En Sıcak Konular

Ahmet Kekeç


Ahmet Kekeç
0 0 0000

Çankaya'da oturmak için darbe yapmak mı lazım?



Engin Ardıç yazdı... Çok da güzel yazdı. ‘Dayatmayla Cumhurbaşkanı seçilmez’ diyerek, güya parlamentonun dayatma altında olduğunu ima edenler (ne iması, düpedüz söylüyorlar... Birinci dereceden eğitim-öğretimle ilişkili olması gereken YÖK’ün tutumunu hatırlayalım), bundan önceki Cumhurbaşkanlarının nasıl seçildiğini görmüyorlar.

Bakmak istemedikleri için görmüyorlar.

Baksalardı, örneğin, 1938’de Fahrettin Paşa’nın yarattığı oldu-bittiyi göreceklerdi.

Belki de görmekten korktukları için bakmıyorlar.

*
Tamam, Cumhurbaşkanlığı seçimleri hep krizli olmuştur: bu seçimin önünde ya da arkasında mutlaka bir ‘muhtıra’, ‘darbe’ yahut anomaliye işaret eden bir durum bulunmaktadır.

İsmet Paşa, bildiğiniz gibi darbeyle gelmişti.

İçe kapanmacı ekonomi modeli ve ‘otarşi politikaları’nı savunanlarla, Türkiye’nin kurtuluşunu kısmi liberalizmde görenlerin kavgasını kullanmıştı. Kavgadan otarşi yanlıları galip çıkınca (bunlar Gazi Mustafa Kemal’i bile darbeyle korkutmuşlardı utanmadan) tahta oturuvermişti.

*
Tahta oturmuştu, çünkü İsmet Paşa’nın ilk icraatı Türk lirasından Mustafa Kemal’in resimlerini çıkarmak oldu.

Bununla da kalmadı, Mustafa Kemal’in mirası olan TDK ve TTK’yı partinin ‘gözcü organları’ haline getirdi; Halkevleri ve Köy Enstitüsü uygulamasıyla da büsbütün tüy dikti. Yaptığı her şey Sovyetler Birliği’nin (Stalin’in Sovyetler Birliği üstelik) ‘kolhoz’ ve ‘sovhoz’ uygulamalarından araktır.

Orijinal değildir.

Halkçılığı da orijinal değildir.

Halkın değer tercihleriyle kavgalı bir halkçılık.

*
Buna ‘bilinçli alination politikası’ da tabir edebiliriz.

Sosyalizan niyetlerle işe kalkışmıştır ama, çıka çıka ortaya ‘alaturka faşizm’ çıkmıştır.

Hulasa, sorunsuz bir seçim yok.

Bayar bile, Çankaya’da oturmak için bir dizi problemle cebelleşmiştir. Seçim kazanmış bir partinin lideri olarak, önce ‘otarşi askerleri’ni ikna etmek zorunda kalmıştır.

Başarmıştır ama, on yıl sonra da Kayseri Cezaevi’ne gönderilmiştir.

Cemal Gürsel, Cevdet Sunay, Fahri Korutürk ve Kenan Evren’in hangi şeraitte seçildiklerini tafsilatlandırmaya gerek yok.

İlki 60 darbesiyle, ikincisi Silahlı Kuvvetler Birliği adı verilen cuntanın dayatmasıyla, üçüncüsü iki cunta arasında tercih yapmak zorunda kalan parlamentonun kerhen desteğiyle, sonuncusu da onbinlerce insanın telef edilmesiyle sonuçlanan 12 Eylül darbesiyle gelmiştir.

Sonuncusunun özel bir durumu da var.

*
Önce halka sormadan kendisini ‘Devlet Başkanı’ ilan etmiş, sonra da referandum yasasına koydurduğu özel bir maddeyle Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturuvermiştir.

Etkili çevreler, bu seçimlerde bir dayatma görmüyor.

Erdoğan Teziç de görmüyor ki, seçilecek Cumhurbaşkanı’nın önce bürokrasiye rüştünü ispat etmek zorunda olduğunu söylüyor.

Bir de, bu Meclis’in seçeceği Cumhurbaşkanı’nı Çankaya’ya yakıştıramayanlar var. Bu görüşü daha çok CHP’li ve DSP’li arkadaşlar seslendiriyor.

Orgeneral Cemal Gürsel yakışıyordu...

Darbeyle gelmişti.

Orgeneral Cevdet Sunay yakışıyordu...

Tam olmasa da yarım sayılabilecek bir darbeyle gelmişti.

*
Orgeneral Kenan Evren yakışıyordu...

49 kişinin asıldığı, 177 kişinin belirsiz bir nedenle hücresinde ölü bulunduğu, yüz binlerce kişinin işkenceden geçirildiği, milyonlarca kişinin fişlendiği 12 Eylül darbesiyle gelmişti.

Süleyman Demirel yakışıyordu...

‘Bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz’ demişti.

Memur ve yargıç reflekslerinden kurtulamamış Ahmet Necdet Sezer yakışıyor... Nasıl ve hangi şeraitte geldiğini yazmayalım hadi.

Ama meşru kanallardan seçilecek Cumhurbaşkanı yakışmıyor... Öyle mi?


star
 
 



Bu yazı 880 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz ve empati
    • 5 Temmuz 2012 Hükümeti ve cemaati çökertecek tek isim
    • 26 Haziran 2012 Ben olsam bu gazetecileri sürerdim cepheye
    • 20 Haziran 2012 Bu yazıyı Kürt kardeşlerim okusun
    • 4 Haziran 2012 Nerede bu inek?
    • 28 Mayıs 2012 Kana kan istermiş!
    • 14 Mayıs 2012 ‘Kes zırvalamayı’
    • 1 Mayıs 2012 Menderes de cami yıktırmış... Ne utanmaz adamlarsınız siz!
    • 20 Nisan 2012 Erol Özkasnak
    • 12 Nisan 2012 Suriye’yle savaşa mı giriyoruz?
    • 10 Mart 2012 ‘Zavallı Başbakan’
    • 29 Şubat 2012 Paşa niçin kendini öptürmedi?
    • 27 Şubat 2012 Bizi yormayın kardeşim
    • 17 Şubat 2012 Siz kimi kandırıyorsunuz?
    • 3 Şubat 2012 Rezil olmaya doymadınız mı?
    • 1 Şubat 2012 İyi ki sivil vesayet varmış, şerrinizden korunuyoruz
    • 19 Ocak 2012 Denktaş’ı diriltmek mi?
    • 14 Ocak 2012 Hangi gazeteciler valiz hazırlıyor?
    • 12 Ocak 2012 Kozinoğlu hakkında korkunç karartma
    • 2 Ocak 2012 İlan ediyorum: Hiç yüzleri kızarmayacak!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,071 µs