Murat Yetkin
0 0 0000
Baykal, Erdoğan'a rahat vermeyecek
Diğer partilere benzemeyeceği vaadiyle yola çıkan AK Parti, dün Hatay Milletvekili Fuat Geçen'i ihraç ederek bu alanda ilk uygulamasını yaptı. Sırada, ihraç istemiyle Disiplin Kurulu'na sevk edilen Afyonkarahisar Milletvekili Mahmut Koçak var.
Her iki siyasetçi de, örneğin Konya Milletvekili Halil Ürün gibi çok kadınla yaşamasına itiraz eden eşini dövdüğü ve Parti Tüzüğü'nü de ihlal eder nitelikteki bu tutumu yüzünden parti içinden ve dışından tepki topladığı için dışlanmıyor. AK Parti'den dışlanma nedenleri, Başbakan Tayyip Erdoğan yönetimini eleştirmeleri. Geçen, kamuoyunda 'Ali Dibo' olayı olarak isim takılan yolsuzluk iddialarını gündeme getirdiği için, Koçak da Erdoğan'ın 'Kasımpaşalı' olarak nitelediği üslubunu eleştirdiği için dışlanıyor. Ürün ise, şimdilik yalnızca parti yönetiminden uzaklaştırıldı.
Dünkü ihraç AK Parti için yeni bir dönüm noktası sayılabilir.
Düne kadar CHP ve diğer partilerde yönetime ters düşen milletvekillerinin ihracını eleştiren AK Parti, dün aynı sınıfa girdi.
Dünün bir başka önemi de, Erdoğan'ın partisinin Meclis grubunda yaptığı konuşmada, hükümetin ekonomi ve siyasete yönelik uygulamalarının eleştirilmesini eleştirme biçimiydi. Başbakan ilk kez, hükümete yönelik eleştirilerin ülkeye zarar verdiği tezini işlemeye başladı. Bu da, daha önceki hükümetlerde, zorda kaldıkları zaman başvurduklarını gözlediğimiz bir silahtı.
Erdoğan'ın "Herkes söylediği sözün önünü, arkasını iyi düşünüp konuşmalı" derken muhatabı kimdi? Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün laikliğe aktif olarak sahip çıkılması gerektiği yolundaki sözlerinin etkisinin artık soğumuş olması gerekirdi. Acaba Başbakan ekonomik gidişe ılımlı üslupla, ancak sert içerikte eleştiriler getiren TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nu mu kast ediyordu? Yoksa kendisini ekonomik alanla sınırlamadan Avrupa Birliği, reform yerine din eksenli tartışmalar, laiklik ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine dek siyasi görüşler de beyan eden TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı'yı mı?
Başbakanın yanıtı: 'Herkes'. Bu sözü biraz da kendi grubundaki milletvekillerine söylediği, aksi halde başlarına ne geleceğini dünkü icraatıyla, yani ilk ihraçla gösterdiği anlaşılabiliyor. Başbakan belki de gelişmelere kendisi gibi bakmayan ve kendisi gibi düşünmeyen herkese hitap ediyor.
Erdoğan, dünkü söylemi ve eylemi ile AK Parti'nin mevcut asabiyetini gösterirken, CHP lideri Deniz Baykal da boş durmuyor. Baykal, Erdoğan'ın işini zorlaştırmak için ona yeni tuzaklar kuruyor, sırada başka tuzakların beklediğini de neredeyse ilan ediyor.
Baykal'ın dün 'Krizden çıkış acil eylem planı' adı altında açıkladığı yedi madde, Erdoğan için yedi tuzaktır. Uygulasa bir türlü, uygulamasa başka türlü.
Buna üç bakan ve Başbakanlık müsteşarının görevden derhal alınmasını önerdiği ilk dört madde ile başlayabiliriz. Baykal, bu dört ismin; yani Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın ve Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer'in derhal görevden alınmasını isteyerek, aslında onların görevden alınması ihtimalinin önüne geçtiğini biliyor. Bu isimlerden bazılarına AK Parti grubu içinden de tepki geldiğini bilen Erdoğan, 23 Haziran'da Antalya'da toplanacak parti kampı öncesi veya sonrasında gidebileceği bir kabine değişikliğine artık bu isimleri dahil edebilir mi? Bu isimleri değiştirmeyi düşünse bile, 'Baykal istediği kelleleri aldı' eleştirisini göğüslemeden bunu yapması mümkün mü?
Yine de yedi tuzak içinde en tehlikelisi son madde. Ankara'daki derin kulisi iyi okuyan Baykal, Erdoğan'a açıkça 'Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın Genelkurmay başkanı olmasını engelleme' diyor. Şemdinli'den bu yana meydana gelişmelerden sonra Erdoğan'ın, Büyükanıt'ın kararnamesini imzalamayarak emekliliğe düşürme gibi bir adım atmayı düşündüğünü varsaysak bile uygulamayacağı, Ankara'daki siyaset mantığının gereği.
Ancak Erdoğan artık doğal olanı yapsa bile, bunu, üzerindeki 'Baykal öyle istemişti' gölgesiyle yapmış olacak.
'Cumhurbaşkanlığı seçimini uzlaşmayla yapacağını açıkla' demek ise düpedüz, Erdoğan'a yüzde 34 oyla elde ettiği yüzde 66 sandalyeyi iyice zehir etmeyi amaçlayan bir öneri. Olacağına ihtimal vermek zor. Ama asabiyeti artırmaya yetiyor.
Bu yazı 1,107 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
22 Mart 2012
İki önemli mesele
-
15 Mart 2012
Türkiye'nin yeni deniz stratejisi üzerine
-
23 Aralık 2010
Şahin'den çağrı: Siyasi partiler yasası değişmeli
-
11 Aralık 2010
Üniversitelerde ikinci 68 mi?
-
5 Aralık 2010
Ankara'dan Tel Aviv'e: Özür insani-siyasi diye ayrılamaz
-
21 Kasım 2010
'Diyarbakır'da 3. bir yol açabiliriz'
-
19 Kasım 2010
'Füze kalkanında mutabakata yakınız'
-
15 Kasım 2010
2010 model Ecevit çıkışı
-
7 Kasım 2010
Hem AK Parti hem de CHP'de merkeze açılım
-
23 Ekim 2010
Bedelli görüşülmedi ama söz siyasetin
-
18 Ekim 2010
Gül ve Demirel'le dinleme üzerine
-
3 Ekim 2010
Siyaset sahnesinde bu kez çok güzel hareketler var
-
30 Eylül 2010
ABD, Irak sınırında güvenlik şeridine destek verdi
-
26 Eylül 2010
Bilim dünyasına biraz daha ilgi
-
16 Eylül 2010
CHP'nin hatası ve faturası
-
11 Eylül 2010
Öcalan 'boykot' dedi, tansiyon yükseldi
-
30 Temmuz 2010
Kılıçdaroğlu: Geçmişteki yanlışları telafi ediyoruz
-
25 Temmuz 2010
Orduda değişim
-
22 Temmuz 2010
Başbakan hesaplaşacaksa madde 35 ve YÖK'ü kaldırsın
-
20 Temmuz 2010
AB elçisi: Yeni bir İran istemiyoruz
Yorumlar
+ Yorum Ekle