Abdülhamit Bilici
0 0 0000
Türkofil zümre
Bir ay önce Türkiye-Afrika Dış Ticaret Köprüsü konulu toplantı münasebetiyle Dolmabahçe Sarayında verilen bir yemekteydik.
Türkiye İşadamları Konfederasyonu (TUSKON)nun düzenlediği toplantıya, aralarında Afrikadan 20 bakan ve 500 işadamının da bulunduğu seçkin bir davetli grubu katılıyordu.
Yemekte benim şansıma, ağırlıklı olarak Nijeryalı misafirlerin oturduğu masa düşmüştü. Yemek boyunca konuştuğumuz Afrikalı işadamları birbirinden ilginç konulara değindiler.
Tavır ve tepkilerinden, masa arkadaşlarımızın Türkiyeye karşı sevgi dolu oldukları anlaşılıyordu. Hatta gecenin şeref konuğu Devlet Bakanı Ali Babacan, son 4 yılda Türkiyenin gerçekleştirdiği demokratik ve ekonomik atılımları anlatırken, sanki kendi ülkeleri bu başarıları elde etmiş gibi mutlu oluyorlardı. Milli gelirin 4 yılda neredeyse ikiye katlandığını duyunca salonu müthiş bir alkış tufanı kapladı.
Onlarla, Türk okulları gerçeğinden hiç haberi olmayan bir gazeteci gibi konuşmak istiyordum. Çünkü fedakar Türk gençlerinin, ülkelerinde yaptığı eğitim faaliyetleri hakkında samimi duygu ve düşüncelerini öğrenmek istiyordum. Öyle de oldu.
Sohbet derinleştikçe, masadaki Nijeryalı işadamlarının bu daveti neden kabul ettikleri ve neden Türkiyeye bu kadar sevgi besledikleri açık bir şekilde ortaya çıktı. Konuştuğum 3 işadamının en önemli ortak özelliği, çocuklarının Nijeryadaki Türk okulunun öğrencisi olmasıydı.
Tam olarak telaffuz edemiyorlardı; ama sık sık okulların bağlı olduğu Sürat isimli şirketten ve öğretmenlerden söz ediyorlardı. Türk eğitimcilerle karşılaşmadan önce, kafalarında Türkiye hakkında neredeyse hiçbir şey yoktu. Ama şimdi çocukları Türkçe öğrenmişti. Bununla da kalmamış, tarihimizden, şarkılarımızdan, futbol takımlarımızdan ve türkülerimizden haberdar olmuşlardı. Artık aile olarak çocuklarına başarılı eğitim ve terbiye veren öğretmenlerin ülkesi Türkiyeyi tanımaya başlamışlardı. İstanbul ve Ankara dışındaki şehirlerimizden bile haberdardılar.
Çocuklarının Nijerya milli marşının yanı sıra Türk milli marşını da öğrenmiş olmalarından hiçbir endişe duymuyorlardı. Kendileri de çat pat Türkçe kelimeler öğrenmeye başlamışlardı.
Konuştuğum işadamlarıyla ilgili dikkat çeken bir başka nokta, aralarından sadece birinin Müslüman olmasıydı. Nüfusu 130 milyonu aşan Nijeryada dini açıdan toplum eşit denecek şekilde ikiye bölünmüş durumda. Müslüman ve Hıristiyanlar arasında sık sık cereyan eden tartışmalarla dünya gündemine gelen Nijeryada bir Müslüman ve bir Hıristiyanın Türk okulunda barış içinde eğitim görmesi örnek bir hadiseydi.
İşadamları, Türkiyenin sunduğu ekonomik potansiyelden de Türk okulu sayesinde haberdar olmuşlardı ve ilk kez Türkiye ile iş yapmayı düşünüyorlardı. Mesela daha önce mobilya sektöründe İtalya ile çalışan işadamlarından biri, Türk ortak bulmak için Kayseriye gitmeyi planlıyordu.
Bir gün sonra Lütfi Kırdar Kongre Sarayında Türk işadamlarının Afrikalılarla yapacağı iş görüşmelerinde işte bu işadamlarının çocukları tercümanlık yapacaktı.
Bu sohbet, fedakar bir neslin yaktığı ateşin, fazla bilmediğimiz Afrika kıtasının derinliklerindeki birkaç evde yürekleri nasıl tutuşturduğunu göstermesi bakımından çok anlamlıydı. 84 ülkeden, dilleri, renkleri, kıtaları, dinleri farklı 355 gencin yarıştığı 4. Uluslararası Türkçe Olimpiyatıyla ilgili haberler, bana Türk dostu olmuş Nijeryalı masa arkadaşlarımı tekrar hatırlattı. 9 Hazirandan beri elemeleri yapılan olimpiyatın finali yarın İstanbulda yapılacak. Meclis Başkanı Bülent Arınçın olimpiyat meşalesini yakmasıyla başlayacak geceye, yarışmaya katılan ülkelerin elçileri ve çok sayıda seçkin davetli katılacak.
Derin devletin kafası çok karışık; ama şurası kesin ki, derin millet bu ülkenin geleceği açısından göz kamaştıran işler yapıyor. Keşke İstanbul Gösteri Merkezi (eski adıyla MyShowland) 5 bin değil, 5 milyon, hatta 50 milyon insanı alsa... Ve umudu tükenen herkes bu geceyi izleyebilse... Keşke herkes, İlber Ortaylının deyimiyle, dünya çapında Türkofil (Türk dostu) ve iyi yetişmiş bir zümrenin ortaya çıkmakta olduğunu fark edebilse...
Bu yazı 1,232 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
25 Eylül 2012
Ankara'nın Suriye'ye bakışı
-
1 Eylül 2012
İran'a Mursi tokadı!
-
14 Ağustos 2012
Suriye kimin meselesi?
-
7 Ağustos 2012
Başbakan da 'terörist' oldu!
-
28 Temmuz 2012
Yüksek riskli Suriye politikası
-
24 Temmuz 2012
Suriye nereye gidiyor?
-
14 Temmuz 2012
"Derin devlet"
-
10 Temmuz 2012
Türkiye'nin kaybettiği üç lüks
-
3 Temmuz 2012
Ortadoğu için hangi Türkiye?
-
26 Mayıs 2012
Gül'ü kaçıran Google aracı!
-
21 Nisan 2012
Neden Batı Çalışma Grubu?
-
13 Mart 2012
Abant'ın 4 mesajı!
-
4 Şubat 2012
Araplar bilmez, biz biliriz!
-
24 Ocak 2012
Obama'yı vur, İsrail'i koru!
-
14 Ocak 2012
Silivri boşalsın, Türkiye rahatlasın!
-
24 Aralık 2011
Fransa'ya en iyi cevap
-
29 Ekim 2011
Keşke Başbakan da okusa!
-
27 Kasım 2010
Psikolojik harekâta dikkat!
-
30 Haziran 2010
AK parti'yi kaybetmenin sifreleri!
-
28 Kasım 2009
Davutoğlu Yeni Osmanlıcı mı?
Yorumlar
+ Yorum Ekle