En Sıcak Konular

Fehmi Koru


Fehmi Koru
0 0 0000

Sezer'in yaptığı yetki aşımı



Aile bireyleri yanında Ankara'daki sefaretler ile daha önce görev yaptıkları ülkelerin ilgili birimleri de, müsteşar yardımcılığına getirilmeleri Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından 'veto' edilen beş diplomatın ilk bakışta göze çarpmayan 'özellikleri' üzerinde kafa yoruyordur herhalde; medyamız yoruyor çünkü: “Acaba dedesi mi sebep, yoksa Karen Fogg ile yazışması mı? Daha önce bir Arap ülkesinde görev yapmış olması mı? Süleyman Demirel danışmanlığı mı, yoksa Tel Aviv'den gelmiş olması mı? AKP'ye yakınlık olabilir mi? Yoksa… Yoksa…”

Bir görüşe göre ise veto basit bir sebepten: Cumhurbaşkanı Sezer müsteşar yardımcılığı koltuğu için düşünülmüş beş büyükelçinin kendisine danışılmadan belirlenmesine tepki vermekteymiş…

Dışişleri Bakanlığı, gelenekleri olağanüstü sağlam bir bakanlık… Her makama hangi düzeyde diplomatın gelebileceği sıkı kurallara bağlı. Müsteşar yardımcısı olabilmek için kıdem yanında büyükelçi unvanı da şart; nitekim atanan beş diplomatın beşi de büyükelçi. Aile bireylerinin 'veto' kararından rahatsızlık duyması hiç gerekmiyor; hepsi şerefleriyle ülkelerine hizmet etmiş diplomatlar bunlar… Söylenen herhalde doğru; Sezer'in vetosu kendisine danışılmamasıyla ilgili…

İyi de Cumhurbaşkanı atamalarda 'veto' yetkisine sahip mi?

Ak Parti hükümeti kurulduğundan beri süregiden bir işlemle ilgili olduğu için ilk bakışta yadırganabilecek bir soru sorduğumu biliyorum. Cumhurbaşkanı Sezer, son beş yıl içerisinde, yalnız onlarca yasayı yeniden görüşülmek üzere Meclis'e göndermedi, yüzlerce üst düzey bürokratın atama kararnamesini de iade etti. Yasayı veto ederken gerekçelerini bildiriyor Cumhurbaşkanı Sezer, atamalara neden itiraz ettiğini ise açıklamıyor bile. Herkes de bunu Cumhurbaşkanı yetkileri içerisinde doğal bir işlem olarak görüyor.

Oysa öyle değil. 1982 Anayasası'nın 'Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri' ile ilgili 104. maddesi, Cumhurbaşkanına, “Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetme” görevi yüklüyor. Aynı maddede tek tek sayılan yetkilerden biri ise 'kararnameleri imzalamak'… Belli ki, Cumhurbaşkanlığı, anayasa açısından, yürütmeyle ilgili atama işleminin tamamlanmasını sağlayan bir 'onay makamı' olarak düşünülmüş…

Son beş yıldır süregiden uygulama bütünüyle yanlış; Cumhurbaşkanının atama sürecinde tek başına belirleyicilik yetkisi yok. (1982 Anayasası'nın “Hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz” diyen 6. maddesi ise yeterince açık.) Belli ki, iktidar partisi, yanlış uygulamaya sürtüşmeye yol açmasın diye ses çıkarmıyor…

Yeni Cumhurbaşkanının seçileceği bir süreçten geçtiğimiz için bilinmesinde yarar olan bir gerçek, bırakın yetki aşımını, Cumhurbaşkanının anayasada öngörülen mevcut yetkilerinin bile parlamenter demokrasiler için fazla olduğudur. Şu itiraz yeterince açıklayıcı: “Anayasanın 104. maddesinde Cumhurbaşkanına verilen yetkiler, parlamenter demokrasinin sınırlarını aşmaktadır. Oysa demokratik devlet düzeninde, ulusal iradeyi temsil eden parlamento dışında sorumsuz bir Cumhurbaşkanının yönetimi paylaşması ve tek başına önemli yetkiler kullanması kabul edilemez.”

Garip olan, bu itirazın, beş yıl boyunca anayasada sayılmış yetkilerini aşırı biçimde kullanan Ahmet Necdet Sezer tarafından dile getirilmiş olmasıdır. Cumhurbaşkanı seçilmeden önce yaptığı (25 Nisan 2000) bir konuşmada, “Ulusal iradeyi temsil eden parlamento dışında sorumsuz bir Cumhurbaşkanının yönetimi paylaşması ve tek başına önemli yetkiler kullanması kabul edilemez” diyen Sezer, şimdi o yetkilerin de ötesini kullanmakta mahzur görmüyor.

Peki de, buna neden itiraz edilmiyor?

yenişafak



Bu yazı 749 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Ak Parti kongresinin düşündürdükleri...
    • 28 Eylül 2012 Yalan dünya, hem de ne yalan
    • 23 Eylül 2012 Tartışma sağlık alametidir
    • 20 Eylül 2012 Darbeler, CHP ve Deniz Baykal...
    • 18 Eylül 2012 CHP’nin özrünün anlamı
    • 16 Eylül 2012 Hayasızca saldırının düşündürdükleri
    • 11 Eylül 2012 O da bir gün bitecek...
    • 9 Eylül 2012 Ne olur, ne olamaz...
    • 6 Eylül 2012 Suriye politikasına yeniden bakmak
    • 29 Ağustos 2012 Türkiye Pakistan, Hatay da Peşaver değil...
    • 26 Ağustos 2012 Hayatları oyun
    • 19 Ağustos 2012 Orhan Pamuk tiksiniyormuş, ben acıyorum...
    • 14 Ağustos 2012 Milletvekili neden kaçırılır?
    • 12 Ağustos 2012 ‘Yeni gazetecilik’ denen şey
    • 9 Ağustos 2012 Tuzak varsa tedbir nerede?
    • 3 Ağustos 2012 Komutan tanıklık yaptı
    • 31 Temmuz 2012 Abdullah Gül ‘yeniden’ ha, gerçekten mi?
    • 24 Temmuz 2012 Kılıçdaroğlu siyaseti kirli (mi) görüyor
    • 18 Temmuz 2012 CHP’nin Ak Parti açmazı
    • 17 Temmuz 2012 CHP makas değiştirirken...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,469 µs