Türkiye’de rejimin tehlike altında olduğu ve bu seçimin bir kırılma noktasını oluşturabileceği yolunda açıkça söylenmese de yaygın bir şekilde paylaşıldığı belli olan bir tespit var ortada. Bu paniğin nedeninin ‘ya AKP seçimden cumhurbaşkanını tek başına seçecek çoğunluğa sahip olarak çıkarsa ne olur?’ kaygısından kaynaklandığı söylenebilir
Seçim yaklaştıkça siyasette son derece tuhaf, anlamlandırılması kolay olmayan gelişmeler yaşanıyor.
Ortada bir panik havası var ve insanlar o panik havasından etkilenmişcesine ne yapacaklarını tam da bilemeden bir bu yana bir de öte yana saldırıp duruyorlar.
Aslında yaşananlar siyasetin değil sistemin bir panik atağı gibi gözüküyor. Türkiye’de rejimin tehlike altında olduğu ve bu seçimin bu açıdan bir kırılma noktasını oluşturabileceği yolunda her zaman açıkça söylenmese de yaygın bir şekilde paylaşıldığı belli olan bir tespit var ortada.
Bütün bu paniğin nedeninin basit olarak ‘ya AKP seçimden cumhurbaşkanını tek başına seçecek çoğunluğa sahip olarak çıkarsa ne olur?’ kaygısından kaynaklandığı söylenebilir.
Bu, sistemde bir panik yaratmış durumda ve sistem partileri panik ortamından çıkabilecekleri yolu açmak için her şeyi deniyor.
ANAVATAN-DYP arasındaki birleşme adımları, bu nedenden dolayı temelleri, ilkeleri sıkı düşünülmeden hızla atıldı, CHP lideri Baykal, Süleyman Demirel’in evine görüşmek için bu nedenden dolayı gitti.
“Acaba CHP’yi güçlendirmek sorunu çözer mi” diye düşünen insanlar, Merkez Sağ’ın bazı isimlerini o partiye yine bu nedenden dolayı yönlendiriyor.
Erbakan’ın bile siyasete tekrar girmesi, Demirel’in tekrar cumhurbaşkanlığını düşünmeye başlaması bu büyük panik atağının birer parçaları...
Anlayacağınız; sistem arayış içinde... Sistem partileri ve sistemin önde gelen isimleri AKP’yi durdurmak yönünde hareketlenmiş durumda.
İşi kritik ve vahim hale getiren nokta, sistemin elindeki tüm siyasi silahları birden atmaya başlamış olmasıdır.
Eğer düşünülen siyasi çözümlerin hiçbirisi işe yaramazsa ne yapılacağı da bilinmiyor.
Meşru çözümlerin tüketilmesi tehlikesi de var. Bunun da görülüyor olması sistemdeki paniği daha da artırıyor.
Üstelik darbe tehdidi de var. Ben daha önce hiç darbe ihtimalinin bu kadar açık düşünüldüğü, karar süreçlerine faktör olarak dahil edildiği, başka hiçbir seçim süreci hatırlamıyorum. Bu da çok tuhaf bir durum ve bu seçim her açıdan tuhaf olmaya devam ediyor.
Askerler ne yazık ki; internet sitelerine koydukları o açıklama ile bir şekilde gerektiğinde darbe yapma taahhüdüne kendilerini bağlamış durumdalar.
Bu tabii ki demokrasi açısından şanssız bir durum ama askerler açısından da şanssız bir durum yarattı.
Çünkü bundan önceki darbeleri bir hatırlayın... Askerler ülkede darbe koşulları oluşmadan yönetime el koymazlar. Türkiye’de açık bir seçimden sonra ‘ben seçim sonucunu beğemedim’ diyerek darbeye kalkışmak geleneği yoktur.
Bu açıdan askerler de seçimde korkulanın olması durumunda ne yapacaklarını tam bilmiyor ve biraz da bunun rahatsızlığını yaşıyorlar.
Sistemdeki panik atağı bir şekilde AKP’yi de etkilemiş durumda.
AKP yönetimi kendilerine karşı bir devlet operasyonu yapıldığını düşünüyorlardı. Sistem partilerinin bazı davranışları da bu kuşkularını doğrular nitelikte. Bu kuşku da AKP’yi panikletiyor.
Partinin merkeze çekilmesi arayışlarına hız verilmesinin nedenleri arasında bu paniğin de yeri var.
Bu kadar panik içindeki bir sistemden doğru bir karar çıkması da pek beklenmemeli. Nitekim o karar da çıkmıyor zaten. ANAVATAN-DYP birleşmesinin çökmesi, Mesut Yılmaz’ın siyasete girmesi, Süleyman Demirel’in cumhurbaşkanlığını tekrar düşünmeye başlaması, Erbakan’ın tekrar siyasete atılması, Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın Başbakan hakkında suç duyurusu yöntemini denemiş olması rasyonel gelişme mi Allah aşkına?..
Panik içindeki bu aktörler AKP’yi durduracak bir formülü pek çıkarabilecek gibi görünmüyorlar.
İşin üzücü yanı, meşru siyasi yöntemlerin de bu seçim sürecinde deneniyor olmasıdır.
Atılabilecek her adım atılıyor ve yine de ortaya tutarlı bir iş çıkmazsa, sistemin yapabileceği tek şey kalıyor geriye... O şeyi şimdi açıkça telaffuz etmek bile hoş değil.
Gerçi siyasetçiler o şeyi açıkça konuşuyorlar etrafta, çoğu darbe tehlikesinden bahsediyor.
Bu da yaklaşan seçimi dünyada yaşanmış en tuhaf seçim süreçlerinden bir tanesi yapmaya doğru gibi gidiyor.
Bu süreçte tuhaf bir şekilde suskunluğunu, sakinliğini sürdüren MHP dikkat çekiyor.
Gerçi ‘söyleyecek fazla bir şeyleri yok da o yüzden mi susuyorlar’ kuşkusu da var insanlarda ama Türkiye’nin bu döneminde, bu şartlar altında MHP’nin söyleyeceği bir şey olmaması da tuhaf geliyor insana...
MHP, sakin durarak tüm çalkantıların dışında tuttu kendisini.
Bu da sessizliğin bir taktik olduğunu düşündürüyor.
akşam
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle