Sami Kohen
0 0 0000
Kıbrıs'ta sil baştan mı?
Hafta başında Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni'nin yeni bir Kıbrıs planı hazırlamakta olduğuna ilişkin olarak Atina'dan gelen haberlere Ankara'nın ilk "gayri resmi" tepkisi olumsuzdu.
Gerçi Bakoyanni'nin Yunan gazetesi "Eleftereotipia"ya demecinde bu konuda söyledikleri, "çözüm önerisi"nin tam içeriğini açıklamaktan uzaktı. Bakan sadece bu planın bazı ana hatlarını belirtiyordu.
Ankara'nın ilk "resmi olmayan" tepkisi, doğrusu biraz aceleye gelmişti. Basına yansıyan ilk değerlendirmeler, "plan"ın kabul edilemez olduğu yönündeydi.
Oysa dün, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, farklı bir yorum getirdi ve Bakoyanni'nin bu girişiminin gerçekten önemli bir yönünü vurguladı. Onun deyişiyle, bu girişim "Yunanistan'ın da artık resmen sürecin içinde olduğunu" gösteriyor. Türkiye geçen yıl sunduğu "Eylem Planı"nda Yunanistan'ın da katılımıyla "dörtlü" bir toplantı önermişti. Şimdiye kadar Atina böyle bir sürece dahil olmaya pek yanaşmıyordu. Şimdi ise bizzat çözüm önerisi hazırlığı içinde.
Hem olumlu, hem olumsuz
Bakoyanni'nin henüz detayları açıklanmayan "planı" ile ilgili olarak Yunan gazetesine söylediklerinde, hem olumlu, hem olumsuz bazı noktalar var.
Bakan, öneriyi şöyle özetliyor: "BM mevzuatı çerçevesinde ve Genel Sekreter düzeyinde yapılmış çalışmaların verileriyle, Kıbrıs'ın son iki buçuk yıl içinde bulunduğu AB gerçeği ve iki toplumun taleplerinin temellerine dayalı bir plan"...
Bu cümlenin ilk kısmı BM "çerçevesi"ne ve Kofi Annan'ın çabalarına atıfta bulunuyor ki, bu şimdiye kadar Ankara'nın ısrar ettiği bir husus...
Cümlenin ikinci kısmında ise "AB gerçeği"nden söz ediliyor ve bir bakıma çözüm arayışı ile AB arasında bir ilinti kuruluyor ki, bu, Ankara'nın görüşüne ters...
Nitekim Ankara'dan gelen ilk "gayri resmi" tepkiler de bu "olumsuz" unsuru öne çıkardı. Hele Dora'nın bu planını "Avrupa Birleşik Kıbrıs Planı" olarak nitelendirmesi, Ankara'da Yunan diplomasisinin Kıbrıs sorununu daha çok "AB zeminine kaydırmak" istediği şeklinde yorumlandı.
Gerçekten, Atina'nın girişimi böyle bir amaç güdüyor mu? Doğrusu, Bakoyanni'nin sözünü ettiği önerinin veya planın detaylarının ortaya çıkmasını beklemektir...
Ne BM, ne AB...
Türkiye ve KKTC daha baştan Kıbrıs sorununa çözüm çabalarının BM çerçevesinde sürdürülmesi ve AB ile ilişkilendirilmemesi gerektiğini savunmuştur.
Bu iş için BM'nin doğru zemin olduğu konusunda herkes mutabık. Kıbrıs Rum Kesimi'nin üyesi olduğu AB'nin tarafsız ve adil bir çözüm üretecek durumda olmadığı da açık.
Aslında BM ile de bir sonuç alındığı söylenemez. Her ne kadar Annan kendi müzakerelerin başlaması çağrısında bulunuyorsa (ve AB'yi de işi zorlaştırmakla suçluyorsa) da BM bir türlü devreye girip ağırlığını koyamıyor. Bu gerçeği dün Başbakan Erdoğan da açıkça belirtti; Güvenlik Konseyi'nin Annan'ın 2 yıl önce hazırladığı Kıbrıs raporunu bir türlü görüşmeye yanaşmadığını hatırlattı.
Bunun yarattığı düş kırıklığı, KKTC'de daha çok hissediliyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Talat da, "Turkish Daily News" gazetesine demecinde, Annan Planı dışında da çözüm aranabileceğini ihsas etti. Rum yönetimine seslenen Talat, "O takdirde müzakerelere tekrar baştan başlayabiliriz" şeklinde konuştu...
İşte çözüm arayışında bulunduğumuz nokta bu!
Bu yazı 1,126 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
3 Ocak 2012
Rusya ile ''kazan-kazan''
-
20 Aralık 2011
Irak’taki boşluğu kim dolduracak?
-
23 Eylül 2011
BM’nin Filistin sınavı
-
18 Ağustos 2010
Tabular yıkılırken...
-
6 Ekim 2009
Yorgo’nun dönüşü
-
6 Mayıs 2009
Şimdiki öncelik Kafkasya
-
7 Nisan 2009
Obama’dan çarpıcı mesajlar
-
24 Şubat 2009
Araplar neden birleşmez?
-
20 Ocak 2009
Obama neyi ne kadar değiştirecek?
-
23 Aralık 2008
Ortadoğu’da domino oyunu
-
19 Aralık 2008
Stratejik önem yetmez!
-
4 Kasım 2008
Sürpriz olur mu?
-
10 Ekim 2008
Kriz neleri ne kadar değiştirir?
-
3 Ekim 2008
ABD’de “part-time” sosyalizm!
-
19 Eylül 2008
Livni ile barış olur mu?
-
16 Ağustos 2008
İran’la ilişkilerde ince ayar
-
1 Ağustos 2008
Türkiye şimdi nasıl görünüyor?
-
10 Temmuz 2008
Neden İstanbul?
-
22 Şubat 2008
Sarkisyan'dan beklenen...
-
20 Şubat 2008
Castro gitti ama Castroizm sürüyor
Yorumlar
+ Yorum Ekle