En Sıcak Konular

Gülay Göktürk


Gülay Göktürk
0 0 0000

Görev demokrasiyi kurtarmak



Demokrasimiz bir kez daha darbe tehdidi ile lekelendi.


Cumhurbaşkanını anayasal prosedür içinde seçip, normal zamanında seçimini yapıp sonra da "kanatlanmak" için sabırsızlanan ülkemizi yine kara bulutlar sardı. Gelinen bu noktada cumhurbaşkanlığı seçimini dondurmaktan, Anayasa Mahkemesi kararını beklemeden hemen erken seçime gitmekten ve cumhurbaşkanını yeni parlamentoya seçtirmekten başka yol görünmüyor. Şu anda hükümetin yapacağı en doğru şey, çok acil olarak halka gitmek, demokrasiyi darbeyle tehdit edenleri halka şikayet etmek ve krize halkın ağırlığını koymasını istemektir. Ama öte taraftan seçim sonuçlarının darbe tehdidi savuranları hiç de memnun etmeyeceği, hatta eskisinden daha büyük çıkmaza sokacağı da meydanda. Zira son muhtıra bu seçimi tamamen bir demokrasi referandumu haline getirmiş durumda. Bu seçimde partiler değil, demokratik rejim oylanacak. Türkiye'de darbeler döneminin kapanmasını isteyenlerle, darbe tehdidi altında demokrasicilik oynamak isteyenlerin ayrıştığı bir seçim olacak bu seçim. Ve sonuç, şimdiye kadarki bütün sandık mesajlarını kat kat aşan bir demokrasi manifestosu olacak. Bunu yalnız ben değil, darbeciler de görüyor. O yüzden de ben asıl, seçime kadar geçecek olan üç dört aydan korkuyorum. Önümüzdeki ayların çok ciddi provokasyonlara gebe olduğunu düşünüyorum. Darbe heveslileri, bu süre içinde kaos yaratmak, irtica paranoyasını körüklemek, geniş kitleleri korkuya sürüklemek, seçimin yapılamaz hale geldiği bir ortam yaratmak ve bu ortama dayanarak darbe fikrini güçlendirmek için harekete geçeceklerdir.

Bu durumda, muhtıraya tepki duyan geniş kitlelerin seçime kadar susup oturmak; söyleyeceklerini sandıkta söylemek üzere beklemek gibi bir lüksü yok. Zira her şey, arada geçecek üç dört aylık süre içinde ortaya çıkan güçler dengesi tarafından belirlenecek. Yalanlanan Darbe Günlüğü'nü hatırlayın; O günlerde darbecileri tereddüde sürükleyen, kendi aralarında fikir ayrılığına düşmelerine neden olan iki neden olduğunu görüyoruz: Bir, toplumda darbeye destek havası olmaması; iki, dış dünyanın özellikle ABD'nin darbeye yeşil ışık yakmaması...

İkincisi konusunda bizim yapabileceğimiz bir şey yok. Ama darbe karşıtı bir "toplumsal iklim" oluşturmak ve bunu darbe heveslilerin gözüne sokmak bizim elimizde. Önümüzdeki günlerde hep birlikte izleyecek ve tarihe not düşeceğiz: Bakalım sivil toplum örgütlerimiz yeteri kadar sivil ve yeteri kadar örgütlü mü... Bakalım iş dünyamız yeteri kadar demokrat mı... Şimdiye kadarki bütün darbeleri susarak geçiştiren, "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" sinamekiliğini akıllı politika zanneden işveren örgütleri, ancak demokrasi sürerse gelişip büyüyebileceklerini bakalım artık anlamışlar mı?

Bakalım basınımız 28 Şubat'tan gereken dersleri çıkarmış mı... Ben bu noktada özellikle Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığından rahatsız olanları, "keşke Ak Parti eşinin başı açık birini aday gösterseydi" diye hayıflananları uyarmak isterim. Bu kadar saf olmayın, Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı sadece bir bahane darbeciler için. Asıl amaç Türkiye'yi ancak askeri vesayet altında yaşayabilen bir ülke haline döndürmek.

Darbeci zihniyet, sadece Cumhurbaşkanlığı seçimini durdurmayı değil, asıl Türkiye'nin 3 Kasım'dan beri girdiği büyük değişim sürecini durdurmayı hedefliyor. Ülkeyi AB sürecinden koparmayı, demokratikleşmeyi durdurmayı, Kürtlere "haddini bildirmeyi"; devletçi ekonomisi, bürokratik iktidarı ile yeniden içine kapalı, silahlı kuvvetler tarafından idare edilen geri bir üçüncü dünya ülkesi haline getirmeyi amaçlıyor. Çünkü ancak böyle bir ülkenin efendisi olmaya devam edebileceğini hesaplıyor. Üstelik de bu krizi, böyle bir geri dönüş operasyonu için "son fırsat" olarak görüyor. Şimdi durdurursa durduracak, durduramaz da Ak Parti beş yıl daha iktidar olursa, Türkiye beş yıllık bir siyasi istikrar ve kalkınma dönemine girerse, bu beş yıl içinde Avrupa'yla ilişkiler gelişir, devletin demokratikleşmesi ve şeffaflaşması yönünde yapısal reformlar yapılır, ekonomimiz dünyayla entegrasyon açısından bugünkünden çok daha ileri bir noktaya gelirse artık 84 yıldır süren askeri vesayet rejimini "kurtarmak" için iş işten geçmiş olacak.


 
bugün



Bu yazı 860 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 28 Eylül 2012 Susmak için artık çok geç
    • 24 Eylül 2012 Darbecilik mahkûm oldu
    • 21 Eylül 2012 7 adımda çözüm planı
    • 14 Eylül 2012 Libya
    • 25 Ağustos 2012 Kürtler'i PKK'dan korumak
    • 8 Ağustos 2012 Tehditle canlı kalkan olunur mu?
    • 30 Temmuz 2012 Suriye Kürdistanı
    • 2 Temmuz 2012 Zana kimi, neyi temsil ediyor?
    • 18 Haziran 2012 Kılıçdaroğlu Bahçeli'nin arkasına saklanıyor
    • 15 Haziran 2012 Olmayacak duaya amin
    • 11 Haziran 2012 Oslo süreci yeniden mi?
    • 8 Haziran 2012 Erdoğan-Kılıçdaroğlu görüşmesi
    • 4 Haziran 2012 Ses kayıtları
    • 30 Mayıs 2012 Parti kongreleri neden yapılır?
    • 21 Mayıs 2012 Sivil bayramlar dönemi
    • 11 Mayıs 2012 Yine mi?
    • 9 Mayıs 2012 Solun resmi tarihi
    • 25 Nisan 2012 Keşke CHP bölünse
    • 11 Nisan 2012 Kafası karışık bir Demirtaş
    • 9 Nisan 2012 Nizam-ı alem

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,888 µs