En Sıcak Konular

Gülay Göktürk


Gülay Göktürk
0 0 0000

14 Nisan yürüyüşü



Rektörler Komitesi'nin Cumhurbaşkanı seçimlerine ilişkin açıklaması hakkında söylenecek her şey söylendi sanırım.

Mesele yine her zamanki gibi üniversitelerimizin asıl amaçlarını, görevlerini unutup kendilerine biçtikleri "cumhuriyet bekçisi" misyonundan kaynaklanıyor. Malum, bekçi emir kuludur, amiri ne derse onu yapar... Bu defa da öyle oldu; hukukçular arasında bile son derece tartışmalı bir konuda, yani 367 oy meselesinde, 78 rektörün topu birden aynı görüşü savunma mucizesini gerçekleştirebildiler; aynı hukuki yorumu ayakta alkışladılar. Böyle bir birlik, özgür düşüncenin ürünü olamaz, olsa olsa bekçi disiplininin ürünü olabilir! Benim izlediğim kadarıyla sadece tek bir rektör, bu toplu gövde gösterisinin dışında kaldı ve üniversiteye görevini hatırlattı: Sabancı Üniversitesi Rektörü Tosun Terzioğlu... "Üniversitelerimizin işlevi öğrencilerini en çağdaş bilgi ve becerilerle donatmak, bilimsel araştırmaları ile toplumun her yönden gelişmesine öncülük etmektir. Üniversite öğretim elemanları, 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu'nun 59. maddesine göre siyasi partilere üye olabilirler. Ancak rektörler, dekanlar, enstitü müdürleri, bölüm başkanları ve bunların yardımcıları gibi yönetici konumunda olanlar hiçbir siyasi partiye üye olamazlar. Dolayısıyla bu maddenin bir yorumu da, üniversitelerin kurumsal olarak bir siyasi görüşe taraf olmamasıdır. Üniversitelerimizin bir taraf gibi gösterilerek, siyasi tartışmalar içine çekilmesi tarihimizdeki örneklerinden de görüleceği gibi kimseye fayda sağlamaz."

Böyle diyor Terzioğlu. İşin kötüsü, bu defa üniversitelerin içine çekilmeye çalışıldığı "siyasi tartışma" öyle masum bir siyasi tartışma değil; basbayağı bir darbe tartışması... Ve bize ister istemez, Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'in yalanladığı Günlük'ü hatırlatıyor.

Ne deniyordu, o "hayali" günlükte: "Kendimize göre bir eylem planı yapmaya karar verdik. Önce basını ele geçirmeye çalışacaktık. Bu nedenle ben M.Ö.'yü davet edecektim. Sonra rektörlerle temas edip öğrencileri sokağa dökecektik. Sendikalar ile aynı şekilde hareket edecektik. Sokaklara afiş astıracaktık. Dernekler ile temas edip, onları da hükümet aleyhine teşvik edecektik. Bütün bu olayları yurt çapında yapacaktık. Yukarıdakiler Sarıkız olarak anılacaktı." Yaşanan gelişmeler bu "Günlük" ışığında okunduğunda, bazılarının 2003'te ordu hiyerarşisi içinde gerçekleştiremedikleri planlarını bugün yeniden piyasaya sürmeye çabaladıklarını düşündürüyor insana.

Önce bir Rektörler ultimatomu... Arkasından da ADD tarafından düzenlenen 14 Nisan Yürüyüşü... Ne tasadüftür ki, yürüyüşün tertipçisi, aynı zamanda Günlük'te "darbe hiç aklından çıkmıyordu" şeklinde tanıtılan eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur... Bu tablo, bu yürüyüşe katılmayı düşünenlerin iki kere düşünmelerini gerektiriyor. Evet, halkın sivil toplum örgütleri aracılığıyla cumhurbaşkanlığı seçimi arifesinde meydanlara çıkmasına ve siyaseti etkilemeye çalışmasına söylenecek bir söz yok. Bu onların en tabii hakkı. Ama bu hakkını kullanmaya hazırlanan herkes şu hesabı iyi yapmalıdır: Demokratik bir hakkı kullanırken tıpkı 27 Mayıs'ta olduğu gibi "darbe heveslilerinin yedek gücü" pozisyonuna düşmenin tarihi sorumluluğunu taşımak isterler mi?

Türkiye'de siyasetin normalleşmesi ve demokratikleşmesi süreci Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kesintiye uğratılmaya çalışılıyor. Eğer demokrasimiz bu badireyi de sorunsuz atlatabilirse -ki ben atlatacağına güveniyorum- önümüz daha da açılacak; Türkiye daha müreffeh ve daha özgür bir ülke olmaya doğru daha hızlı adımlarla ilerleyecek. 14 Nisan Yürüyüşü'ne katılmak bir haksa, "katılmayın" çağrısı yapmak da bir haktır. İşte ben şimdi bu hakkımı kullanıyorum.


bugün



Bu yazı 905 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 28 Eylül 2012 Susmak için artık çok geç
    • 24 Eylül 2012 Darbecilik mahkûm oldu
    • 21 Eylül 2012 7 adımda çözüm planı
    • 14 Eylül 2012 Libya
    • 25 Ağustos 2012 Kürtler'i PKK'dan korumak
    • 8 Ağustos 2012 Tehditle canlı kalkan olunur mu?
    • 30 Temmuz 2012 Suriye Kürdistanı
    • 2 Temmuz 2012 Zana kimi, neyi temsil ediyor?
    • 18 Haziran 2012 Kılıçdaroğlu Bahçeli'nin arkasına saklanıyor
    • 15 Haziran 2012 Olmayacak duaya amin
    • 11 Haziran 2012 Oslo süreci yeniden mi?
    • 8 Haziran 2012 Erdoğan-Kılıçdaroğlu görüşmesi
    • 4 Haziran 2012 Ses kayıtları
    • 30 Mayıs 2012 Parti kongreleri neden yapılır?
    • 21 Mayıs 2012 Sivil bayramlar dönemi
    • 11 Mayıs 2012 Yine mi?
    • 9 Mayıs 2012 Solun resmi tarihi
    • 25 Nisan 2012 Keşke CHP bölünse
    • 11 Nisan 2012 Kafası karışık bir Demirtaş
    • 9 Nisan 2012 Nizam-ı alem

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,010 µs