En Sıcak Konular

Erdal Şafak


Erdal Şafak
0 0 0000

Washington'da bir senaryo



Washington'da ABD Yeni Sağı'nın, yani NeoCon'ların en önemli düşünce üretim merkezlerinden biri olan "Hudson Institute"te üç gün önce Türkiye üstüne bazı senaryolar eşliğinde "Beyin fırtınası" estirilmiş.
"Miş" diyoruz, çünkü haberin tek kaynağı var; BBC'nin Türkçe servisi.
"Hudson Institute" kamuoyunun pek yabancısı değil. Hatırlayacaksınız, bu kuruluşun Avrasya Politikaları Merkezi'ni yöneten bir hanım kızımız geçen Kasım'da "Newsweek" dergisinde yayınlanan bir yazısında, görüştüğü askeri kaynaklardan edindiği izlenime dayanarak, "2007'de Türkiye'de askeri müdahale olması ihtimalinin yüzde 50 olduğunu" iddia etmiş, "Darbe tetikçiliği yapıyor" ve "Siyasi sürece müdahaleye davetiye çıkarıyor" diye kıyamet koparılınca biraz geri adım atmıştı: "Klasik anlamda darbe değil, post-modern bir müdahale bekliyorum." Ama kışkırtıcı bir cümle eklemeyi ihmal etmeden: "Yanıldığımı sanmıyorum. Askerler ülkelerini seven, sözünün eri insanlardır, yaparlar!"
O iddianın üstünden 8 ay geçti. Epeydir birlikte yaşadığı ABD Dışişleri Bakan Yardımcıları'ndan Matt Brzya'nın "Kendine ait düşüncelere sahip olabilecek, parlak ve yetenekli bir analizci" diye anlattığı hanım kızımızın öngörüsü doğru mu, yoksa fos mu çıktı?

Yüzde 50 tuttu mu?
Yanıt Genelkurmay Başkanlığı'nın 27 Nisan açıklamasına nasıl bakıldığına bağlı: "Postmodern müdahale" veya "Kamuoyu aracılığıyla adrese teslim muhtıra" mı, yoksa sadece bir "Nazik bir uyarı", hatta bir "Sivil toplum örgütü"nün görüş beyanı mı?
Kamuoyunun en az yüzde 50'sinin ilk seçeneği işaretleyeceğinden eminiz. Eh, kızımız da zaten "Yüzde 50 ihtimalle" diye ihtiyat payı bıraktığına göre, pek yanılmış sayılmaz.
Hem sonra Emniyet İstihbarat Dairesi eski Başkanı Bülent Orakoğlu'nun birkaç gün önce piyasaya çıkan "Ankara'da Gölge Oyunları" adlı kitabında öne sürdüğü 5 yılda 2 kez darbenin eşiğinden dönüldüğü, sonuncusunun bu yıl başında tezgahlanmaya çalışıldığı iddiaları da "Yüzde 50" ihtimalini bir kez daha doğrulamış oluyor.
Demokrasimize, siyasal ve ekonomik istikrarımıza büyük geçmiş olsun.

Rahatsız eden ayrıntı
Gelelim konumuza. İşte o "Hudson Institute"te, misyonunu "Geleceği düşünmek" diye tanımlayan o düşünce kuruluşunda Çarşamba günü düzenlenen toplantıda katılımcıların önüne bu ayın son günlerinde meydana gelebileceği öngörülen şöyle bir senaryo konulmuş:
"Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu (Hatırlatma: 4 gün önce emekli oldu) bir suikaste kurban gidiyor. Hemen ardından PKK'nın İstanbul-Beyoğlu'ndaki bombalı saldırısında 50 kişi can veriyor. Bunun üstüne Türk Ordusu 50 bin kişilik bir kuvvetle Irak sınırını geçip askeri harekat başlatıyor. Daha sonra neler olabilir?"
Ne olacak; önce 22 Temmuz seçimleri süresiz ertelenir. Siyasal istikrar sizlere ömür olur. Yabancı sermaye anında Türkiye'yi terk eder. Ekonomi 2001 Şubat'ına rahmet okutabilecek bir krize yuvarlanır. AB ile üyelik müzakereleri buzul çağına girer. Irak'tan da, Güneydoğu'dan da her gün onlarca şehit cenazesi gelir. "Kitlesel tepkiler" toplumdaki fay hatlarını harekete geçirir.
Gerisini siz getirin ve ister "Kaos" sözcüğüyle noktalayın, ister "Kıyamet" diye.
Bizim rahatsız olduğumuz ayrıntı şu: BBC'nin haberinde "Hudson Institute"teki beyin fırtınasına Türkiye'nin Washington Askeri Ataşesi Bertan Logarlaroğlu ile Genelkurmay Başkanlığı bünyesindeki Stratejik Araştırma ve Etüd Merkezi"nin (SAREM) Başkanı Tuğgeneral Süha Tanyeri'nin de katıldığı iddia ediliyor.
İddia doğruysa, bu iki genç ve seçkin general, önlerine böyle bir senaryo konulduğunda, neden kapıyı çarpıp çıkmadılar? Neden Silahlı Kuvvetler'in bu tür komplo veya kıyamet senaryolarının oyuncağı, hatta mezesi yapılmasını en güçlü şekilde protesto etmediler? Herhalde bir yanıtları vardır...

Sabah



Bu yazı 1,260 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 31 Temmuz 2012 Körfez'e büyüteç
    • 22 Temmuz 2012 Tarih yolları kesiştirince...
    • 4 Nisan 2012 Demokrasiyi taçlandırmak
    • 1 Nisan 2012 Suriye aktörleri
    • 4 Mart 2012 Fıkra gibi
    • 1 Şubat 2012 Konsey'i beklerken
    • 16 Ekim 2011 1961 Ekim'i
    • 26 Eylül 2011 New York'tan dönüş gündemi
    • 20 Ağustos 2011 Şam'la satranç
    • 12 Ocak 2011 Aslında biz bize yeteriz
    • 8 Ocak 2011 Referandum
    • 26 Aralık 2010 Krizin öbür yüzü
    • 27 Kasım 2010 Senede bir gün
    • 18 Kasım 2010 Savaş Lordu
    • 16 Kasım 2010 Beşik sallanıyor
    • 9 Ekim 2010 Sri Lanka modeli
    • 26 Eylül 2010 Dolmabahçe'de medyatik kahvaltı
    • 28 Ağustos 2010 BDP'lilerin söylemleri
    • 30 Haziran 2010 Ortaklık
    • 15 Mayıs 2010 Atina'dan

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,896 µs