En Sıcak Konular

Serdar Turgut


Serdar Turgut
0 0 0000

Gül ile Baykal’ın anlaştıkları nokta



Bu stresi yaratmaya en çok katkıda bulunan isim de Deniz Baykal.

O nedenle hem Deniz Baykal hem de Abdullah Gül’ün birbirleri hakkındaki övgü dolu sözlerini duymak beni hayli şaşırttı ve sevindirdi.

Birbirine saygı duyan ve konuşan insanlar sayesinde Türk siyasetinde sorunların aşılacağını düşündüğümden dolayı, ikisinin birbirlerine karşı tavırları beni heyecanlandırdı.

En azından kapalı kapılar ardında ortak noktalarda buluşabiliyorlar.

Abdullah Gül’ün anlattıkları heyecanımı daha da artırdı.

Baykal ile görüşmelerinde İdris Küçükömer hakkında sohbet etmişler.

Bu çok ilginç ama aynı zamanda ikisinin Türkiye’ye ve sorunların çözümüne nasıl baktıkları konusunda da ipuçları içeriyor.

İdris Küçükömer, Abdullah Gül’ün ayrıca hocasıymış da... Başbakan Erdoğan’ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde adamları aracılığıyla Küçükömer’in tüm eserlerinden altı deste aldırdığını da biliyorum.

AKP’lilerin biraz sonra açıklamaya başlayacağım nedenlerden de anlaşılacağını umduğum gibi Küçükömer’e ilgi duymaları oldukça normal de CHP Lideri’nin onlarla aynı ilgiyi paylaşması daha da ilginç.

ASYA Tİpİ Üretim TarzI

İdris Küçükömer’in düşüncesini bir gazete makalesinde ayrıntıyla anlatmak belki de imkansız ama ben en azından iyi bir özet girişiminde bulunmak zorundayım.

‘Düzenin Yabancılaşması’ eserinde Türkiye’nin Batılılaşma serüvenine farklı bir teorik çerçeve kuran Küçükömer, Türkiye’deki kapitalizmin gelişmesindeki çarpıklıkları gösterdi.

Çarpıklık derken, Avrupa merkezli kapitalistleşmenin yani feodalizmden kapitalizme geçiş türünde bir sürecin Türkiye’de oluşmadığını, dolayısıyla da Türkiye’de kapitalizme özgü doğal sınıfsallaşmanın yaşanmadığını anlattı. Türkiye’de burjuvazinin bile devlet tarafından oluşturulduğunu yazdı. Feodalizmden kapitalizme geçişi yaşamayan Osmanlı-Türk toplumuna özgü olan üretim biçimine daha başka ad verilmesi gerekti.

Küçükömer de buna ASYA Tipi Üretim Tarzı (ATÜT) denilmesini kabul etti.

Bu üretim tarzının hakim olduğu ülkede ve burjuvazinin normal gelişim sürecinde oluşmadığı toplumda sınıflar da Batı’daki dinamik haliyle olamaz. Dolayısıyla sivil toplum da gelişemez.

Bu toplumda hakim olan sınıf, özel konumu olan bürokratlardır (daha sonra ortaya çıkan ceberrüt devlet tartışmalarını hatırlayın).

Kurduğu teorik çerçeve nedeniyle İdris Küçükömer, İttihat ve Terakki hareketini de Kemalizm’i de ilerici bir hareket olarak görmez. Çünkü ona göre bunlar da bürokratik ceberrüt devletin bir versiyonudur, bunlar bürokratik ve anti-demokratik devletin normal versiyonudur. Küçükömer, bilimsel tavırdan taviz vermeden ve korkmadan, ilerici ve sol çevreleri de karşısına aldı. Bu yüzden kişisel birçok zarar yaşadı.

İSLAMCI-DOĞUCU KESİM

Ona göre ‘İslamcı-Doğucu’ halk kitleleri, Türkiye’nin ilerici güçleriydi. ‘Batıcı-laik’ bürokratik güçleri ise Türkiye’nin gericileriydi.

Küçükömer ilerici-gerici kavramlarını alışılmış kalıpların dışına çıkarmış ve ters yüz etmişti.

Dahası, ona göre Demokrat Parti’ye 1946’da oy veren halk kitleleri aslında sol kesimin sahip çıkması gereken kitleydi.

Küçükömer’in bir düşünür ve bir aktivist olarak (TİP içindeki mücadeleler) kavgası bürokratik devletleydi. Türkiye’de halkın çıkarlarına, taleplerine daha duyarlı ve sivil topluma açık bir devlet düzeni istiyordu.

Bu çok kısa özetlemeden sonra Küçükömer’in AKP’liler açısından neden sevilebileceğini anlamak umarım daha kolay olur.

Gerçi Küçükömer’in, bugün AKP’yi ‘sivil toplumun iktidarı’ olarak yorumlayacağı kuşkuludur ama o, temelde İslamcı-Doğucu olarak tanımladığı halk kesimlerinin bürokratik devlete tepkilerinin çoğunlukla mistisizm olarak patlayacağını bilirdi. Bu kesimin, AKP’ye ve mistisizme kaçmaktan başka alternatif sunamadıkları için sol çevreleri de ağır eleştirebilirdi.

İşte bu aşamada Küçükömer konusuna Baykal’ın da ilgisinin nedeni daha iyi anlaşılıyor.

‘İslamcı-Doğucu’ olarak tanımlanan halk, eğer bir alternatif sunulmazsa mistisizme sığınıp AKP’ye oy verebiliyor. CHP’de bu halkı kendisine çekme arayışı içinde doğal olarak ve bugün İzmir’de görüleceği gibi sivil toplum örgütleriyle de, Küçükömer’in onay vereceği bir ilişki içinde.

Bir ara ‘Anadolu solu’ kavramını ortaya atmış olan Baykal’ın bu teorik çerçeve içinde arayışları sürdürdüğü anlaşılıyor.En azından İdris Küçükömer’in önemi konusunda uzlaşan iki önemli siyasinin, başka konuşmalarda da toplumun önünü açacak uzlaşılar üreteceklerini sanıyor ve ümit ediyoruz.

akşam



Bu yazı 939 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 20 Nisan 2009 Cemaat ile TSK diyaloğa girmeli
    • 22 Aralık 2008 Erdoğan’ın kızının resmini görünce utandım
    • 11 Aralık 2008 Modernizmin ölümü ve anlamsızlık
    • 11 Kasım 2008 Fehmi Koru’nun yazısının şifreleri
    • 3 Kasım 2008 Acımasız düzen
    • 31 Ekim 2008 Medya Faşizmi nedir?
    • 28 Ekim 2008 THY’nin devrimci kararı
    • 24 Ekim 2008 Krizi fırsata çevirmek
    • 22 Ekim 2008 Kriz komplo olabilir mi?
    • 2 Ekim 2008 New York şehrinin kapanması
    • 16 Eylül 2008 Doğan’ın büyük kötülüğü
    • 17 Ağustos 2008 Medya da temizlenecek
    • 7 Ağustos 2008 Taşlar yerine böyle oturur
    • 27 Temmuz 2008 Faili meçhul hayatım
    • 17 Haziran 2008 Derin devlet gurusu
    • 23 Mayıs 2008 S-muhtıra
    • 1 Mart 2008 ABD’ye nanik yapılmaz
    • 29 Şubat 2008 Bölgenin ‘Büyük Abi’si
    • 9 Şubat 2008 Fakirlik ebedi oldu
    • 15 Ocak 2008 Enerji güvenliğinde stratejik ortaklık

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,990 µs