En Sıcak Konular

Hasan Cemal


Hasan Cemal
0 0 0000

Hayal dünyası!



Bugünlerde uykum az, iç dünyamda hüzün kol geziyor. Muhtıra ve sonrasında demokrasi kültürü adına düşündürücü ya da üzüntü verici bazı tavırlar galiba içimi acıtıyor.
N'apalım?..
Darbe ve askeri müdahaleler bu ülkede bir zamanlar komünistlik bahanesiyle şakşaklanırdı; şimdi de şeriatçılık diyerek mazur gösteriliyor.
Yazık!
Demokrasi korkusu hâlâ geçerli.
Ürkütücüdür bellek, eski deyişle hafıza... Necib Mahfuz, Nobel Edebiyat Ödülü'nün de sahibi olan Mısırlı romancı, "Belleğin ürkütücü olan yanı, unutulmuşluğa terk edilenleri hatırlatmasıdır" diyor.(*)
Bugünlerde benim dipsiz kuyudan çıkıp gelenler de öyle. Daha çok darbelerle, askeri müdahalelerle ilgili.
1980'lerin başları.
Bir askeri yönetimin, süngülerin gölgesinde seçime doğru yol alıyor Türkiye... Ankara'ya, Güniz Sokak'a, Demirel'i ziyarete gitmiştim. Yanında rahmetli İhsan Sabri Çağlayangil vardı.
İkisi de siyaseten yasaklıydı.
Bazı eleştirilerimi üstü örtülü biçimde belirtmiştim. 12 Eylül askeri yönetimine karşı çok fazla sessiz ve derinden gittiklerini, oysa daha dik durulabileceğini ima eden sözlerimi anımsıyorum.
Çağlayangil, o her zamanki sakin, tane tane üslubu ve akil adam havasıyla bana demişti ki:
"Artık seçim zamanı... Oy sandıkları meydanlara konuyor. Son sözü millet söyleyecek. Seçim sandığına ne yapabilir ki asker, 12 Eylülcüler?.. İçine girip saklanamazlar ki."
Bir bakıma haklıydı.
Nitekim, darbeciler kendi taşeronlarına, yani Turgut Sunalp Paşa'nın partisine işaret ettiler, ama 1983 genel seçimlerinde sandıktan Turgut Özal'ın partisi çıktı.
Ama kavga bitmedi.
Neden?..
Çankaya'da düğümlenen nedir?
Yıl 1987, nisan ayı.
Demirel'in siyaset yasağı sürüyordu. IPI Direktörü Peter Galliner'le kendisini Güniz Sokak'ta ziyaret etmiştik. Darbelerden söz açılmış, İspanya'da Kral Carlos'un demokrasiye geçişte oynadığı olumlu rolü konuşmuştuk.
Demirel şöyle demişti:
"Bizde öyle bir cumhurbaşkanı olsaydı, ne 12 Mart ne de belki 12 Eylül olurdu."
Yine 1987'nin kasım ayında bir gün Demirel'in seçim gezisini izliyordum, Hatay ve Çukurova'da. Bir ara sözü yine 12 Eylül (1980) darbesine getirerek şöyle demişti:
"Cumhurbaşkanı Korutürk yanımda olsa, ben onları emekli ederdim."
Demirel'in Başbakan olarak emekliye sevk etmek istedikleri, zamanın Genelkurmay Başkanı Evren ve dört kuvvet komutanıydı.
Yirmi yıl geçmiş aradan.
Hayal ettim.
Çankaya'da geçen hafta Cumhurbaşkanı Sezer değil de, Demirel olsaydı... 27 Nisan Muhtırası'nın ertesi günü de Başbakan Erdoğan, Genelkurmay Başkanı'yla kuvvet komutanlarını görevden alan kararname elinde Çankaya Köşkü'ne çıksaydı...
Demirel ne yapardı?..
O da imzayı basar mıydı?
Bilemiyorum.
Yine bir hayalim vardı!
Bugüne kadar başbakanlık ve genel başkanlık koltuğunda otururken darbeler, muhtıralar, askeri müdahaleler görmüş geçirmiş siyasetçilerimiz, örneğin Süleyman Demirel, Erdal İnönü, Necmettin Erbakan, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Devlet Bahçeli, Deniz Baykal, Hikmet Çetin 27 Nisan Muhtırası'nın ertesi günü hep birlikte ortak bir bildirinin altına imza basıp deselerdi ki:
"Muhtıralar çare değildir!"
Hep bir ağızdan deselerdi ki:
"Yakın siyasal tarihimiz, askeri yönetimlerin bir işe yaramadığını göstermiştir."
Hep bir ağızdan deselerdi ki:
"Asker karışmasın!"
Bu noktaları hiçbir kuşkuya yer bırakmayan kararlı ve açık bir dille vurguladıktan sonra da, 'ama' demeksizin AKP'ye yönelik eleştirilerine geçselerdi...
Sadece hayal ettim.
İyi pazarlar!

milliyet



Bu yazı 803 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 16 Eylül 2012 Türkiye AB’nin, AB Türkiye’nin neresinde?
    • 13 Eylül 2012 Ve soruyorum Ak Parti iktidarına...
    • 7 Ağustos 2012 Özkök Paşa demokrasi adına bir şanstı!
    • 12 Mayıs 2012 Ak Parti’yle kadınlar, başörtüsü sorunu ve Kürt sorunu...
    • 18 Nisan 2012 Demokraside asker sorunu, sivil sorunu!
    • 15 Nisan 2012 Suriye’de akan kan ve evimizin içi!
    • 3 Nisan 2012 Suriye’de ben de tarafım!
    • 27 Mart 2012 Zamanın ruhu ve dış konjonktür PKK’ya karşı!
    • 21 Ocak 2012 İnsanlık ölmedi, karanlık sorgulanacak!
    • 18 Ocak 2012 Sanık Kenan Evren, ayağa kalk!
    • 20 Kasım 2011 ''Dersimli okşanmakla kazanılmaz!''
    • 18 Ekim 2011 Herkes ‘Atatürk milliyetçisi’ olmak zorunda mı?..
    • 5 Ekim 2011 Ak Parti, CHP, BDP uzlaşması...
    • 29 Eylül 2011 Ciğeri yanan Erdoğan’a, Öcalan’a...
    • 27 Eylül 2011 PKK, BDP, Güneydoğu’dan haberler öyle ki...
    • 22 Eylül 2011 Avrupa Birliği Türkiye'ye dürüst davranmıyor mu?
    • 21 Eylül 2011 Düşen helikopterin beynini kim söküp aldı ?
    • 7 Eylül 2011 Başbuğ Paşa da hesap vermek zorunda!
    • 2 Eylül 2011 Erdoğan’ın askeri vesayetle mücadelesi...
    • 6 Ağustos 2011 Kürt sorunu: Bardağın dolu ve boş tarafı!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,024 µs