Murat Yetkin
0 0 0000
Yanıtını arayan sorular
Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek dün Bakanlar Kurulu ardından, Eryaman olayıyla ilgili olarak Genelkurmay ile Emniyet arasında hiçbir sorun olmadığını açıklamak zorunluluğu hissetti. Kamuoyunda bu yöndeki kanı, geçtiğimiz hafta Emniyet ve Genelkurmay'dan gelen açıklamalar ardından oluşmuştu. Önce Emniyet Basın Sözcüsü İsmail Çalışkan zanlıların asker olduğunun anlaşılmasının hemen ardından askeri makamlara haber
verildiğini söylemişti. Ardından Genelkurmay yazılı olarak, askeri personelin gözaltına alınmasıyla ilgili bilgi ve belgelerden, basına sızdırıldıktan sonra haberdar olduğunu duyurmuştu.
Her iki açıklamanın da gerçeği tam olarak yansıttığını varsaydığımızda, bir yüzbaşı ile iki astsubayın kimlik tespitinin 15-16 saat kadar sürmesi, gazeteci hesabıyla anlaşılıyordu. Veriler, operasyonun 30 Mayıs gecesi 22.00 civarında başladığını, zanlıların Adli Tabipliğe 31 Mayıs saat 13.30 civarında gönderildiğini gösteriyordu.
Sormaya başlayabiliriz:
- Polis, önce Yüzbaşı Murat Eren'i, ondan saatler sonra astsubaylar Erkut Taş ve Yasin Yaman'ı gözaltına almıştı. Polis aradan geçen saatler boyunca acaba Merkez Komutanlığı'na zanlılar gözaltına alındıkça, ya da topluca bilgi vermemiş miydi?
- Operasyon, nöbetçi savcı talimatıyla yürütülüyordu. Savcı, Adalet Bakanlığı genelgeleri uyarınca Merkez Komutanlığı'nın haberdar edilmesi doğrultusunda polise talimat vermiş miydi?
- Yüzbaşı ve astsubaylar Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Dairesi'nde tutulurken savcı tarafından sorgulandılar mı?
- Sanık avukatlarının iddia ettiği üzere, burada sorgu yapıldıysa, üst rütbelileri eşlik ettiler mi? Operasyonun başlamasından itibaren Merkez Komutanlığı'ndan yüzbaşıdan daha yüksek rütbede askeri yetkili, ya da yetkililer Emniyet'e gelip askeri personelin sorgusunda bulunmak istedi mi?
- Askeri makamlar daha o saatlerde zanlıların kendilerine teslim edilmesini istediler mi? İstedilerse, neden edilmedi? Edilmemesinde polisin, yargının, siyasi otoritenin rolü oldu mu?
Bu soruların yanıtlarını Ankara'da bilenler var. Bu yanıtlar kamuoyunca da bilinirse, Genelkurmay ve Emniyet açıklamaları arasında ne fark olduğu, farkın nereden kaynaklandığı açığa çıkar.
Temele ilişkin sorular
Bunlar operasyon sonrası gelişmelere ilişkin sorular. Bir de operasyonun kendisine ilişkin henüz pek sorulmayan, ancak mutlak sorulması ve yanıt bulması gereken başka sorular da var. Sıralayalım:
- Yüzbaşı ve astsubayların sorgusu, Merkez Komutanlığı'ndaki tutulmaları ardından Genelkurmay Askeri Mahkemesi Savcılığı'nda yapıldı. Daha sonra mahkemenin bu üç kişiyi askeri malzemeyi gizleme ve zimmete geçirme suçuyla tutukladığı açıklandı.
- Zanlıların amaçları arasında Cüneyd Zapsu'yu öldürmek, bunu yapamazlarsa BİM mağazaları aracılığıyla zarar vermek olduğu bilgisi doğru mu? Yüzbaşı, sorgusunda bu eylemleri seslerini duyurmak için planladıklarını söylemiş.
Acaba devamı nasıl gelecekti? Askeri savcılık zanlıların eylem planları üzerinde durdu, soru sordu mu? Sorduysa ne yanıt aldı? Bu planları bir tutuklama nedeni saymadı mı?
- Tutuklanan tek sivil olan Yunis Akkaya'nın polis ve savcılık ifadesinde bu durumun olduğu anlaşılıyor. Ağır ceza mahkemesi her dört zanlıyı da ülke bütünlüğüne yönelik örgüt kurmaktan tutukladı. Askeri savcılık acaba Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu olma sorumluluğunu anlaşılan tam hazmedememiş bu kişilere bu yönde soru sordu mu? Sorduysa ne yanıt aldı?
- Operasyon, polise Merzifon'dan 18 Mayıs'ta, Danıştay baskınından bir gün sonra gelen elektronik posta ihbarıyla başlamış. Merzifon Emniyet Müdürü Raşit Çavdar, operasyondan iki ay kadar önce, zanlılarla Yunis Akkaya vasıtasıyla oturup konuşmuş. Ancak Akkaya polis ifadesinde sakladığı bu bilgiyi, Yüzbaşı Eren'in askeri savcılık ifadesinde yer alması ardından, Ağır Ceza Savcılığında sorulduğunda doğrulamış.
Akkaya'nın bu bilgiyi neden sakladığı ve hem Akkaya, hem de Çavdar'ın bu işteki gerçek yeri sorgulanıyor mu? Eryaman çetesi ile Danıştay baskını arasındaki ilişki sorgulanıyor mu?
Daha sorulacak soru çok. Ama önce, Ankara'da bazılarının yanıtını bildiğini bildiğim şu sorularla başlayalım istedim.
Bu yazı 1,162 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
22 Mart 2012
İki önemli mesele
-
15 Mart 2012
Türkiye'nin yeni deniz stratejisi üzerine
-
23 Aralık 2010
Şahin'den çağrı: Siyasi partiler yasası değişmeli
-
11 Aralık 2010
Üniversitelerde ikinci 68 mi?
-
5 Aralık 2010
Ankara'dan Tel Aviv'e: Özür insani-siyasi diye ayrılamaz
-
21 Kasım 2010
'Diyarbakır'da 3. bir yol açabiliriz'
-
19 Kasım 2010
'Füze kalkanında mutabakata yakınız'
-
15 Kasım 2010
2010 model Ecevit çıkışı
-
7 Kasım 2010
Hem AK Parti hem de CHP'de merkeze açılım
-
23 Ekim 2010
Bedelli görüşülmedi ama söz siyasetin
-
18 Ekim 2010
Gül ve Demirel'le dinleme üzerine
-
3 Ekim 2010
Siyaset sahnesinde bu kez çok güzel hareketler var
-
30 Eylül 2010
ABD, Irak sınırında güvenlik şeridine destek verdi
-
26 Eylül 2010
Bilim dünyasına biraz daha ilgi
-
16 Eylül 2010
CHP'nin hatası ve faturası
-
11 Eylül 2010
Öcalan 'boykot' dedi, tansiyon yükseldi
-
30 Temmuz 2010
Kılıçdaroğlu: Geçmişteki yanlışları telafi ediyoruz
-
25 Temmuz 2010
Orduda değişim
-
22 Temmuz 2010
Başbakan hesaplaşacaksa madde 35 ve YÖK'ü kaldırsın
-
20 Temmuz 2010
AB elçisi: Yeni bir İran istemiyoruz
Yorumlar
+ Yorum Ekle