Murat Yetkin
0 0 0000
AB ne Türkiye'yle, ne Türkiye'siz
Geç bir akşam yemeği. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve başmüzakereci Ali Babacan, Ankara'da altı saat süren gergin bekleyişin ardından Lüksemburg'dalar. Kıbrıs Rum hükümetinin Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilk müzakere faslının açılmasını ve kapanmasını engellemek amacıyla tırmandırdığı gerilimin aşılmasıyla, az sonra Hükümetlerarası Konferans'a, oradan da Ortaklık Konseyi toplantısına geçilecek.
Dar katılımlı bir yemek. Gül ve Babacan dışında, Türkiye gibi müzakere aşamasında olan Hırvatistan'ın Dışişleri Bakanı Kolinda Grabar-Kitaroviç, AB Dönem Başkanı Avusturya'nın Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik ve AB Genişleme Sorumlusu Olli Rehn'in dışında, AB'nin Dış Politika ve Güvenlik Politikası Yüksek Sorumlusu Javier Solana da masa etrafında.
Yemekte konuşulanlar AB ile sınırlı kalmıyor. Ama AB konuşulurken Solana'yı da, Plassnik ve Rehn'i de şaşırtan bir şey oluyor. Hırvat bakan Yugoslavya'nın dağılma ve Hırvatistan'ın bağımsızlığını kazanma süresinde ülkesinin Türkiye'den gördüğü dostluk ve desteği anlatmaya başlıyor ve bu neredeyse 10 dakika devam ediyor.
Solana konuyu dünya siyasetini etkileyen iki konuya getiriyor: Filistin-İsrail ihtilafı ve İran. İran konusunda Türkiye'nin aktif olarak diplomasi trafiğinin içinde olduğu geçen hafta ayrıntılarıyla anlaşıldı. Solana, Tahran ziyaretinin ardından İran için Türkiye'nin aldığı ve alacağı tutumun ne anlama geldiğini gördü. AB, İran ve Filistin-İsrail krizleri konusunda daha sıkı işbirliğine nasıl gidilebilir? Soru bu.
Abdullah Gül'ün bir-iki saat önce Ankara'dan gelirken uçakta gazetecilere 'AB yanlışta dayanışma yapmamalı. İşbirliği yapacak küresel, stratejik konularımız olacak' derken söylemek istedikleri arasında bu konular da var. Örneğin, enerji konusu da var. AB'nin son enerji politikalarını ortaya koyan belge Yeşil Kâğıt'ın dün yayımlanan yeni versiyonunda Türkiye'nin yeri, öncekinde ne kadar örtülmeye çalışılmışsa da, açıkça görülebiliyor.
Bu koşullar altında AB'nin Türkiye ile müzakereleri Kıbrıs nedeniyle kesmesi ihtimali zayıf. Kıbrıs Rum Cumhuriyeti şimdiye dek, tam üyesi olduğu AB'ye üye olmak isteyen Türkiye'ye, kendisini tanımayı açıkça reddettiği halde üçüncü kez kapı açıyor. Önceki gün AB'nin müzakerelerin ilk faslını açıp kapatırken yapılan açıklamada 21 Eylül 2006 deklarasyonuna atıfta bulunması Ekim-Kasım aylarında muhtemelen Kıbrıs gerginliğini artırır. Ancak bu gerginliğin Rehn'in dediği gibi bir tren kazasına dönüşmesine izin verilir mi?
Gül, önceki akşam, Rehn ve Plassnik'le beraber basın toplantısındayken, "Kaza tek taraflı olmaz. Her kez zarar görür. Güney Kıbrıs AB'ye Türkiye'den daha fazla güç veriyorsa o zaman onu tercih edecekler" dedi.
Ali Babacan ise dün Ankara'ya dönerken uçakta dozu şöyle yükseltti: "Kıbrıs yüzünden bu iş tıkanırsa, Güney Kıbrıs bu işin altından kalkamaz. Türkiye gibi büyük bir ülkenin üyeliğini engellemenin yükü ağır olur. Ekonomik olmaktan çok siyaseten ağır olur. AB de bunun farkında; herkes bir çözüm bulmak için çabalıyor."
Dünkü Avrupa gazetelerinde Türkiye'nin üyelik müzakerelerindeki ilk aşamasını geride bırakması birinci sayfa, bazılarında manşetten verilmişti. Bazıları bu durumdan rahatsızlığını gizlemiyordu. Buna karşın, Türkiye'nin ciddi sıkıntılar çekmesine karşın adım adım ilerlemesi, Avrupa'nın 'Ne Türkiye ile ne Türkiye'siz' yapabildiğini gösteriyor sanki.
Buna karşın, Türkiye ile AB arasındaki ilişkileri Kıbrıs'tan daha fazla tehdit eden alanlar mevcut. Plassnik önceki gün "Biz demokratik, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygılı bir Türkiye'yi aramızda görmek istiyoruz" derken bu alanlara işaret ediyordu. İnsan hakları ve özgürlükler alanında hükümetin hâlâ atması gereken adımlar var. Ancak ortaya çıkan sorunlar, gazetecilerin, yazarların yazdıklarından dolayı yargılanmaları türünden vakaların artması, yasalardaki değişiklikler kadar zihniyette değişikliği de gerekli kılıyor. Bu en zoru.
Belki bu durum, hükümetin müzakere sürecine sivil toplumu daha çok katmasıyla, kamuoyunun sürece sahip çıkmasını sağlamasıyla kolaylaşabilir.
Bu yazı 1,095 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
22 Mart 2012
İki önemli mesele
-
15 Mart 2012
Türkiye'nin yeni deniz stratejisi üzerine
-
23 Aralık 2010
Şahin'den çağrı: Siyasi partiler yasası değişmeli
-
11 Aralık 2010
Üniversitelerde ikinci 68 mi?
-
5 Aralık 2010
Ankara'dan Tel Aviv'e: Özür insani-siyasi diye ayrılamaz
-
21 Kasım 2010
'Diyarbakır'da 3. bir yol açabiliriz'
-
19 Kasım 2010
'Füze kalkanında mutabakata yakınız'
-
15 Kasım 2010
2010 model Ecevit çıkışı
-
7 Kasım 2010
Hem AK Parti hem de CHP'de merkeze açılım
-
23 Ekim 2010
Bedelli görüşülmedi ama söz siyasetin
-
18 Ekim 2010
Gül ve Demirel'le dinleme üzerine
-
3 Ekim 2010
Siyaset sahnesinde bu kez çok güzel hareketler var
-
30 Eylül 2010
ABD, Irak sınırında güvenlik şeridine destek verdi
-
26 Eylül 2010
Bilim dünyasına biraz daha ilgi
-
16 Eylül 2010
CHP'nin hatası ve faturası
-
11 Eylül 2010
Öcalan 'boykot' dedi, tansiyon yükseldi
-
30 Temmuz 2010
Kılıçdaroğlu: Geçmişteki yanlışları telafi ediyoruz
-
25 Temmuz 2010
Orduda değişim
-
22 Temmuz 2010
Başbakan hesaplaşacaksa madde 35 ve YÖK'ü kaldırsın
-
20 Temmuz 2010
AB elçisi: Yeni bir İran istemiyoruz
Yorumlar
+ Yorum Ekle