstâd?
    • 17 Mart 2010 Herkes kendi işini yapsa...
    • 31 Ağustos 2009 Evet, 'ordu göreve!'
    • 11 Mayıs 2009 Mühimmat ama mühim değil: Çatapat!
    • 20 Nisan 2009 'Karmaşa'yı arz ediyorum komutanım!
    • 4 Şubat 2009 'Bırakalım çocuklar doğru dürüst bir içki içsin!'
    • 15 Ekim 2008 Taş kımıldıyor; iyi oluyor!
    • 11 Ekim 2008 Türkiye Kürtleri'nin geleceğine dair
    • 20 Eylül 2008 Predator!
    • 6 Eylül 2008 Allah rızası için laik olalım lütfen!
    • 26 Temmuz 2008 Bir numaralı adam kim?
    • 19 Temmuz 2008 Deniz anası gibisin kardeşim
    • 21 Haziran 2008 Türkiye, "askerî bir cumhuriyet" midir?
    • 31 Mayıs 2008 Dinleme kaydı!
    • 2 Nisan 2008 Buldum, buldum!..
    • 3 Mart 2008 Rektör be!
    • 23 Ocak 2008 Laikliği, laikçilerden kim koruyacak?
    • 24 Aralık 2007 Bütün dogmaları döven dogma!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,978 µs