Nuh Gönültaş
0 0 0000
AK Parti medya ile sınavını kaybetti!
AK Parti iktidara geldiği günden beri basına bir çeki düzen verme konusunda eline geçen en büyük fırsatı değerlendirmemiştir ya da değerlendirememiştir.
AK Parti bu yüzden bugün yaşadığı hemen her olumsuzluğu basından bilme gibi bir konformist anlayışla hareket ediyor. Oysa bu medyatik ortam AK Parti'nin eseridir, ortamı kendisi hazırlamıştır.
İktidara geldiklerinde ortam iktidarın medyaya kendi arzuladığı bir şekli vermesi için en uygun atmosferdi.
AK Parti'nin akil adamları bu ortamı değerlendirip basını dizginleme konusunda hiçbir girişimde bulunmadıkları gibi, bugün her olumsuzluğu basından bilme yolunu tercih ediyorlar!
Şunu demek istemiyorum, AK Parti basını kendi çıkarına kullansın. Kullanmak için gerekli ortamı hazırlasın. Öyle değil.
AK Parti pekala basının çeşitlenmesine katkıda bulunabilirdi!
Türkiye demokrasisinin demokrasiden uzak olmasının sebebi basının demokrasiden yana olmamasıdır.
AK Parti ortamı değerlendirip basına çeşitlilik kazandıracak adımları atardı ve böylece Aydın Doğan Türk basınının "tek hegemonu" olarak kalmazdı!
Türkiye'nin en büyük sorunu demokrat bir basına sahip olmamasıdır. AB önündeki en büyük engel de budur, askerin demokrasideki gerçek yerine çekilmesinin önündeki engel de budur!
AK Parti ne yapabilirdi de yapmadı, hangi uygun ortamdan söz ediyoruz?
Şöyle diyelim: AK Parti'nin iktidara geldiği gün medya iç kamuoyunda şöyle konuşuluyordu: Dört tane grup var medyada. Bunlardan ikisi TMSF ile bankaları nedeniyle sorunluydu.
Birinin bankasına el konmuştu yaralıydı. Uzan da siyaseten yenilmişti, zor durumdaydı. Biri aslında kriminaldi. Aydın Doğan da 28 şubat gibi bir dönemi geride bırakmıştı!
Dolayısıyla, bütün grupların hepsi hükümetle iyi geçinmeye mecburdular ve birbirleriyle de düşmandılar. Bu, Ankara'da tek başına iktidara gelmiş güçlü bir hükümet için Cumhuriyet Tarihi'nde bulunmamış bir fırsattı.
Bu nedenle hükümetten inanılmaz korkuyorlardı. Kim hükümete muhalefet etmeye kalksa yalnız kalacaktı ve her birinin hükümetle işi vardı!
Hükümet bazen ona bazen diğerine yaklaşarak, bazen onu bazen diğerini döverek piyasadaki regülasyonu, sektörün düzlemini değiştirerek Turgut Özal'ın bile yapamadığını yapabilirdi. Bütün medya da buna hazırdı. Fakat bunu yapmadıkları gibi medya ile "duygusal" ilişki kurup büyük hatalar yaptılar.
Aydın Doğan'ın Kelkit'te biyonik tarım tesislerinin açılışına henüz daha iktidarın ilk aylarında tam 7 bakanla beraber gitti Tayyip Erdoğan. Ve Aydın Doğan orada yaptığı konuşmada gayet rahat ve kendinden emin ses tonuyla hükümete "dersler" verdi.
Bunların sembolik anlamı vardır! Bu davranış hükümetin aslında medyayı düzenleme gücünü kendisinde hissetmediğini aksine, medyadan epeyce ürktüğünü gösteriyordu!
Demek ki Aydın Doğan gerçekten çok güçlüymüş!
Bu konuya yarın da devam edelim.
Bu yazı 1,199 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
8 Temmuz 2012
Delikli demir ile mertlik arasındaki ilişki...
-
5 Temmuz 2012
İki arada bir derede ölüm!
-
28 Haziran 2012
Dessas-ı ehli dünyanın hafiyeleri veya satılık kalemler...
-
26 Haziran 2012
Kılavuzu NATO olanın...
-
17 Haziran 2012
Davet ile davete icabet...
-
5 Haziran 2012
AK Parti celladına gülümserken...
-
31 Mayıs 2012
Kürtaj emanete ihanettir!
-
13 Mayıs 2012
28 Şubat dalgaları ve hükümetin kıyıları...
-
26 Nisan 2012
CHP'nin tarihi en yumuşak yeri...
-
24 Nisan 2012
Vatana ihanetin yasal dayanağı olur mu?
-
19 Nisan 2012
Peki, AK Parti iktidarı bin yıl sürecek mi?
-
17 Nisan 2012
Çevik Bir nefreti, Tayyip Erdoğan sevgisi...
-
14 Nisan 2012
Adaletin rövanşı...
-
8 Nisan 2012
İçimizdeki darbeciler yüzünden...
-
29 Mart 2012
Gazete kapatmak çağ dışı bir çözümdür...
-
22 Mart 2012
Talimatla akreditasyon olur fakat demokrasi olmaz...
-
13 Mart 2012
Liderlik cesareti...
-
8 Mart 2012
Stratfor ve WikiLeaks gazeteciliği!
-
1 Mart 2012
Bu ülkede 28 Şubatlar bitmez!
-
26 Şubat 2012
15 yıl sonra yeniden ''şubat soğuğu!''
Yorumlar
+ Yorum Ekle