En Sıcak Konular

Ali Bayramoğlu


Ali Bayramoğlu
0 0 0000

Bir hafta içinde “üç işlem”…



Önce Genelkurmay Başkanı'nın basın toplantısı, ardından Cumhurbaşkanı'nın Harp Akademisi'nde yaptığı “muhtıra niyetli” veda konuşması, en nihayet Ankara'da 14 Nisan günü yürüyen yüzbinler…

İnsan burada yaşamıyor olsa, Türkiye'yi yıllardır süren ve aktif siyasi-toplumsal bir kucaklaşmanın ocağına düşmüş bir ülke sanır.

Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı ihtimalini şeriat devletin tesisi ve karşı devrimin nihai adımı olarak tanımlayanları duyunca, Tayyip Erdoğan'ın bırakın bu ülkede Başbakanlık yaptığını, hâlâ başbakan olduğunu, Cemalettin Kaplanvari birisi olduğunu sanır.

Peki ne oluyor?

Tam dört yıldır atılan adımlarda hemen hiç bir tehlike görmeyen bir toplumun, bir anda en azından görünüm itibariyle ve bir kesimiyle “tehlike psikozu”na nasıl girdiği önemli sorudur…

Ulusalcı tabir edilen, “açık ya da gizli, AB'den AK Parti'ye uzanan bir karşıtlık ruh hali”yle tanımlanan küçük, hatta paramiliter grupçukların, bir anda, kimi kesimlerdeki yaşam biçimi kaygısını nasıl temsil eder hale geldikleri yanıt bekleyen bir sorudur.

Şunu söylemek yanlış olmaz:

Sorunun temelinde Türkiye'nin çözümünde hayli mesafe kat ettiği, ancak tümüyle çözemediği bir sorun var, daha doğrusu biri farklı iki Türkiye gerçeği var, merkez ile çevre arasındaki mesafe ve çarpışma var…

Bu durum bir “sorun zemini” olarak yaşıyor.

“Zeminin aktif hale geçmesi iki yolla oluyor…”

Kendisini merkez olarak gören kesim, (Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçilmesi ya da AK Parti'nin Çankaya'ya bir milletvekili çıkarması gibi) çevreyi daha yakınına, hatta tepesine getirecek adımları kızgınlıkla karşılıyor.

Bu zemin siyasetsizlikten kavrulan siyasi partiler, öfkeli ulusçular, siyaseten geri itilen askeri bürokrasi, devletçi zihniyet tarafından kaşınıyor…

Kaşınma ve kızgınlık el ele verince ortaya kriz ve kaos görüntüsü çıkıyor…

Ankara'daki yürüyüş ve kalabalık böyle bir çerçeveye oturuyor…

Bu vurgu yürüyenleri hafifsediğimiz anlamına gelmesin.

Kamuoyu tepkisi, ayın 14'ünde Ankara'da yüz binlerin yürümesi de önemlidir…

Bir yönüyle bakınca demokratik bir hak kullanmış, toplumun bir kesimi ya da en azından yürüyenler Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasına itirazlarını dile getirmişlerdir. AK Parti ve diğer muhataplar bu itirazı güçlü bulup bulmamalarına göre bir karar verecekler ve seçim treni yoluna devam edecektir…

Diğer yönüyle bakınca YÖK, Cumhurbaşkanı, rektörlerin açıklamalarıyla üst üste oturan, darbe ya da askeri müdahale söylentileriyle iç içe giren bu yürüyüş, temel olarak demokratik bir hak çerçevesinde yapılmış olsa da, talep etmek bizzat kendi başına demokratik bir nitelik taşısa da, bu taleplerin içeriği, katılımcıların niyetleri itibariyle demokratik bir arayışı, bir durumu hiçbir şekilde ifade etmez, etmemiştir…

Nitekim yürüyüşü düzenleyen sivil toplum örgütlerinin büyük bir çoğunluğu Nokta Dergisi'nin iki sayı önce ele aldığı, askerle lojistik bağlantı içinde olan kuruluşlardan oluşmaktadır…

Nitekim bu gruplar tarafından dile getirilen anlayış, atılan ulusalcı çığlıklar topyekûn bir değişim karşıtlığını, siyasi bir iç savaş ruh halini tanımlar…

Sivil alanın genişlemesi nasıl tek başına sivil değerlerin varlığına işaret etmezse, demokratik hakları kullanmak da insanı demokrat kılmaz…

Yürüyüşün işaret ettiği siyaset üzerine de bir çift söz gerek...

Açık: Bu siyaset, itiraz, direnç ya da önlem siyasetidir. Değişim önerisi içermeyen itiraz siyasetleri yol açmaz, yol tıkarlar, kurmaz bozarlar, siyasete değil, siyasetsizliğe işaret ederler…


yenişafak



Bu yazı 956 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 15 Eylül 2012 Sorgulama vakti...
    • 28 Ağustos 2012 Kürt sorununda yeni safha...
    • 25 Ağustos 2012 Kürtlerin şiddeti...
    • 30 Haziran 2012 Anter'in katili yaşlanmış mı?
    • 12 Mayıs 2012 Solun şiddetle hesaplaşması
    • 3 Mayıs 2012 Yeni Türkiye'nin doğum belgesi...
    • 21 Şubat 2012 Dink davası ''sil baştan''...
    • 18 Ocak 2012 İkinci cinayet zamanı
    • 17 Ocak 2012 Hrant'a sözüm var...
    • 21 Aralık 2011 Soykırım ve yasa
    • 3 Aralık 2011 Dönme dolap...
    • 30 Eylül 2011 Yazıcıoğlu ve jandarma...
    • 8 Eylül 2011 Aydının şiddetle sınavı...
    • 1 Ağustos 2011 İstifaların anlamı ve yarını: Pek iyi...
    • 28 Temmuz 2011 Parlamentoda bir terörist...
    • 5 Temmuz 2011 Futbolda temizlik, ülkede temizliktir
    • 10 Haziran 2011 Yeni CHP ha! Hadi oradan...
    • 24 Mayıs 2011 MHP'de yaşananlar ve perde arkası
    • 19 Mayıs 2011 Askere ''leş'' toplatmayan generaller iş başında
    • 19 Nisan 2011 Militarist-ulusalcı batak...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,607 µs