En Sıcak Konular

Fikri Akyüz


Fikri Akyüz
0 0 0000

Bir gazete başlığı ve “mum söndücülük”



Cumartesi günü, Abant Platformu'nun düzenlediği “Alevilik” başlıklı sempozyuma katıldım. Yasin Aktay, Mete Tunçay, Ali Bulaç, Ahmet Yaşar Ocak, Reha Çamuroğlu ve Niyazi Öktem'in nefis tahlilleri, entelektüel kalibrenin bir izdüşümü idi..

Alevi aydınların da konuşmacı olduğu sempozyumda, sanatçı Ali Rıza Binboğa öylesine dolu (hem birikim hem de öfke anlamında dolu..) bir konuşma yaptı ki, çok etkilendim.

Örneğin Binboğa, “Alevilerle ilgili öylesine adice iftiralar atılıyor ki, her seferinde aklıma küçük kızım geliyor ve boğazıma hançer saplanmış gibi oluyorum. Öyle ya, Aleviler 'mum söndücülük' oynarlar ve anasıyla, kızıyla, kız kardeşiyle halvet eylerler.. Bu, bu kadar basit midir, bırakınız basitliği, zorluğu, bu mümkün müdür?”

Evet o Binboğa ki, hem Alevi hem de sosyalist olduğu için 12 Eylül öncesinde TRT'ye çıkması bile yasaktı.

Tıpkı son yıllarda neredeyse her dindara El-Kaideci terörist gözüyle bakılmasında olduğu gibi, o yıllarda da her sosyaliste silahlı tedhiş örgütünün bir mensubu nazarıyla bakılmıyor muydu?

Yeri gelmişken belirtmek gerekiyor: Sempozyumun düzenlendiği gün Akşam gazetesindeki bir haber tam da yukarıda değindiğim konuyu teyit eder nitelikteydi.

Neymiş? Bir anaokulunda bir ant varmış ve “içilen” bu andın içinde şu cümleler yer alıyormuş:

“Müslüman'ım, çalışkanım, sabırlıyım, kararlıyım. Yasam; Kur'an'ı anlamak, Kur'an'ı yaşamak, Kur'an'ı anlatmak, Ahdimde durmak, Yaratılanı sevmektir..”

Gazete, bu haberin başlığına ise “Anaokulunda El Kaide Andı” yargısını yerleştirmiş.

“Yasalarımdan biri yaratılanı sevmektir..” diyen bir anttan, çoluk çocuk demeden sırf “Bunlar Yahudi..” diyerek sivillerin üzerine bomba atan bir terör örgütü propagandası yapıldığı hükmünü çıkarmak için herhalde “Her yaratılanı sevmemek” gibi bir sevgi ritüeline sahip olmak gerekiyor!

Oysa tam tersine, bu tür yayınlarla, dindarlığını safiyane yaşayan insanları irrite edip onları bir terör örgütünün kucağına atmak daha da kolaylaşmış olmuyor mu?

Alevilerin etkili bazı kesimlerinde de bu hoşgörüsüzlük iklimi mevcuttur ve bu iklim küresel ısınma tehlikesi kadar ciddi bir tehlike arz ediyor.

Bazı Alevilerin çıkıp “Her taraf cami dolu, yobazlık artıyor..” gibi önkabullerle hareket ediyor olması bir Sünni olan beni de ziyadesiyle rahatsız ediyor.

Yasin Aktay'ın da isabetle vurguladığı gibi, bir kesimin hak talebinde bulunması, bir diğer kesimin haklarının ortadan kaldırılmasıyla şekil bulmamalıdır.

Alevilerin Cemevi'ne “Bu bizim ibadethanemizdir..” demesi “hakkı” vardır ve hiç kimsenin kalkıp “Cemevi ibadethane olmadığı için bu tür yerlerin açılmasına izin verilmemelidir..” deme hakkı da yoktur.

Alevilere sadece “Sizi camide namaz kılmaya davet ediyoruz..” deme hakkı vardır:

Elbette Alevilerin de camiye giden insanlara “Yobaz, yezid..” deme hakkı bulunmamaktadır.

“Yezid..” deyince eklemek gerekiyor..

Sempozyumda konuşan Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, bazı Alevilerin Sünnileri “yezid..” olarak nitelendirmesini “pratikten” verdiği yerinde örnekle tekzip etmiş oldu..

Dedi ki Bakan Çelik: “Ben Sünni'yim. Benim adım Hüseyin. Babamın adı Hasan, ağabeyimin adı ise Ali.. Sünni dünyasında bu isimler çok yaygındır ama ben bugüne kadar adı Yezid olan bir Sünni tanımadım. Hatta bu, Sünniler arasında hakaret olarak algılanır.”

Gerçi problem bununla sınırlı değil.. Düşününüz ki 667 sayılı Tekke ve Zaviyelerin İlgasına Dair Yasa, şu unvanların istimalini de memnu (kullanılmasını da yasak) kılıyor:

“Şeyhlik, dervişlik, müritlik, DEDELİK, SEYİTLİK, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük..)

Evet biliyorsunuz; Alevi “Dede”leri çoğunlukla CHP'ye, birilerine “Baba” diyenler de çoğunlukla DP ve devamı partilere oy verir..

Demek ki oy vermek öyle “çocuk” oyuncağı değilmiş!

yenşafak



Bu yazı 802 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 6 Ağustos 2008 Doğan Medya Grubu'ndaki altı isim gidici mi?!
    • 19 Mart 2007 Bir gazete başlığı ve “mum söndücülük”
    • 19 Şubat 2007 Fevzi Çakmak-Yaşar Büyükanıt farkı..
    • 12 Şubat 2007 Milliyet'in 'taktığı' vahiy programı!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,394 µs