En Sıcak Konular

Fehmi Koru


Fehmi Koru
0 0 0000

En doğru tercih



Yakından izlemeye hiç gelmiyor; cumhurbaşkanlığı seçimine giden yolda yaşanan tereddütler gerçekten baş döndürüyor. Önceleri birer hafta arayla değişiyordu durum, şimdilerde kanaatler saatten saate farklılaşıyor. Son görüntü şu: Tayyip Erdoğan aday olmayacak; önceleri Abdullah Gül adı etrafında bir ittifak arayışı vardı, sonradan 'sürpriz aday' formülü devreye girdi… Politikada 24 saat uzun bir süredir; önümüzde tam beş 24 saat var…

Yaşanan tereddütlerin ve tavır değişikliğinin sebebi anlaşılabiliyor; çok seçenekli bir sınav bu ve her seçeneğin artısı kadar eksisi de var. Her seçenek için riskler ve fırsatlar alt alta yazılıp bir sonuca varıldığında daha önce hiç düşünülmemiş dengeyi bozacak yepyeni bir mülâhaza ortaya atılıveriyor…

Bir siyasî gözlemcinin baktığı noktadan görünen 'en doğru tercih' ile konuya yalnızca parti çıkarı veya partideki kendi beklentileri açısından yaklaşanların en doğru tercihi elbette farklı olacak; değerlendirmede riskler ve fırsatlara değişik ağırlık tanınacağı için… Yalnızca bakanlar veya partide üst düzey görevler üstlenmiş kişiler ile konuşsaydı Başbakan Erdoğan çok yanlış bir tercihte bulunabilirdi; ancak neredeyse gözümüzün önünde cereyan ettiği için hepimiz biliyoruz, çok kapsamlı bir 'istişare' yürütüyor ve bu yüzden varacağı sonuç tekçi bir görüşün eseri olmayacak.

Tayyip Erdoğan'ın nihâî tercihinde gözeteceği çıkarlar üç düzlemde ele alınabilir: Kişisel, partisel ve ülkesel düzlem… Ülke açısından en iyi ile parti açısından en doğrunun kesiştiği noktada kendisinin kişisel beklentilerini -bütünüyle olmasa bile- geri plana itmesi söz konusu olabilir.

Ak Parti açısından öncelikle düşünülmesi gereken nokta, bu yıl içerisinde yapılacak seçimden başarıyla çıkmaktır doğal olarak. Solda-sağda ittifak arayışları ve barajın üstüne tırmanan MHP dört partili bir Meclis'i mümkün kılıyor; Çankaya'ya çıkacak kişiyle ilgili öyle bir tercihte bulunmalı ki Ak Parti, seçmen genel seçimde oyunu esirgemesin… Cumhurbaşkanı adayının tespitinde yapılacak bir yanlışın genel seçim sonucunu etkileyeceği varsayımı hiç de yabana atılır gibi değil…

Sürpriz yaparak uzak duran seçmeni kazanayım derken kendi tabanını kaybetmesi tehlikesi bile var; tersi de doğru bunun…

Ülke açısından en iyinin ne olduğu da düz bir mantıkla hesaplanamıyor. Adaylığı duyulunca bazı kesimlerin gürültü koparacağı bir kişi (sözgelimi kendisi) üzerinde ısrar edildiğinde, ülkeyi sürekli etkisi altında tutan 'korku' atmosferini ortadan kaldırmak mümkün; ancak Çankaya'ya çıktığında bunun için farklı bir tavır içine girmesi gerekecek… 'Sürpriz aday' iyi güzel de, aday gösterilen kişi cumhurbaşkanı olduğunda esas sürprizi Ak Parti'ye dirsek çevirmeyle yaparsa ne olacak? 'Düşük yoğunluklu aday' Çankaya'nın ağırlığını da düşürürse bu ülkeye yararlı bir iş sayılır mı?

Kendisi mi olsun Tayyip Erdoğan'ın, Abdullah Gül mü, yoksa 'sürpriz aday' mı tercih edilsin? Kendisi dışında kimi aday gösterirse göstersin kendisi olduğunda patlayacak fırtına hemen dinecek mi bakalım? Fırtına yine de patlarsa, “Fedakârlık ettim” gerekçesi seçimde havada kalmaz mı? Fırtına patlamazsa, kendisinin 'istenmeyen adam' olduğu zihinlere takılmaz ve bunun da seçimde zararlı bir etkisi olmaz mı? Kendisi aday olursa, bir politik manevra (sözgelimi baskın seçim) ile fırtınanın kopmasını imkânsız kılmak mümkün değil mi?

Daha pek çok soru var artılar ve eksileri dâvet eden… Başbakan Erdoğan bunların her birini aklının terazisinde tartıyor ve giderek daha kararlı hale dönüşüyor.

Altı yıl önce yepyeni bir zeminde siyaset yoluna koyulurken daha çok dayandığı gönlü ve yüreğini de aklının yanında devreye sokuyor mudur acaba? Aklını gönlü ve yüreği ile dengelediğinde varacağı sonuç en doğru tercih olabilir çünkü.

Yenisafak



Bu yazı 764 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Ak Parti kongresinin düşündürdükleri...
    • 28 Eylül 2012 Yalan dünya, hem de ne yalan
    • 23 Eylül 2012 Tartışma sağlık alametidir
    • 20 Eylül 2012 Darbeler, CHP ve Deniz Baykal...
    • 18 Eylül 2012 CHP’nin özrünün anlamı
    • 16 Eylül 2012 Hayasızca saldırının düşündürdükleri
    • 11 Eylül 2012 O da bir gün bitecek...
    • 9 Eylül 2012 Ne olur, ne olamaz...
    • 6 Eylül 2012 Suriye politikasına yeniden bakmak
    • 29 Ağustos 2012 Türkiye Pakistan, Hatay da Peşaver değil...
    • 26 Ağustos 2012 Hayatları oyun
    • 19 Ağustos 2012 Orhan Pamuk tiksiniyormuş, ben acıyorum...
    • 14 Ağustos 2012 Milletvekili neden kaçırılır?
    • 12 Ağustos 2012 ‘Yeni gazetecilik’ denen şey
    • 9 Ağustos 2012 Tuzak varsa tedbir nerede?
    • 3 Ağustos 2012 Komutan tanıklık yaptı
    • 31 Temmuz 2012 Abdullah Gül ‘yeniden’ ha, gerçekten mi?
    • 24 Temmuz 2012 Kılıçdaroğlu siyaseti kirli (mi) görüyor
    • 18 Temmuz 2012 CHP’nin Ak Parti açmazı
    • 17 Temmuz 2012 CHP makas değiştirirken...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,997 µs